“New York’ta herkes iki kez düşünmeli”
Politis Gazetesi Direktörü ve Köşe Yazarı Dionisis Dionisiou, tüm tarafların New York’ta iki defa düşünerek hareket etmesi gerektiğini söyleyerek, Kıbrıslıların Avrupalı, federal bir Kıbrıs’a ihtiyacı olduğunu belirtti.
Ödül Aşık ÜLKER
Politis Gazetesi Direktörü ve Köşe Yazarı Dionisis Dionisiou, tüm tarafların New York’ta iki defa düşünerek hareket etmesi gerektiğini söyleyerek, Kıbrıslıların Avrupalı, federal bir Kıbrıs’a ihtiyacı olduğunu belirtti.
“Herkesin gelecek günlerde New York’ta iki defa düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıs için bir başka önemli zaman daha, bunu kaybedersek işler iyiye gitmez” diyen Dionisiou, iki toplumlu, iki bölgeli federasyondan başka bir seçenek olmadığını ifade etti.
Eylül ayı sonunda New York’ta yapılacak temaslar sırasında BM Genel Sekreteri Guterres’in kararlı durmasının önemini vurgulayan Dionisis Dionisiou, şunları söyledi:
“Dilerim Sayın Guterres liderler ve garantör ülkelerden bir toplantı ister ve onlara ‘Ekim sonunda sizi New York’a davet ediyorum, 4 günlük bir toplantı için hazırlanın’ mesajı verir, ‘Tartışma Guterres çerçevesinde olacak. Bu çok önemli 6 madde üzerinde çözüm bulabilecek misiniz görmek istiyorum. Bulamazsanız, iyi niyet misyonumu bir kenara koyuyorum, size bol şans, bana ihtiyacınız olursa, beni ararsınız. Eğer bulabilirseniz, o zaman stratejik bir anlaşma olur. İki ay içinde Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünü buraya getirmenizi istiyorum ve sonra Şubat’ta referandum olacak’ der.”
“Kimse ciddi bir müzakere sürecine başlamak istemiyor”
- Soru: Crans Montana’da sürecin çökmesinden sonra geçen bir yılı aşkın sürede müzakere olmadı. BM Genel Sekreteri Guterres iki tarafın müzakerelere hazır olduğunu duymak istiyor. Lefkoşa- Atina, Lefkoşa-Ankara hattında bir trafik var. Guterres’in geçici olarak görevlendirdiği Lute temaslar yaptı. Genel resmi nasıl görüyorsunuz?
- Dionisiou: Sayın Guterres tüm taraflara bir değerlendirme süreci verdi. Dürüst olmak gerekirse, ben kimsenin değerlendirme yaptığını görmedim. Bu zaman zarfında Sayın Anastasiades ile Sayın Akıncı’nın sosyal bir etkinlikte buluştuklarını gördük, anladığımız kadarıyla bir şey olmadı. Bu dönemde müzakerecilerin de buluştuğunu görmedik. Garantör ülkelerin Dışişleri Bakanları da uzun süre bir araya gelmedi. Geçtiğimiz ay bir hareket gördük, buluştular. Ama Crans Montana’dan sonra bir yılı aşkın zamandır herhangi bir tarafta Guterres’in geçen yıl söylediklerini değerlendirme motivasyonu görmedim. Buna bakarak Kıbrıs konusunda iyimserlik olmadığını söyleyebilirim. Anastasiades’in, Akıncı’nın, Türk hükümetinin, Yunanistan hükümetinin söylediklerine baktığımda, kimse ciddi bir müzakere sürecine başlamak ve bir sonuca ulaşmak istemiyor gibi görünüyor.
- Soru: Liderler önümüzdeki hafta New York’a gidecek ve BM Genel Sekreteri ile görüşecek, liderlerin bir arada olacağı bir toplantıdan bahsedilmiyor. New York’tan ne gibi gelişmeler beklemeliyiz?
- Dionisiou: Şimdi Guterres bütün durumu değerlendirecek. Eğer liderlerden ciddi bir şey duyarsa “benim iyi niyet misyonum devam ediyor, masaya gelin, bana bir takvim verin, bakalım bir sonuca gidebilecek miyiz” diyebilir. İkinci seçenek de, “önümde hiçbir şey yok, hiçbir şey bir masa etrafında oturup, tartışıp, bir noktaya varacağımızı garanti etmiyor. Yani ben hiçbir şey yapamam” diyecek. O noktada Genel Sekreter ya iyi niyet misyonu görevini bir kenara koyar ve “bu yoldan bir yere gidemeyiz” diyebilir ya da iki lidere başka bir değerlendirme süreci daha verebilir. Prosedürle ilgili önümüzdeki durum bu ve bu gördüklerimiz de iyimser bir tablo değil.
“Herkesin gelecek günlerde New York’ta iki defa düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıs için bir başka önemli zaman daha, bunu kaybedersek işler iyiye gitmez”
“Diğer dönüm noktası Ocak ayında”
- Soru: Son bir yıl içinde durumun iyiye mi, kötüye mi gittiğini düşünüyorsunuz?
- Dionisiou: Kesinlikle kötü çünkü bu arada başka şeyler oldu. Türkiye 3. parsele savaş gemilerini gönderdi, ENİ’yi oradan uzaklaşmaya zorladı ve sondaj yapamadık. Türkiye “bunu yapamazsın, ben Kıbrıslı Türkler adına hareket ediyorum” dedi. Bu çok ciddi bir olaydı. Diğer yandan Kıbrıslı Rumlar Amerika ve Fransa ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor ve büyük ihtimalle 10. parselde Ekim ayında Exxon Mobil sondaj yapacak. Sonra ne olacak? Türkiye’nin tepkisi ne olacak? Exxon Mobil sondaj yaptı diyelim, Türk tarafı da “Kıbrıslı Türkler adına Kıbrıs’ın MEB’sine geleceğim ve ben de sondaj yapacağım” diyecek. Bu durumun kötüye gitmesi anlamına gelir.
“Bir diğer dönüm noktası da Ocak ayında olacak, BM Barış Gücü’nün durumunu tartışmamız gerekecek. BM Barış Gücü kalacak mı, sayısını mı azaltacak yoksa gidecek mi?”
İki taraf bir güç oyunu oynayacak, o noktada müzakereler için zemin yok. Diplomatik, belki de askeri karşı karşıya olma durumu olabilir.
Bir diğer dönüm noktası da Ocak ayında olacak, BM Barış Gücü’nün durumunu tartışmamız gerekecek. BM Barış Gücü kalacak mı, sayısını mı azaltacak yoksa gidecek mi? 183 kilometrelik Yeşil Hat var, Rumlar Türklere karşı, ne olacağını kim bilebilir? Arabulucu kim olacak? Ortada Kıbrıs için çok tehlikeli bazı olgular var. Herkesin gelecek günlerde New York’ta iki defa düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıs için bir başka önemli zaman daha, bunu kaybedersek işler iyiye gitmez.
“Herkesin gelecek günlerde New York’ta iki defa düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıs için bir başka önemli zaman daha, bunu kaybedersek işler iyiye gitmez”
“Rumlar oyunu Türkiye’ye karşı oynuyor”
- Soru: Rum tarafı Afrodit parselindeki doğalgazı Mısır’daki doğalgaz sıvılaştırma terminaline taşıyacak olan denizaltı boru hattı için imza attı. New York öncesi bunun yapılması ne anlama gelir?
- Dionisiou: Burada diplomatik bir oyun var. Kıbrıs Cumhuriyeti 3. parseldeki olaydan sonra “Kıbrıs’ın MEB’i bizim kontrolümüzdedir” mesajı göndermeye çalışıyor, en azından güneydeki denizlerde. Rum tarafı “Kıbrıs’ın güneyindeki denizlerde petrol ve doğalgaz var, bunu çıkaracağız, büyük şirketlerle sözleşmeler imzalayacağız. Aynı zamanda doğalgazdan kazandıklarımızdan Kıbrıslı Türkler de payını alacak” diyor, Kıbrıs Rum tarafının şu ana kadarki duruşu bu.
Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı daha önce, “konuyu tartışıyoruz, doğalgaz konusunda ne olacağını göreceğiz” diyordu. Crans Montana’dan sonra Türkiye, Kıbrıslı Rumların çözüm istemediğini ve doğalgazı kendi başlarına çıkarmak için böyle davrandığını düşündü. Bence Türkiye için önemli olan da zaten bu, Kıbrıslı Türkler değil, Kıbrıslı Türkleri kullanıyorlar. Aynı zamanda Kıbrıslı Rumlar da bu oyunu Türkiye’ye karşı oynuyor, Kıbrıslı Türklere karşı değil. Kıbrıslı Rumlar Türkiye’den garantiler ve başka şeyler istiyor, “çözüm bulalım ve sonra bu konuda ortak bir girişim yapalım” diyor. Bu diplomatik bir güç oyunudur. Kıbrıslı Türkler kurbandır. Aslında onların tüm hakları var çünkü doğalgazın sahibidirler. Çözüm olmasa da haklarını alabileceklerine inanmıyorum, ellerine alamayabilirler ama bütün Kıbrıs Rum hükümetleri Kıbrıslı Türkler ’in hakkını çözüme kadar bir fona koyacak.
Bu diplomatik bir oyundur. Kıbrıslı Rumlar silahları olan doğalgazı ellerinde tutuyor. Türkiye de askeri anlamda güçlü, 3. parselde bunu ortaya koydu, onlar da “ben buradayım, benimle oyun oynama” diyor. Bu zor bir durum.
“Çözüm olursa, ertesi gün Kıbrıs doğalgazının satılacağı yol Türkiye’dir”
Türkiye bölgede bir süper güç. Kıbrıslı Rumlar sondaj için Yunanistan ve Fransa ile ittifak kurma arayışında. (Rum) Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis sözleşme imzalıyor ama bunlar gerçek sözleşmeler değil, bunlar hazırlık sözleşmeleri. Kıbrıs Cumhuriyeti ile Mısır arasında imzalanan bir sözleşme satış sözleşmesi değil, “satış zamanı geldiğinde, bu prosedürü izleyeceğiz” anlamında bir sözleşme, çok büyük bir şey değil. Yarın bir şey satacak değiliz, elimizde bir şey yok zaten. Yani, siyasi bir oyun oynanıyor, olaya böyle bakmak lazım. Bu sözleşmeleri imzalıyorlar ama bence çözüm olursa, ertesi gün Kıbrıs doğalgazının satılacağı yol Türkiye’dir.
“Gerçek bir çözüm bulmalıyız”
Türkiye büyük bir alıcı. Şu anda Rusya’dan doğalgazı çok pahalı alıyor, metreküpüne 7-9 dolar ödüyor. Kıbrıs çok yakın, biz Türkiye’ye 6 dolara satabiliriz. Olayın saçmalığına bakın, şimdi Mısır’a 4 dolara satacağız ve bundan hiçbir şey kazanamayız, bu kazançlı bir satış değil. Ama Kıbrıs sorununa çözüm bulunmazsa Rum tarafı bunu yapacak. Kıbrıs sorununun özünü konuşmamız gerekiyor. Eğer Kıbrıs sorununu çözersek, doğalgaz kendi yolunu bulur ve bu gerçek, ticari bir yol olur. Şimdiki durumda, Türkiye sondajı engelliyor, Kıbrıs doğalgazı bedavaya müftüye yani Mısır’a satacak. Bu saçmalık... Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar doğalgaz var ve çözüm bulursak bu bizim doğalgazımız olur. Türkiye’nin bu oyunu oynama hakkı yoktur. Kıbrıslı Rumlar da Kıbrıs sorununu çözmeye odaklanmalıdır. Gerçek bir çözüm bulmalıyız.
“Bizim Avrupalı, federal bir Kıbrıs’a ihtiyacımız var. İki toplumlu, iki bölgeli federasyondan başka bir seçeneğimiz olduğunu düşünmüyorum”
“İki toplumlu, iki bölgeli federasyondan başka seçeneğimiz yok”
- Soru: Sizce gerçek çözüm nedir? Bundan kastınız iki bölgeli, iki toplumlu federasyon mudur?
- Dionisiou: Bizim Avrupalı, federal bir Kıbrıs’a ihtiyacımız var. İki toplumlu, iki bölgeli federasyondan başka bir seçeneğimiz olduğunu düşünmüyorum. Eğer başka bir şeyi konuşmaya başlarsak, kontrolü kaybederiz. Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar oturup kadife ayrılığı bile konuşursa, “bize biraz toprak geri verin, biz de tanınmanızı imzalayalım, kendi devletiniz olsun” dense bile, Kıbrıslı Türklerin veya Kıbrıslı Rumların o ortamda ayakta kalabileceğine inanıyor musunuz? Kıbrıs Rum devleti Ruslar, İsrail, Mısır gibi büyük güçlerin destekleyicisi bir devlet olurken, Kıbrıslı Türk devleti de sonsuza kadar Türkiye’ye bağımlı bir devlet olur. Bundan kim fayda sağlayacak? Kıbrıslı Rumlar mı, Kıbrıslı Türkler mi? Hiç kimse.
“Eğer başka bir şeyi konuşmaya başlarsak, kontrolü kaybederiz”
“Kıbrıslı Rumlarla, Kıbrıslı Türkler bir araya gelirse ciddi bir devlet olabiliriz”
İki liderden istediğim, Kıbrıslı Türklerin de, Kıbrıslı Rumların da Kıbrıs’ın parçası olduğunu görmesidir. Bu adayı yönetme hakkımız olduğuna inanıyorum. Bu bizim gücümüzdür. Kıbrıslı Rumlarla, Kıbrıslı Türkler bir araya gelirse İsviçre, Singapur gibi ciddi bir devlet olabiliriz, bu güç Kıbrıs’ın içinden geliyor, sorunu çözmeliyiz. Çözmezsek ciddi, gerçek bir devlete sahip olamayız, çözmezsek sadece bölgedeki sorunlardan biri oluruz. Singapur’da 4 toplum, 4 dil, 4 din var. Singapur Girne büyüklüğünde bir yer. Bu insanlar ciddi bir devlete sahip, Çin, Hindistan, Tayland ve Endonezya ile çalışıyor. O bölgenin merkezi. Biz neden bunu yapamıyoruz?
“Hayalleri olan liderlere ihtiyacımız var. Liderler öncülük etmeli, insanların önünde olmalı”
“Hayalleri olan liderlere ihtiyacımız var”
Hayalleri olan liderlere ihtiyacımız var. Liderler öncülük etmeli, insanların önünde olmalı. Önderlik etmek istiyorsanız, insanların korkularına karşı gitmelisiniz. “Çözüm olursa korkarım bu olacak, şu olacak” denildiğini duyuyorum. Korkularımızla mı uğraşıyoruz, geçmişte mi kaybolduk? Geçmişimizle uğraşırsak bugün ne olacak, peki ya gelecek? Bunun nedeni eğitim sistemlerimizdir. İki toplum birbirinden nefret etme yönünde eğitiliyor. Daha geniş bakarsak, Yunanistan ve Türkiye’nin de çok fazla etkisi var. O ülkelerin sorunlarını da transfer ediyoruz, biraz da Kıbrıslı bir şeyler ekliyoruz...
“Türkiye’deki derin devlette Kıbrıs konusunda farklı yaklaşımlar var”
- Soru: Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Kıbrıs’taki asker sayısını artıracağız” yönünde bir açıklama geldi. New York öncesinde bu açıklama ne anlama geliyor?
- Dionisiou: Erdoğan da oynuyor. Belki de Çavuşoğlu’nu cevaplamak istedi. Türkiye’deki derin devlette Kıbrıs konusunda farklı yaklaşımlar var. Türkiye ne istediği konusunda net bir tablo ortaya koymalı. Tabi ki Türkiye’nin jeopolitik ihtiyaçları vardır. Biz de, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar olarak Türkiye ve Yunanistan ile nasıl bir ilişki istediğimize karar vermeliyiz. Bu iki ülke de bunu tanımlamamıza izin vermeli, özellikle Türkiye. Kıbrıslı Rumlar olarak 1974’den sonra Yunanistan’la daha iyi başa çıkmayı başardık. Bize ne yapacağımızı söylemeleri çok zor. Kıbrıslı Türkler de Türkiye ile bu şekilde bir ilişki kurabilmeli. Çok saygı duyduğum Sayın Akıncı Türkiye’nin Kıbrıs’ta empoze etmek istediği bazı şeylere “hayır” demeye devam etmelidir.
