Serhat İncirli

Serhat İncirli

Nemalanmak!

A+A-

Nemalanmak nedir?
Nemalanmak, “beslenmek” demektir!
Buna geleceğim…
Ama önce, size iki konudan bahsedeyim…

-*-*-

Afrikalı öğrencileri kandırıp KKTC’ye getiriyoruz!
Onlara “Euro” ile ödenecekleri bol bol iş olanaklarından söz ediyoruz!
Hatta bazılarına, gelecekleri yerin “TRNC” yani KKTC olduğunu bile söylemiyoruz!
“Cyprus” diyoruz; getiriyoruz!
Avrupa, Avrupa…
Avrupa Birliği!
C’mon!
Paralarını alıyoruz veya çalıyoruz, sonra sokağa terk ediyoruz!

-*-*-

Haaa, elbette bütün acenteler, ajanslar, temsilciler veya tüm üniversiteler bu yazdığımı yapmıyor olabilir ama sonuçta, kurunun yanında yaşlar da yanabiliyor!
Üniversite sektörümüz zarar görebiliyor!

-*-*-

Şimdi ne mi yapıyoruz?
Şimdi de kancayı İranlılara taktık!
Zenginler ayrı ama orta sınıftan İranlıları da Afrikalı öğrencilerle benzer şekilde kandırıyoruz!
İran’daki evinizi satın, gelin size KKTC’de ev satalım; misler gibi, denizin dibinde yaşayın!
İş mi arıyorsunuz?
Bizde iş çok, üstelik dolarla ödeneceksiniz!
Derken, öğrenciler gibi, İranlı bazı ev alıcıları da “dolandırılıyor”, sokakta kalmıyorlar ama aralarında, aldıkları ya da kazıklandıkları evi satıp, geri dönmek isteyen çok!

-*-*-

Sadece iki örnek!
Ve biz KKTC adlı “şey”in bir “devlet” olduğunu ve ayrıca tüm Dünya tarafından da tanınması gerektiğini savunuyoruz!

-*-*-

Oysa apaçıktır ki; sürdürülen dış siyasetin çözümsüzlük olduğundan eminiz; mevcut hırsızlık, insan kaçakçılığı kokan pis düzenin devamını savunmaktan başka işe yaramıyoruz!

-*-*-

Federal çözüme karşı olmak doğal bir tercihtir!
Ama KKTC’de, Ersin Tatar başta olmak üzere, federal çözümü karalayan herkesin, mevcut düzenden makam, mevki veya parasal açıdan bir çıkarı bulunmaktadır!

-*-*-

Tekrar ediyorum; üç – beş istisna dışında; Kıbrıs’ta federal çözüme, yani Dünya’nın kabul ettiği ve edebileceği, parametreleri BM tarafından tescillenmiş ve belirlenmiş çözüme karşı çıkanların tümünün, KKTC’de kurulu yeme yatma uyuma düzeninden kesinlikle bir “nemalanması” bulunmaktadır!


Brüyo!

Osmanlı Lefkoşa’yı ilk ele geçirdiğinde, yani 1570 yılında, bu kiliseyi tuz ambarı olarak kullanmıştı…
Osmanlılar ikinci kez geldikten yaklaşık 49 yıl sonra, yani 2023’te, esasta bir kilise ve manastır olarak kullanılan bina, bu kez Türkiye’den torpilli bir kardeşimizin emrine verildi…
Aradaki fark mı?
Çok ciddi gelişme var; en azından şimdilik burasını ambar olarak kullanmayacaklar, eğitim amaçlı falan tutacaklar!

-*-*-

Neyse!
Mesele, şuna veya buna verme meselesi değildir…
Bahsettiğim Lefkoşa’daki “mekan”, Kıbrıs Ermeni Cemaati’nin kilise ve manastır olarak kullandığı bir mekandır ve Tuncer Bağışkan üstadımıza göre, 1100’lü yıllara uzanan bir tarihi vardır!

