1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. “Nerede mutlu olacaksan!..”
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

“Nerede mutlu olacaksan!..”

A+A-

 

Önceleri yurt dışında okuyanlar okullarını bitirip ülkelerine yani Kıbrıs’a dönmek için can atıyorlar ve dönüyorlardı… Belki devlette memur, belki teknik kadroda, belki bürokrat olarak görev alıyorlar veya özelde bir iş kuruyorlar veya bir şirkette iş buluyorlardı…

Hiçbir zaman buralarda iş bulmak kolay olmadı, özellikle devlette bir yerlerde olabilmek için eş, dost, ahbap ilişkileri hep ön planda oldu. Özelde daha fazla kalifiye olmaya, uzmanlaşmaya önem verilse de oralarda tabii eş, ahbap, dost ilişkileri de önemli rol oynadı. Ama her zaman iş bulmak zor olsa da şimdilere göre hep daha iyi oldu.

Artık bir zamanlar yurt dışından gelmeye can atanların çocukları yurt dışına gitmeye, okumaya ve iş stresine girmeye başladılar. Ancak eskiden olduğu gibi ana-babaların “mutlaka geri dönmelisin” direktifleri “nerede iş bulacaksan, nerede mutlu olacaksan orada kal” seçenekli söylemine dönüştü.

Bu tabii ki sadece yurt dışında okuyup dönecek olanla ilgili değil, burada okusa da veya okumasa da yurt dışında iş olanakları seçeneği hep seçenekler arasında olmaya başladı. Ülkesinden başka yerlerde iş arama çalışmaları arttı.

Artık çeşitli zorluklarla, özel derslerle okutulan, çeşitli sınavlarla yarışan çocuklar (yurt dışı veya yurt içi) bir yüksek okul bitirdikten sonra iş bulma olanağını artırmak için kariyerlerini yükseltme telaşına girdiler… Masterlar, doktorlar derken bitmeyen bir okul süreci… Belki bu süreçte çok da fazla olmayan ve mutlaka ailenin maddi desteğini de hep isteyen kısıtlı bir kazanım… Ondan sonra “burada kalsam mı gitsem mi” veya “yurda dönsem mi kalsam mı” ikilemi…

Gençlere artık baskı veya direktif veya zorunluluk yok. Kararlarını kendileri verecekler… Çünkü aileler artık ülkenin içinde bulunduğu şartları çok iyi görüyorlar. Burada veya yurt dışında okuyan ve master da, doktora da yapan genç Kıbrıs’ta ne yapacak?

İş bulacak mı, iş bulsa kendi uzmanlığında iş olacak mı, olacaksa maddi olarak tatmin edecek mi, işinde mutlu olacak mı?

Hiçbiri belli değil.

En iyisi yurt dışında ise oradaki olanakları değerlendirmesi, buralarda ise oralarda bir şansını denemesi…

Aileler bu durumdan çok mu mutlu?

Tabii ki değiller ama çare yok. Kendileri de çocukları da işsiz ve mutsuz olacaksa özlemi göze alarak işi ve eksik de olsa mutluluğu buldukları yerde olmaları daha tatmin edici olacaktır.

Artık eğitim süreci sonunda durum bu; “Nerede mutlu olacaksan orada kal.”

Karamsar bir tablo belki ama bu durumun düzeltilmesi için bir çaba görüyor musunuz? Dünyanın her yerinde var tabii ki, okulunu her bitiren istediği işi veya maddi kazancı kazanmayabilir ama bu konuda da KKTC’nin açık ara birinciliği olduğu kesin.

 


Vicdanlar rahatsız

karpaz.jpg

Otorite (UBP-DP azınlık hükümeti) Karpaz’daki işletme sahiplerini ellerine göre buldu. Hapse de gönderiyor, bungalovlarını da mühürlüyor, hatta yıkıyor… Ancak hükümetin gücü Girne’deki efendilere yetmiyor… Yettirmek de istemiyor çünkü biliyorsunuz, yapılan oteller, çıkılan kaçak katlar için danışıklı dövüş yapıldığı da defalarca yazıldı ama orada kaldı. Şimdi yeni imar yasası görücüye çıktı Girne’de ve tartışmalı Kaya Otel’in kaçak katının yıkılması gerektiği de belirtiliyor bu yasaya göre… Bakalım yıkılacak mı? Karpaz’a dönersek eğer; evet, Karpaz’daki yapılar da, yani bungolavlar, restoranlar da yasa dışı… Oldukları yerden kaldırılmaları veya yıkılmaları gerekiyordu ama o işletme sahiplerinin söyledikleri de yanlış değil. Yani “30 yıldır bize yapın dediler, elektrik de getirdiler, protokol da yaptılar ama şimdi gelip yıkıyorlar. İzin verenler, yapın diyenler suçlu değil mi?” Böyle söyleyen Karpazlılar haksız mı? Bu işletme sahipleri şimdi mağdur olurken, yılların emekleri onlara “yapın” diyenler yüzünden mahvolup giderken, bölge sakinlerini kandıranlar, “arkandayız” diyenler, elektrik götürenler rahat mı oturacaklar! Buna vicdanlar izin vermez.

 


Lânet var

Nedir bu Kıbrıs’ın lâneti böyle! İstanbul’da yağmur, dolu, fırtına hayatı yine felç ederken,  bölgedeki o kadar uçaktan bula bula Ercan seferleri yapan iki uçak etkilendi. Haberlerde başka uçakların da doludan etkilendiğini duymadım. Yanılıyor muyum acaba! Gelen bilgiler İstanbul-Ercan ve Ercan-İstanbul seferi yapan iki uçağın doludan zarar gördüğü, hatta düşme tehlikesi geçirdiği yönünde… Fotoğraflar da söz konusu uçakların durumlarını destekliyor. Kurşun mu döktürelim ne! Nedir bu lanet böyle!


 

Kıyaklar devam…

Memleket halleri; Derviş Eroğlu’nun kızı Resmiye Canaltay’a Lefkoşa’nın en değerli yerlerinden birinin peşkeş çalışmaları devam ediyor… Serdar Denktaş’ın oğlu Rauf Denktaş için “iptal edildi” denen askeri alanın peşkeşi de henüz iptal edilmedi… Sayıştay Başkanı Osman Korahan’ın ayrıcalıkları devam ediyor. Ulaştırma Bakanlığı Özel Kalemi olan Korahan’ın kız kardeşi aniden istifa ederken yerine yine Korahan’ın eşi atanıyor… Bu nasıl bir sultanlık böyle!..


Yapılan yasalar bütün herkesi bağlamıyorsa, toplumda onları bile isteye çiğneyebilen tek bir insan bile varsa, o yasalar hiçbir işe yaramıyor demektir.

Denis Diderot

     

Bu yazı toplam 2653 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar