NEVZAD DENEREL
Ülkemizden yetişmiş ve yurt dışında spor yaşantısını sürdüren kişilerden genellikle aktif sporcuları tanırız hepimiz. Ama bilmemiz gerekir ki, bizi ada dışında topraklarda temsil eden, yine spor içinde mesleklerini sürdüren çok başarılı insanlar da var. B
Ülkemizden yetişmiş ve yurt dışında spor yaşantısını sürdüren kişilerden genellikle aktif sporcuları tanırız hepimiz. Ama bilmemiz gerekir ki, bizi ada dışında topraklarda temsil eden, yine spor içinde mesleklerini sürdüren çok başarılı insanlar da var. Bu kişilerin ne yaptığı ve ülkemiz adına ne gibi hizmetlerde bulunduğu çoğu zaman dile getirilmez, değerleri yeterince bilinmez. İşte o kişilerden sadece biri, başarılı spor hekimi Nevzad Denerel beni evlerinde konuk ederek, spor yaşantısı ve hayatı hakkında önemli bilgileri bizler ile paylaştı geçtiğimiz haftalarda. Bu güzel sohbet içerisinde kendisinin nerelerden geldiğini ve neler yaptığını öğrenme şansı buldum.
Göztepe’nin deplasmanda oynayacağı maç öncesi hafta içinde yer alan antrenmanların birinden dönüşte konuk oldum evlerinde. Eşi Simge ile gayet güzel ağırladılar beni, sağ olsunlar. Bu zorlu maraton içerisinde bizlere vakit ayırdıkları için Nevzad’a ve Simge’ye çok teşekkür ederim.
· Nevzad Denerel kimdir, Kıbrıs’taki hayatı süresince neler yapmıştır?
· 18 Temmuz 1981, Lefkoşa doğumluyum. İlkokul öğrenimimi Çağlayan, ortaokul öğrenimimi BTMK, liseyi ise TMK’da bitirdikten sonra İstanbul’a, Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başladım. 2006 yılında tıp fakültesinden mezun olduktan sonra, yüksek ihtisasımı yapmak üzere Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, “Spor Hekimliği” üzerine eğitimime başladım. 2011 Nisan ayında ihtisasımı başarılı bir şekilde bitirdim. Yaklaşık 5 yıldır İzmir’de yaşıyorum.
· Hekimliğin dışında, spor içerisinde aktif olarak da bulundun, bunlardan bahsedebilir misin?
· 1991 yılında, henüz 10 yaşındayken Badminton’a başladım. Bu sporu 15 yıl aktif olarak oynadım, hem KKTC, hem de TC Milli Takımlarında forma giydim. Türkiye adına Gençler Balkan 3’üncülüğü ve değişik yaş gruplarında 9 tane Türkiye Şampiyonluğu kazandım. Ayrıca İstanbul’daki üniversite hayatım süresince 6 yıl üniversite takımında Amerikan Futbolu oynadım, lisanslı olarak Yeditepe Eagles forması giydim.
2001 yılında Yeditepe’deki eğitimim sırasında üniversiteye badminton sporunun getirilmesini sağladım. Mezun olana kadar hem antrenör, hem de sporcu olarak hizmet verdiğim dönemde 4 tane üniversiteler arası turnuva düzenledik. Antrenörlük dönemlerimde ise Yeditepe Üniversitesi ile takım olarak özel müsabakalar haricinde resmi maçlarda 2 lig şampiyonluğu.
Ege Üniversitesi’ne geldiğim zaman, okul takımından antrenörlük teklifi aldım, halen daha Ege Üniversitesi Badminton Takımı’nın antrenörlüğünü yapmaktayım. Bu dönemde Ege Üniversitesi ile de 2 şampiyonluk kazandık.
Ayrıca 2009 yılından beri de TC Badminton Federasyonu İzmir İl Temsilciliği görevini yürütmekteyim.
· Kıbrıs’ta yaşadığın dönemlerdeki badminton yaşantına dönelim, burada kazandığın başarılar neler?
· Kıbrıs’ta uzun yıllar Lefkoşa Badminton Kulübü adına oynadım, oynadığım süre içerisinde 4 sezon boyunca Türkiye liglerinde oynama şansı yakaladım. Sırasıyla 2002 yılında 2. Lig’e yükselme maçlarında şampiyon olduktan sonraki sezon 2. Lig şampiyonu olarak Süper Lig’e çıktık. Sonrasında 3 sezon boyunca Süper Lig’de oynadık. Ligden düşmesek de, ligler lav edilince bırakmak zorunda kaldık.
Türkiye Liglerinde oynamış Kıbrıs takımları bildiğim kadarıyla sadece Badminton, Hentbol ve Tekerlekli Sandalye Basketbol Liglerinde yer almıştır. Bu benim için büyük bir gurur kaynadığıdır. Benim üzerimde güzel anılar ve önemli deneyimler bırakmıştır, başarı ile ülkemizi temsil ettiğimden dolayı çok mutluyum.
Bunların dışında yine lisanslı olarak ortaokul döneminde futbol oynasam da eğitimim dolayısı ile futbolu bırakmak zorunda kaldım. Vakıflar Spor Kulübü’nde 6 yıl lisanslı voleybol oynadım. Lefkoşa Satranç Derneği’nde 8 yıl lisanslı satranç oynadım. Ayrıca okul takımlarında da lisanslı olarak basketbol ve atletizm de oynadım. Hayatımın büyük bir dönemi spor içinde geçti, fakat ailem içerisinde başka sporcu bulunmaması enteresan. Buna rağmen kayınpederim Salih Bardak, Kıbrıs futbolunun en bilindik simalarından birisidir.
· Badmintonda bu kadar başarılar kazanmana rağmen, başlangıç hikayen çok ilginç, bizimle paylaşır mısın?
· Badmintona başlama sebebim aslında komik hikaye. Ben küçükken çok yaramaz bir çocukmuşum, evin içinde sürekli top oynayarak bir şeyler kırardım, azar işitirdim. Annem de çözümü iş arkadaşlarının çay grubunda buldu. Emin değilim ama sanırım 1989 yılında İngiltere’den badminton oynatan bir antrenör geldiğini duymuşlar, ismi Brian ve eşi Helga, şu anda Kıbrıs’ta yaşıyorlar. Bu bahsettiğim 20 kadın Brian ile birlikte badminton derslerine başlamış, tek amaçları ise spor yapıp zayıflamak ve zinde kalmak. Sonrasında beni de evden uzaklaştırmak için oraya götürdüler. Sıkıntılı bir şekilde kadınların antrenmanını banklardan seyrederken, Brian beni yanına çağırdı, başlayış o başlayış...
Beni gören diğer kadınlar da çocuklarını getirdiler ve böylece Orta 1. sınıfta badmintona başlamış oldum. Bu spordan öylesine keyif alıyordum ki, sınav dönemlerinde derslerimi erkenden çalışıp bitiyor, antrenmanlara gitmeye çalışıyordum. Aradan 1-2 yıl geçince, 1993-94 yıllarında yetenekli sporcuları gruplara ayrılıp özel idmanlar vermeye başladılar, sonrasında ise 1996 yılında Badminton Federasyonu kuruldu. Badmintonda KKTC adına yurt dışı turnuvasına katılan ilk kişi oldum ve federasyon adına gittiğim bu şampiyonada şampiyon olmayı başardım.
· Gelelim şimdiki kariyerine, spor sahası dışında ama yine de sporun içinde bir hayatın var artık. Spor hekimliğindeki gelişim sürecinden biraz bahseder misin?
· Ege Üniversitesi’nde ihtisas eğitimine başladıktan sonra bölüm hocalarımızdan biri o dönemler 2. Lig’de (Bank Asya’nın altında) bulunan Bucaspor’da takım doktorluğuna başlayacağından, kendisine yardımcı olmamı istedi. Sporun içinde bulunmamın bu teklifi almada büyük bir avantaj yarattığı bir gerçek, ben de Bucaspor’da saha doktoru olarak göreve başladım. Saha doktoru olarak maç sırasında takım ile birlikte yer alıyordum, yaklaşık 2.5 sene böyle devam etti. Görev aldığım süre içerisinde 2. sezonumda lig şampiyonu olarak Bank Asya 1. Lige çıktık. Bank Asya 1. Lig’de ilk 7 maç takım ile birlikte yer aldıktan sonra, Ege Bölgesi’ni 3. Lig’de temsil eden Menemen Belediyespor’dan kulüp doktorluğu teklifi geldi. Bucaspor’da kazandığım tecrübelerin üzerine bu teklif sayesinde ekleyeceklerim olduğunu düşününce kabul ettim ve Menemen maceram başlamış oldu. Bank Asya 1. Ligi bırakıp, 3. Lige inmek riskli bir işti, fakat geriye dönüp baktığımda iyi ki yapmışım diyebilirim. O sezonu Menemen Belediyespor ile tamamladım, 3. Lig şampiyonluğunu son maçta penaltı atışları sonucu kaybettik.
Bunun sonrasında sezon sonunda Göztepe Spor Kulübü’nden, kulüp doktoru olmam için teklif geldi. Teklifin bizzat Ali Gültiken tarafından yapılması beni çok sevindirdi. Göztepe takımı ile ilk sezonumda 2. Lig şampiyonu olup Bank Asya 1. Lige yükselmeyi başardık, benim için önemli ve unutamayacağım bir başarı oldu.
· Ayrıca eğitimin süresinde mesleki kariyer adına kazandığın başarılar da var sanıyorum…
· Evet, 2009 yılının kasım ayında “11. Uluslararası Spor Hekimliği Kongresi” Türkiye ev sahipliğinde Antalya’da düzenlenmişti. Bu kongrede hocalarımız ile birlikte yapmış olduğumuz bir araştırmayı poster olarak sunduk ve bu sunum sonucunda en iyi genç araştırmacı ödülünü “Young Investigator Award” kazandım. Kariyerim adına çok önemli bir başarı olduğunu düşünüyorum.
İhtisasımın 3. yılında ise 2008 yılında Almanya’da spor travmatolojisi üzerine uzmanlaşmış Dr Behzat Ünel’in yanında 3 ay staj yaptım ve bu staj benim gelişme sürecimde bana çok büyük katkısı oldu. Birçok tecrübe kazandım.
· Göztepe’de meslek tanımının altında yer alan görevlerden bahsedebilir misin?
· Göztepe Spor Kulübü’nde hem kulüp hem de takım için tek doktor olarak görev yapmaktayım. Kulüp çatısı altında Futbol A Takımı, Altyapı Takımları (U-13 ile U-18 arası) ve hentbol gibi branşlarda görevliyim. Tabii ki en fazla mesaiyi futbol takımına harcıyoruz.
Bildiğiniz üzere bu sezon Bank Asya 1. Lig’de mücadele etmekteyiz. Hedefimiz tabii ki Süper Lig’e çıkmak. Günün 24 saati şu anda takım ile beraberim. Kamplar, yemekler ve antrenmanlarda sürekli oyuncular ile birlikte olmak zorundayız. Onların tüm sakatlık, hastalık ve aklınıza gelebilecek her türlü problemleri ile ilgilenmekteyiz. Spor hekimi olarak sadece takımın futbolcusu ile değil, aileleri ile de ilgilenmemiz gerekiyor. Futbolcuların moral motivasyonunu üst düzeyde tutabilmek adına ailelerin sağlığı ile de aynı şekilde ilgilenmek gerekmekte. Aslında spor hekimliğini sadece yaralanma ve sakatlık değil, çok daha geniş şekilde ele almak gerek. İşin asıl zor yanını şöyle özetleyebilirim; “Doktor olarak sen hep merkezdesin, yönetici-futbolcu-gazeteci-antrenörler ve kendi sağlık ekibinin hepsini dengeli bir şekilde tutman gerekmektedir”. Tabii bu durumda herhangi bir olumsuzlukta da ilk hedef ister istemez sen oluyorsun, en zayıf halka olmak kaçınılmaz.
Fakat sporun içinden geliyor olmamın bu konuda bayağı avantajını gördüm. Sporcular ile iletişim, onları yeterli derecede anlayabilme gibi durumlarda kendimi avantajlı hissediyorum. Umarım sezon sonunda da mutlu sona ulaşıp bir şampiyonluk daha yaşama şansını elde ederiz.
· Futbol takımları dışında yine futbol içerisinde görevler aldın, bunlardan bahsedebilir misin?
· Bucaspor, Menemen ve Göztepe futbol takımları dışında Türkiye Futbol Federasyonuna bağlı Salon Futbolu (Futsal) A Milli Takımı’nın doktorluğunu yaptım. Bu süreç içerisinde aynı zamanda U-16 Futbol Milli Takımı ile U-18 Futbol Milli Takımı ve Bayan Futbol A Milli Takımı içerisinde görevlerde bulundum. Bu ekipler bana çok büyük tecrübeler kattı. U-16 Futbol Milli Takımı ile 2010 yılında Ege Kupası’nda 2’ncilik sevinci yaşadım, finalde Fransa’ya kaybetsek de, bizim için büyük bir başarıydı. Şimdi aktif olarak görev almasam da, ileride yine Milli Takımlar seviyesinde görev almak isterim.
· Türkiye’de şu anda spor hekimliği yurt dışına oranla nerede, gelişim gösteren bir dal mı?
· Şu anda Avrupa’dan farklılıklar bulunsa da Türkiye’nin spor hekimliği konusunda iyi yolda olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda Türkiye Futbol Federasyonu’nun yaptığı çalışmalar sayesinde iyi gelişmeler yaşandı, fakat halen daha uzman “spor” hekimi sayısı tüm Türkiye’de 70 civarında yer almakta, bu da kulüp bazında büyük eksiklikler yaratmaktadır. Zira bu hekimliği sadece futbol bazında düşünmemek gerekir. Bu nedenle federasyon bir takım önlemler alarak spor hekimliği dışında uzmanlığı bulunan doktorları bir takım eğitim ve sınavlara tabi tutarak, onlara 2 yıl geçerlilik süresi olan bir sertifika vermekte ve bu sertifika ile takım doktoru eksikliği giderilmeye çalışmaktadır. Fakat Avrupa Liglerinde (her branş adına geçerli) görev alan hekimlerin görev aldıkları tek yer kulüplerdir fakat Türkiye’de kulüp hekimleri için maalesef bu meslek halen daha bir ek iş olarak görülmekte, bundan da ileriye an itibarıyla gidememektedir. Bunun da dezavantajlarını tabii ki yaşamaktayız.
Son zamanlarda sık sık haberlerde gördüğümüz futbolcu sakatlanmalarının kulüp doktorlarına bağlanmasını pek doğru bulmuyorum. Bu iş bence biraz da futbolcuda bitmektedir ve aynı zamanda şansa da bağlıdır, sonuç olarak ben Türkiye’de görev yapan hekimlerin Avrupa’dan daha kötü olduğunu düşünmüyorum, yurt dışında tedavi görmek biraz da sporcuların tercih meselesidir.
· Futbol kulüplerinde yer alan veya alması gereken sağlık yapılanmasını bize anlatır mısın?
· Kulüpteki sağlık yapılanmasını bir piramide benzetecek olursak, Buca döneminde yaptığım “saha” doktorluğu görevi bu işin en temelini oluşturmaktadır. Saha doktorunun görevi müsabaka sırasında ait olduğu branş içerisinde meydana gelecek sağlık sorunlarına müdahale etmektir. Piramidin bir üstünde yer alan “takım” doktorlarının görevi ise bir kulübün faaliyet gösterdiği her branş için ayrı bir takım doktorunun görev yapması anlamına gelir. Buca sonrası görev aldığım Menemen Belediye Spor ve TFF Milli Takımlar düzeyinde ise bu görevi üstlendim. Piramidin en tepesinde yer alan “kulüp” doktorunun görevi ise kulübün sağlık yapılanmasını organize etmek ve takım doktorlarının ihtiyaç duyduğu yerlerde onlara danışmanlık yapmaktır.
· Geçtiğimiz haftalarda tam 7 yıl sonra İzmir’in büyük derbisi Göztepe-Karşıyaka maçı oynandı, bu maç hakkında düşüncelerin neler? Tarihe geçen bu maçta görev almak nasıl bir duygu?