-*-*-

Tamam, verdiniz!
Fotoğraflardan anladığım kadarıyla, binayı verdiğiniz kardeşime, büyük bir olasılıkla kayınpederi bağlantılı olaraktan, bayağı da yağ çektiniz ama tümünüze tek bir soru sormak istiyorum:
Şimdi, Kıbrıs Cumhuriyeti böyle bir ahlaksızlığı, böyle bir alçaklığı, böyle bir ısgartalığı yapmaz ama diyelim ki yaptı ve Larnaka’daki Hala Sultan Tekkesi’ni, bir Ermeni iş insanına, “al ve ne istersen yap” diye verirse, bu Ermeni de “gençlere eğlence yeri yapıyorum, bol bol eğlensinler” diye, camiyi mesela gece kulübüne çevirirse, kıçınızı kaldırıp kaldırıp yere vurur musunuz vurmaz mısınız?
Dürüst yanıtlarınızı beklemekteyim!

-*-*-

Haaaa, siz eğitim maksatlı mı kullanacaksınız?
Tamam, Hala Sultan Tekkesi’ni, eğitim maksatlı olarak Ermeni Cemaati’nden bir saygın efendiye ya da hanımefendiye verirlerse, yine aynı kıçınızı kaldırıp kaldırıp yere vurmaz mısınız?

-*-*-

Ayrıca, daha önce bizim bir üniversitemiz aynı binayı eğitim maksatlı istediğinde neden vermemiştiniz?
Şu anda ne oldu da hemen verdiniz?

-*-*-

Nasıl nasıl?
Egemen ve eşit devlet mi demiştiniz?
Erdoğan’dan korkuyor musunuz?
Korkudan mı verdiniz?
Yalakalıktan mı?
Neyse!
Brüyo diyorum, başka bir şey de demiyorum!
Brüyo!


Yedik artık!

Aşılar gerekli miydi değil miydi?
Aşı yapılmalı mıydık, yapılmamalı mıydık?
Galiba iki farklı markadan yedi “Covid 19” aşısı yaptırdım!

-*-*-

Yedik artık!
Geri dönüşü yok!
Geçenlerde biri, “hacamat yaptır, aşılar vücudundan çıkar” dedi!

-*-*-

Bazılarımız, Tik Tok’ta, “Uygun bir yerinize babutsa sokun, aşılar tamamen silinir, yeni doğmuş bebek gibi olursunuz” diye video çekse, uygulayacak olanlarımız sanırım yok değil!
Dolayısıyla “hacamat”ı küçümsememek lazım!
Kıçınıza babutsa sokmaktan iyidir diye düşünüyorum!

-*-*-

Neyse!
Almanya’da, aşıcılar mahkemeye verildi!
İngiltere’de de dün Daily Telegraph’ın manşetinde, Covid 19 aşısı üreten İngiliz şirketinin milyonlarca Sterlinlik tazminat talebiyle dava edildiği haberi vardı…

-*-*-

Son zamanlarda, ya da Covid belası sonrası, çok sayıda insanımızın durduk yere öldüğüne tanık olmaktayız…
Elbette elimizde bilimsel bir kanıt ya da araştırma yok!
“Aşıların yan etkisi şuna sebep oluyor ve ölüm olayı gerçekleşiyor” diye bir “bilimsel ispat” söz konusu değil!
Kaldı ki, bu ülkede, kaç kişinin, hangi aşıdan, kaç kez yaptırdığı, gerçekten aşı yaptırmadığı halde yaptırmış gibi kayıt olduğu konuları da tıpkı nüfusumuz gibidir!
Bilinmiyor!

-*-*-

Yukarıda dediğim gibi!
Yedik artık!

-*-*-

Aşıları canım, yanlış da anlaşılmasın, Serhat gene bel altı çalışıyor denmesin!
Bundan sonra “gelin Covid aşısı olun” denirse mi?
Sorry, gitmem!

ataturk-aa-1947408-1.jpg

Ölümünün 85’inci yıldönümünde saygıyla…

Bu yazı toplam 1807 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar