1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Nerede o büyük serüvenciler
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Nerede o büyük serüvenciler

A+A-


cizim_-baris.jpg

“Dünyanın cesur ulusları yoktu, cesur insanları vardı. Onlar, aşkın ve hayatın havarileri, büyük serüvencilerdi. Onlar, bu ihtiyar cadının maskesini parçalamak ve yeryüzü denilen cenneti bize sunmak istediler. Bütün ömürleri bu kavgayla geçti. Ne adları vardı onların, ne ulusları, ne dinleri ne de anıtları…”


Ahmet Telli’yi her okuduğumda yurduma dair derin bir efkârla sarmalanırım.
İçimde eskittiğim sokaklar, suretler, umutlar yeniden uyanır.
Hani şu “ihtiyar” sorunumuz var ya!
Kıbrıs’ın yanına yazılıyor, yandaşı oluyor, itmiyor, bitmiyor, gitmiyor.
“Ah” derim kendime…

“Yüzlerdeki maskeleri parçalayacak daha çok serüvenciler olsa, yeryüzü denen cenneti keşfedebileceğiz, o zaman…”
Öyle ya, serüvencilerini arıyor bu ada!
Lekesiz ve hesapsız idealistlerini…
O kadar az ki, her biri sığınaklarına gizlenmişler gibi…


İnatla ve ısrarla barışı, müzakere masasındaki bir deste kağıtla özdeşleştiriyorlar.
Hepsi “iki imza” sanıyorlar hayatı.
“Bak, o istemiyor” sözcüğünü gizli bir sevinçle bölüşüyorlar.

“Ne yapabiliriz” diyorlar.
“Barışabiliriz” diyorum, her yerde, her adımda, her anda…
Göğe benzetebiliriz, yeri de!

“Düş” diyorlar.
Siz düşünüz asıl, bu yurdun yakasından, bölücü gözlerinizle düşünüz, yaralayıcı ellerinizle…
Ne düştür aslında, ne rüya!
Ya da çok mükemmel bir düştür, çok mükemmel bir rüya…
Bir serçenin dudaklarından ödünç alınmış, umutlarımızdır hepsi…
- Ne yapabiliriz?
Bu coğrafyanın dillerini öğretebiliriz çocuklarımıza…
“Uzlaşı”ya ihtiyaç yoktur bunu için!.
“Anlaşma” istemez.
“İmza” gerekmez.
Bir düşünsenize, okuma – yazma öğrenen çocukların, beş sene sonra hepsinin, bu coğrafyanın tüm dillerini konuştuğunu, anladığını, öğrendiğini…
İsterseniz, olur.
Yalnızca bir düş söyledim, yalnızca bir rüya…
İşte o nedenle “serüvencilere” ihtiyacımız var.
Cesur uluslara değil…
Cesur insanlara…


:::::::::::::::::
 




Kırmızı ışık ihlal tespit kamerası

Çok yazdım, yazdık.
Çok konuştum, konuştuk.
En önemlisi de çok korktum, korktuk, her gün…
“Kırmızı Işık”ta durmayı unutacak kadar kendimizden geçtik çünkü…
Böylesi bir sorumsuzluk, umarsızlık, umursamazlık…
Bunu ne eğitimle açıklayabilirsiniz, ne de sistemle…
Birey dediğin de “kütük” değil ki!
Duyarlılığı olur, sorumluluğu olur, vicdanı olur biraz…
Ve nihayet, Lefkoşa’nın en yoğun kavşağına “trafik ışıkları ihlal tespit kamerası” takılıyor.
Çoban geliyor sürünün başına!
Söz dinlemediği zaman kafasına sopayı vursun diye…
Oh be.

trafik-isik_.jpg


not düştüm!

  • Ulaştırma Bakanlığı’na hem bir duyarlılığı dikkate aldığı, hem de nice canı kurtaracağı için teşekkürler; dörtlü koalisyondan ‘giderayak’ iyi bir hediye olacak topluma…

 




En fazla da!

basin-odasi_-kucuk-foto.jpg

“Sen benim bilgi ve öğüt kaynağımsın. Bir nevi bir pusula, ibresi hep doğruyu gösteren. Bana iyiliğe kötülüğe, doğruya yanlışa, fazlalığa ve eksikliğe karşı gözlerimi açmayı öğrettin ve bunun için sana ne kadar minnettar olduğumu anlatamam.”

“Beni senin hakkında en çok etkileyen ne biliyor musun, baba? Zekan. O karmaşık zihninden çıkardığın her bilgi benim için mücevherden farksız.”

Bunları Fidel yazmış, babası için…
Hem de onun sayfasında, köşesine...
Yaş gününde...
Hele de yazının finali…
“İyi ki doğdun, iyi ki benim limanımsın” diyor.


Bir gazeteci için hayatta bundan güzel ‘köşe’ olur mu?
“Dört köşe” desem, söz oyunu komik kalır.
Rasıh Reşat, ne şanslıymışsın sen öyle!
Hani “Basın Odası”nda hep elektrik faturalarından takışırız ya, “yüklü geliyor” rakamlar!
Evin içindeki sevgidendir be dostum.
En fazla da sevgi çarpar…
 



Bakar mısınız farka!?

Bir dostum gezdi, kıyasladı, not aldı, benimle de paylaştı.
İki haftadır önümde duruyor not, yazamadım, o nedenle “kur farkı”nı da hesaba katınız lütfen!
Nescafe Gold 200 gram, cam kavanoz...

Güneydeki büyük bir markette 61 TL.
(9.2 Euro…)
Kuzeydeki büyük bir markette 72 TL.
Ve lütfen dikkat!
Ordu Pazarı’nda 44.50 TL.
Bakar mısınız farka!
İyi de “ordu” ne yapıyorsa, bir de diğerlerine anlatsa!


Bak sen!

erdogan_-karik.jpg

  • "7 Kocalı Hürmüs" Girne'de perdelerini açacakmış!
  •  "KKTC" olarak da yıllardır sahnede zaten.

...

  • Hasan Ünal diye birisi yazdı: "KKTC'nin ismi değişmeli Türk Kıbrıs Cumhuriyeti ya da Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmalı Kuzey ibaresi kaldırılmalı"
  •  Bir öneri kendim eklemek istedim:
  • "Kıbrıs'ın kuzeyi Türkiye Cumhuriyeti Şubesi" olabilir mi?

...

  • “Karikatür Davası”ndaki sonuçtan mutsuz olanlar, şu kıyası yapıyorlar.
  •  “Şimdi misal, Türkiye’de bir gazete, Erhürman’ın ya da Akıncı’nın başına birisi işerken karikatür yayınlasa mutlu olur musunuz?
  •  Şöyle sormak gerek o zaman…
  • Erhürman ya da Akıncı’nın, memleketteki gazetecilerin yarısını hapse atacağına dair bir hayal kurar mısınız?
     

 

Bu yazı toplam 2847 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar