Neyin uyumu?
UBP-DP Azınlık Hükümeti Avrupa Birliği’nin 3 milyon Euro’luk bankaların uyum süreciyle ilgili destek parasını istemedi. Daha doğrusu bankaların işlevsel olabilmesi, uluslararası bazı uzman kuruluşlar tarafından bazı testlere tabi tutulması için bu para veriliyor ama azınlık hükümeti reddediyor.
Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros, Yenidüzen’e yaptığı açıklamada “çözüm olsun veya olmasın Kıbrıs Türk toplumunun rekabet edebilirliğini artırarak dünyayla ekonomik ve sosyal ilişkilerini geliştirebilmesi için Avrupa Birliği ile uyumlaşmanın zorunlu olduğunu” söyledi.
Ekonomist Doç. Dr. Erdal Güryay da çözüm olması durumunda bankaların birleşmesi gerektiğini, 22 bankanın bu küçük ekonomide fazla olduğunu söylüyor. Aslında bankacılık sisteminin ülkede en ciddi şekilde denetlenen, izlenen sektör olduğunu da ifade ediyor Güryay ve neden ille de testlere tabi tutulması gerektiğini anlamadığını da belirtiyor. 2000 yılındaki krizden sonra bankaların Merkez Bankası tarafından sıkı denetime tabi tutulduğunu da ifade ediyor Ekonomist Güryay…
Ama belki de Merkez Bankası’nın da denetime tabi tutulması gerekiyordur. Merkez Bankasını yönetenler de insan değil mi! Onlar da hata yapamaz mı! E peki testler uygulayacak olanlar da insan değil mi diye soruyor olabilirsiniz ama fazla testin zararı var mı ki! Denetleyenlerin de denetim altına girmelerinde sakınca yok bence…
UBP-DP Hükümeti zaten AB karşıtı olduğu için, zaten böyle bir vizyonları da olmadığı için, aslında böyle şeyler çok da umurlarında olmadığı için, parayı verenin işlerini yaptırdığı modele alışık oldukları için de böyle testlerin gerekliliğini göremiyor da olabilirler.
Bir de tabii ki yukarıda Doç. Dr. Güryay’ın dediği gibi 22 bankanın bu ekonomide fazla olması ve bir çözümden sonra birleşmeleri gerektiği gerçeği de var. Tabii ki uzman kuruluş testlerinde “birleşin” gibi bir sonuç çıkmayacaktır da bu sonucun gerekliliği herhalde bir yerlere not edilecektir. Bunun için belki de bankacılar bu testlere karşıdırlar, 3 milyon Euro’nun alınmamasını onlar da istemiş olabilir.
Sonuçta para alınmadı ama bu durum bankacılık sektörü özelinde kalmıyor. Kıbrıs müzakerelerine de olumsuz yansıyor. Sadece bankacılık sektörü ile değil diğer sektörlerde de Avrupa’ya hazır olmadığımız yine Avrupa Komisyonu’nun gönderdiği heyetler aracılığıyla ortaya konmuş. Tabii ki bunu güneydeki Fileleftheros gazetesi almış ve işlemiş; “Avrupa Komisyonunun Kıbrıs'ın kuzeyine gönderdiği heyetlerden hazin rapor: Hiçbir sektörde ‘kabul edilebilir Avrupalı düzeyde’ hareket edilmiyor, bu yönde hareket edecek niyet olmadığı izlenimi edinildi” deniyor.
Bu gibi raporlar da ortada dururken müzakerelerde Akıncı’nın elinin güçlü olması beklenemez. Oysa ki azınlık hükümetinin sunulan raporların etkisini azaltacak, onları ortadan kaldıracak bazı çalışmaların ortadan kaldırılması için niyetli görünmesi beklenirken aksine bankacılık için verilen 3 milyonu da reddetmeleri Avrupalılar tarafından sunulan raporları destekleyici unsurlar olarak ortaya çıkıyor. Ne yazık ki UBP-DP Hükümeti’nin durumu bu.
Guruvulla
Ersel Baflıgil facebook’ta paylaştığında hemen “ben isterim” dedim. Ersel, evinin bahçesinde suni gübresiz, ilaçsız, sadece hayvan gübresiyle yetiştirdiği guruvullayı tabii ki gururla paylaşırken haksız değildi. Tam 4.5 kiloydu guruvulla (gulumra, cehennem topuzu)… Ve dediğim gibi… Ne bir ilaç, ne bir suni gübre… Su ve hayvan gübresi… Tamamen doğal üretim… “Guruvullayı ben isterim” dediğimde sosyal paylaşım sitesinden “Hemen gönderiyorum” dedi. 4.5 kiloluk guruvullanın yanında bir de kocaman sarma… Kocaman bir de çiçek lahanası… Kabak ve salatalıklar… Hepsi doğal, organik… Yaptığım iş değildi ama iyi ki istemişim… Öyle lezzetliler ki… Bu tadı özlemişiz. Sağol Ersel. Bol üretimler… Arada yine hatırlanırsak iyi olur tabii!..
Sit Alanı kriterleri
Çıkarma Plajı’nın olduğu yerin Sit Alanı ilan edilmesi için Meclis Kültür Varlıkları Komitesi oybirliğiyle tavsiye kararı almış. Çok iyi etmiş de bir yerin Sit alanı olması için veya korunmasına karar verilmesi için askeri (tarihi önemi bir olay olması) açıdan mı önemi olması gerekiyor! O yerin doğal yapısı, görselliği, çevredekilerin düşünceleri, ülkenin (varsa) vizyonu ve yine varsa imar planları bu korumayı sağlamaya yeterli değil mi?
Annelerin günü
Dün annelerin günüydü… Senede bir gün de olsa… Böyle günler için “bir günle olmaz ki” denir… Öyle ama o tek bir gün bile anneleri mutlu edebiliyor… Hediye değil mesele, hatırlanmak… Onların yanında olmak… Mutlu olmalarını sağlamak… Bir şeyleri paylaşmak… Eserlerini hatırlatmak… Evet bir gün, belki kapitalizmin bir oyunu ama olsun. Sevginin emek olduğunu hatırlatan bir gün.
İnsanlara en adil şekilde dağıtılan nimet akıldır. Çünkü hiç kimse aklından şikâyetçi değildir.
Montaigne