· 2. Lig’de şampiyon olup Bank Asya’ta çıktığımız kesinleştiği andan itibaren herkesin aklında Karşıyaka maçı vardı. Herkes bu maçı bekliyordu. Liglerin söz konusu mevzu sebebi ile ertelenmesinden dolayı, heyecanın azalacağını düşünenler tabii ki yanıldı. Kuralar çekilmesinden sonra maçın 2. hafta olduğunu duyduktan sonra böyle bir fikstürü beklediğimizi söylemek gerek, çünkü federasyon genelde derbileri erken haftalarda oynatmaya çalışır, yıllardır bu böyledir. İlk hafta oynadığımız Denizli maçında bile içten içe herkes bu maçı bekliyordu, atmosfer nasıl olur acaba diye düşünülüyordu. Kendi açımdan futbol içinde takım-kulüp doktorluğu nedeni ile bulunduğum 5. yılım, şimdiye kadar bulunduğum en iyi atmosferdi. Aslında daha da iyi olabilirdi, biraz da beklentimin altında kaldı, çünkü insanların çoğu maçta olay çıkar korkusu ile gelmedi ve 40-50 bin kişi beklerken 25-30 bin kişi stada geldi, yine de atmosfer çok güzeldi. Kariyerimde yaşadığım en heyecanlı ve özel maçlardan biriydi.
Buca’daki şampiyonluk da güzeldi, isimlerimiz çağırılarak sahaya geldiğimiz an unutulmazdı. Geçen sene Göztepe’nin 2. Lig şampiyonluğu da özeldi, sezon içerisinde her yerde, saha içi ve dışında, gol atınca, gol yediğimizde tüm sevinç ve üzüntüleri beraber yaşayarak ligi tamamlamak ve kupayı kazanmak çok daha değerli ve özel bir sezon olarak hafızamda kalacaktır.
· Özel yaşantına dönelim biraz
· 4 yıldır mutlu bir evlilik sürdürmekteyim, eşim de ben Göztepe’de çalışmaya başladıktan sonra tam bir Göztepe fanatiği oldu, bu da benim için ayrı bir zorluk tabii. Nedeni de kulüpte antrenör ve yöneticilere, basın ve futbolculara bilgi verdikten sonra eve gelip bir de eşime bilgi vermek zorunda kalmam. Gün içinde ne olduğunu, kimin sakatlanıp kimin iyileştiğini eşime de rapor olarak sunmak zorundayım. Geçtiğimiz sezon 17 maçın 15’inde yanımda olup, tribünde bana destek oldu, hatta seyircisiz oynadığımız Körfez Belediye Spor maçına bile gizlice giderek yönetim kurulu ile maçı izledi. Eğer şu zamana kadar yaptıklarım bir başarı olarak adlandırılabilirse bunda eşimin katkısı çok büyüktür.
· Diğer takımların maçlarını izlemeye fırsat bulabiliyor musun?
· Mesleğim dolayısı ile şu sıralar futbol maçlarını Göztepe dışında pek fazla izleyememekteyim. Ama şunu söyleyeyim, İspanya’yı çok sevmiyorum. Aslında herkese Bank Asya 1. Ligi’ni izlemelerini tavsiye ediyorum. Rekabet çok üst düzeyde, şampiyonluk için oynayan en az 10 takım olması büyük heyecan yaratıyor. İspanya’da takımların çok erken ve kolay kopması ligin zevkini düşürdü, rekabetten yoksun maçlar oynanıyor. Özetlerini takip etmek bana yetiyor. Avrupa’da İngiltere Ligi biraz daha çekişmeli, daha tercih edilen bir lig. Bunların dışında NBA’i çok yakından takip etmekteyim. Bir sürü spor yaptım, basketbol bana seyir zevki açısından en zevk veren spor dallarından biri. NBA’de şu anda her takımın her oyuncusunu biliyorum, biraz hastalık gibi.
· Peki Kıbrıs üzerine fikirlerin, bir gün geri dönme isteğin var mı?
· Kıbrıs’a bir gün geri dönme isteğimiz tabii ki vardır. Ülkemi çok seviyorum, küçüklüğümden beri Kıbrıs’la ilgili hayallerim her zaman ön plana çıktı, her hayalimin içinde Kıbrıs vardı. Fakat her zaman beni güçlendiren şey rekabet ve yarışma duygusu olmuştur. Bunu Kıbrıs’ta bulma şansım an itibari ile yok. Ne yazık ki şu anda benim TC’de yaşadığım basamaklı hedefleri bulma şansım da yok. Ama bir gün Kıbrıs’a dönüp halkıma hizmet etmek vardır.
***
“Bu güzel röportaj için sevgili Nevzad ve ailesine çok teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz”