Neyim var kaybedecek?
Günün en ‘saptırılmış’ ve ‘çirkin’ benzetmesini okudum !..
İçim ürperdi...
Cümle kurmak ucuz olmamalı bu kadar...
Üstelik ırkçılık kokuyor buram buram...
Öfkelenmedim...
Üzüldüm...
Yaşadığımız yüzyıl halen böylesi bir karşılık üretiyorsa, sözcükler çürümüşse dudaklarda, içimize kapanmanın çok daha ötesinde bir yerde aramalıyız sıkıntıyı...
Zihnimizde...
***
Çok ‘sıradan’ gelebilir size...
Hatta “abarttığımı” dahi düşünebilirsiniz.
Mesele biraz da bu ya!..
Ulaştırma Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’ndan çıktı laf:
“İlgili şirket sahibi ile Bilal Erdoğan sınıf arkadaşıymış. Sakıncası da yok. Bu şirket Anastasiadis’in oğluyla mı arkadaş olsa muteber olacaktı.”
***
İnsan bazen ‘batar’ ya konuştukça…
Yine de bir şansı vardır ‘çıkmak’ için!..
Nefes almak…
Yeniden düşünmek…
“Acaba?” sorusunu yöneltmek kendine…
“Bizim de bir yanlışımız var mı acaba?” diyebilmek için bir şans vardır hep.
Ayıp değil ki bu…
***
Nedir sorun bilir misiniz?
Kaybetmeyi göze alamamak.
“Ne var ki kaybedeceğim" dediğiniz an, çok daha dürüst olursunuz kendinize, çok daha özgür...
Eliniz kolunuz zihniniz bağlanmaz!..
***
"Ne var ki kaybedeceğim" diye iç hesaplaşmasını yaparken bu toplum, galiba, epeyce bir birikiyor kayıpları...
‘Göze alamadıkları’ kabarıyor git gide...
Ve biriktikçe, yöneteni ve yönetileni, daha bir ayak uyduruyor düzene...
Bu yapıyı yıkarak, yüzleşemiyorsak onca adaletsizlik, kuralsızlık, başıboşlukla...
“Finansör”e sırt dönemiyorsak eğer...
Kendimizi deviremiyor, hırslarımızı dizginleyemiyorsak...
“Ne var ki kaybedeceğim” diyemediğimiz içindir çok fazla...
***
‘Menfaat’ ilişkileri sadece bireylerin değil toplumların kararlarında da belirleyici oluyor.
Beyni ve yüreği farklı yöne yürüyorsa insanın, ‘yanlış’ olduğunu bile bile kimi maceralara giriyorsa, meselenin kişilik ve haysiyet boyutu hiçleşiyorsa giderek…
Çok zor...
Epeyce uzak bize ‘temiz’ bir ülke...
***
“Neyim var ki kaybedecek” diyebilmek, ne önemli bir özgürlüktür bazen…