“Biz yeniden evlenmek istiyoruz”
Biz yeniden evlenmek istiyoruz. Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler olarak biz çiftiz. Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklere “seninle evlenmeyi çok istiyorum ama annenin bizimle yaşamasını istemiyorum, buna saygı duy” diyebilir. Anastasiades Crans Montana’da daha iyisini yapabilirdi. Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin garantiler konusunda nereye kadar gideceğini görebilirdi. Garantiler konusu Kıbrıslı Rumlar için hayati öneme sahip. Çözümden sonraki ilk gün Kıbrıslı Türkler AB’nin bir parçası olacak, iki bölgeli bir devletleri olacak, siyasi eşitlik gibi pek çok şey elde edecekler, peki Kıbrıslı Rumlar çözümden sonraki ilk gün ne elde edecek? Kıbrıslı Rumlar uzun vadede refah ve barış elde edecek ama ilk gün hiç bir şey elde etmeyecek. Kıbrıslı Rumları “evet” demeye ikna edecek bir şeye ihtiyacımız var. Korkuları var ama Kıbrıslı Türklerden korkmuyorlar. Özellikle Sayın Akıncı seçildikten sonra “Kıbrıslı Türklerden korkacak bir şey yok” dediklerini biliyorum. Erdoğan’ın “asker sayısını artıracağız” açıklamasından sonra Kıbrıslı Rumlar ölümüne korkar. Kıbrıslı Türkler ‘in 1963’ü işaret edip, siyasi eşitlikten bahsettiklerinde, ben onların korkularını anlayabiliyorum ve saygı duyuyorum. Kıbrıslı Türklerden de ricam, 1974’de Türkiye’den gördükleri muameleden dolayı Kıbrıslı Rumların korkusunu anlamalarıdır. Birbirimizin korkularını anlayacak olgunlukta olmalıyız. İnanıyorum ki Kıbrıs Rum kamuoyunun fikrini değiştirecek dönüm noktası garantilerdir. O noktada daha fazla belirsizlik olmamalı. Çözümden sonraki ilk günde 3 garantör ülkenin 1960’daki garantileri sona ermeli. Kıbrıslı Türklerin bir süre güvenlik ihtiyacı duymasına saygı duyuyorum. Birkaç yıl, mesela 1000-2000-3000 Türk askeri, Rum askeri olsun. Çözüm için son 20 yıldır çalışıyorum. Garantilerin kaldığını görmek istemiyorum çünkü bize, Kıbrıslı Rumlara ve Kıbrıslı Türklere güvenmiyorum. Yeni devletin yönetiminde bir sorun yaşarsak garantörlere gideceğiz, ben kimsenin karışma hakkı olmasını istemiyorum. Biz kendi sorunlarımızı burada çözmeliyiz. Üyesi olduğumuz AB’ye gidebiliriz, BM Genel Sekreteri’nden yardım isteyebiliriz. Annelerimizin gelip sorunlarımızı çözmesine ihtiyacımız yok. Yeni kurulmuş bir devlette sorunlar olması normaldir. Türkiye’den garantilerin sonlandırıldığını net bir şekilde duymalıyız. Anastasiades’ten de siyasi eşitlik ve Kıbrıslı Türklerin yeni devlete katılımı konusunu net olarak duymak istiyorum. Biz bu ülkenin parçasıyız.
“Guterres kararlı durmalı. ‘Ya çözümün son şeklini bulursunuz ya da iyi niyet misyonu artık olmayacak’ derse, o zaman tüm taraflar sorumluluğunu üstlenir. Guterres’in buna benzer bir şey yapmasını dilerim. Bunun dışında bir seçenek göremiyorum”
“Ekim sonunda New York’ta toplantı daveti olmasını diliyorum”
- Soru: Atmosfere bakınca çözüm konusunda çok iyimser değilsiniz. Guterres New York’ta ne yapabilir?
- Dionisiou: Şimdiye kadar hayır, iyimser değilim. Dilerim Sayın Guterres liderler ve garantör ülkelerden bir toplantı ister ve onlara “Ekim sonunda sizi New York’a davet ediyorum, 4 günlük bir toplantı için hazırlanın” mesajı verir, “Tartışma Guterres çerçevesinde olacak. Bu çok önemli 6 madde üzerinde çözüm bulabilecek misiniz görmek istiyorum. Bulamazsanız, iyi niyet misyonumu bir kenara koyuyorum, size bol şans, bana ihtiyacınız olursa, beni ararsınız. Eğer bulabilirseniz, o zaman stratejik bir anlaşma olur. İki ay içinde Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünü buraya getirmenizi istiyorum ve sonra Şubat’ta referandum olacak” der. Bunun Guterres’in yapabileceği en pratik şey olacağını düşünüyorum. Bunu yapar mı bilemiyorum. Bunu yapacaksa kararlı durmalı. “Ya çözümün son şeklini bulursunuz ya da iyi niyet misyonu artık olmayacak” derse, o zaman tüm taraflar sorumluluğunu üstlenir. Guterres’in buna benzer bir şey yapmasını dilerim. Bunun dışında bir seçenek göremiyorum.