Neler oluyor, neler olacak, neler olmalı?
Güney Kıbrıs ekonomik bunalımın keşmekeşinin ve ani fakirleşmenin şoku içinde…
Bir ülkede bankaların nerdeyse iki hafta kapalı kalması, yurttaşın ve iş hayatının bankacılık işlemlerinin bu sürede durması, bankalar açıldığında da gerçek ve tüzel kişilerin hala daha istediği bankacılık işlemlerini yapamaması ekonomik felakettin ta kendisidir.
“Doğal gaz bulduk, milyon dolarlarla uçacağız” diye kibirlenen ve hayal kuran ve hatta Kıbrıs sorunu çözüm sürecinde daha bir nazlanan Güney Kıbrıs siyaseti, üstüne - üstüne ve bağır – bağır gelen ekonomik krizi görmezden gelerek top yekun iflası besledi.
Kuzey Kıbrıs için değişen bir şey yok… Şimdiki ekonomik durumdan daha kötüsü olabilir mi?! Olsa ne olur?! Zaten sürekli ekonomik krizde ve fakirleşme sürecinde tutulan Kıbrıslı Türkler için yeni bir durum olmayacak…
Yunanistan? Durumu Güney Kıbrıs’tan daha iyi değil; zaten Güney Kıbrıs’ın ekonomik iflası oralardan tetiklendi… Peki ya Türkiye? Küresel ekonomik bunalıma rağmen, hala daha ekonomik büyüme sürecinde devam, kredi notu da yükseliyor…
AB? Değişik derinliklerde ekonomik bunalımı yaşayan üyeleri var; toplam ekonomi ile Euro istikrarı tehdit altında… Ve bir de “AB’den çekilelim mi” gündemi yaratan İngiltere’nin AB’nin geleceğine yönelik yarattığı kuşkular var…
ABD, ekonomisi kırılganlığa açık; içte de sorunları var ama hele ki AB’nin ve Euro’nun sorunları çözülmezse, kötü etkilenecek… Rusya ve Çin, kendi içlerinde ekonomileri iyi bir düzeyde gidiyor, ancak küresel kriz dünya pazarlarında enkaz yaratırsa, olumsuz etkilenmeleri kaçınılmaz…
Ortadoğu, cadı kazanı gibi kaynıyor, ateşini de emperyalizm yaktı… Türkiye – İsrail detantı, bu cadı kazanından bir şeylerin taşacağının habercisi gibi… İlk taşacak olan da Suriye, ardından da İran gelebilir…
Büyük Türkiye projesi, yeni Ortadoğu, Kafkaslar ve yeni dünya düzeni ile bağlantılı… Kimi yerlerde ekonomik, kimi yerlerde siyasal, kimi yerlerde militer keşmekeşlerle emperyalizm, Doğu Akdeniz’deki müttefikleri Türkiye ve İsrail ile birlikte ABD’nin imparatorluğunu egemen kılmaya çalışıyor. Kafkaslarda ve hatta Türki cumhuriyetlerde de Rusya’nın benzer projeleri var ama Türkiye gene etkili bir aktör… Rusya, hedeflediği bölgesel etkililik yapılanmasını Türkiye’ye rağmen yapamıyor…
Kıbrıs sorunu, tüm bunların içinde sinek gibi ama birçok mideyi bulandırıyor… Doğrudan veya yakından ilgili tüm taraflar, Türkiye hariç, ekonomik ve siyasal olarak zayıf… Ve “bir adım önde olmak” stratejisi olan Türkiye, yeniden bir adım öne çıkıyor; Kıbrıslı Rumlara “ya benim istediğim gibi bir çözüm, ya da sizin istemeyeceğiniz gibi bir çözüm” diyor!... Kıbrıslı Türklere soran yok ama… Ve aslında Türkiye’nin tavrına bakılırsa, Kıbrıslı Türklere verdiği mesaj, Kıbrıslı Rumlara verdiğinden farklı değildir.
Türkiye bu cesareti, ekonomik ve siyasi bunalımların yarattığı keşmekeşler konjonktüründen alıyor, bir de Kuzey Kıbrıs’ta tartışmasız uydusu haline gelen yönetimden… Bu strateji sürdürülürse, özünde Kıbrıslı Türklerin, genelinde de Kıbrıs adasının ihtiyaçları, hassasiyetleri ve talepleri, Türkiye’nin ihtiyaçları, hassasiyetleri ve talepleri ile örtüştüğü oranda gerçekleşecek. Açıkçası, Kıbrıslı tarafların kayıpları olacak…
Bunu ne değiştirebilir? Kıbrıslı Rumlar herhalde geçmişten ders alıyordur; hatalarının bedelini yaşayarak öğreniyordur. Kıbrıs sorununun federal çözümünde Kıbrıslı Türkleri siyasi eşit ortak olarak görmedikçe, adayı birlikte paylaşmayı ve eşit siyasi güçle yönetmeyi kabul etmedikçe, Kıbrıslı Türklerin bir anlaşmaya razı olamayacağını artık kabul etmeliler.. Kıbrıslı Türkler de Türkiye’ye, “önce can, sonra canan” diyebilmeli, “ne Rumların tam istediği, ne senin tüm istediğin değil; özne benim, benim istediğim ve senin çıkarlarında da uzlaşabildiklerim” diyebilmeli ve çözümün içeriğini şekillendirebilmelidir. Çözüme Kıbrıslı Türkler kadar, Rumların da ama Türkiye’nin de, küçük sineğin yarattığı mide bulantısından rahatsızlık yaşayan AB ve ABD ve Rusya’nın de ihtiyacı var. Ve Kıbrıslı Türkler özne olmayı beceremezse, onlar istediği gibi çözüp bir an önce kendilerince bitirmeye çalışacaklar…
Ne yapılmalı? Kısa süre içinde başlayacak yeni siyasi kavgaya uyanık olmalı; bu kavga Kıbrıslı Türkleri özne ve eşit olarak görmeyen tüm taraflar ile yapılacak. Kavganın adresi bellidir, Kuzey Kıbrıs; başlangıç noktası da bellidir, Lefkoşa… 2000’li yılların ilk yarısı gibi… Bu kavga için sahip olunması gereken en önemli araçlardan biri de LTB’dir… Ve bu belediyeye hakim olması gereken yönetim de bellidir, çözüm ve barış güçlerinin en örgütlü, en etkili partisi, CTP…
Neler olduğunu doğru okuyabilen, neler olacağını da doğru düşünebilir; neler olması gerektiğine de doğru kararları verebilir… LTB seçimleri, çözüm ve barış güçlerinin kısır tartışmalarına, iç didişmelerine ve rekabet hırslarına kurban edilmemeli…
Kıbrıs Türk çözüm ve barış güçleri, LTB seçim sandığında birleşin; oylarınızı heba etmeyin, “ben kazanamayacağım ama o da kaybetsin” stratejisi ile seçim kampanyası yürütenlerin hatasına ortak olmayın…
Tarihinizin esiri değil, coğrafyanızın efendisi olmak için, Kıbrıs’ın ve çözüm sürecinin önünü açmak ve öznesi olabilmek için sizi bekleyen kavgaya güçlü başlayabilmek hedefi ile önünüzdeki tarihi fırsatı doğru kullanın…