1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Niyazi Kızılyürek : “Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği yurttaşı olduğu gerçeğini askıya alamayız.”
Niyazi Kızılyürek : “Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği yurttaşı olduğu gerçeğini askıya alamayız.”

Niyazi Kızılyürek : “Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği yurttaşı olduğu gerçeğini askıya alamayız.”

​​​​​​​ “Benim adaylığım, farklı bir adaylık çünkü kampanyayı bütün ada sathında Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıslı Rumlara yönelik, iki dilde yapıyorum”

A+A-

Röportaj: Derya Beyatlı

AKEL listesinden Avrupa Parlamentosu seçimlerine aday olan Niyazi Kızılyürek, Avrupa Birliği yurttaşları olan Kıbrıslı Türklerin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanmasından daha doğal bir şey olamayacağını söyledi. Kızılyürek, Kıbrıslı Türklere çağrı yaptı: Avrupa Birliği yurttaşlığınıza sahip çıkınız.

Bir gün Kıbrıs’ta Federal bir Çözüm olacağını anlatan  Kızılyürek “O gün gelene kadar Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği yurttaşı olduğu gerçeğini askıya alamayız” dedi.

26 Mayıs’ta yer alacak Avrupa Parlamentosu seçimi öncesi, adaylardan Niyazi Kızılyürek ile konuştuk.


“Farklı Bir adaylık”
 

  • Yenidüzen:  26 Mayıs Pazar günü yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AKEL partisinden milletvekili adayı olarak gösterildiniz. Bu süreç nasıl gelişti? AP milletvekili adayı olmaya nasıl karar verdiniz?
  • Niyazi Kızılyürek: Öncelikle şunu söyleyeyim, benim kafamda öyle bir fikir yoktu, Kıbrıs Üniversitesi’nde öğretim görevliliği yapmaya devam ederken AKEL kendi içinde bir Kıbrıslı Türk adayımız olsun mu olmasın mı diye yoğun bir tartışma başlattı. Tabanda konuşulan isimlerden biri olduğumu ben basından öğrendim. Bu süreç tamamlandıktan sonra parti yöneticileri benimle irtibata geçtiler ve resmi olarak teklif getirdiler. Bu teklifi alınca üzerinde tabii ki etraflıca düşündüm, bir takım insanlarla da konuştum ve nihai kararımı verdim.

n2-024.jpg
 

  • YD: Bu süreç içerisinde Kıbrıs’ın güneyinde ve kuzeyinde nasıl tepkiler alıyorsunuz?
  • NK: Benim adaylığım, farklı bir adaylık çünkü kampanyayı bütün ada sathında yapıyorum. Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıslı Rumlara yönelik bir kampanya yapıyorum, iki dilde yapıyorum, bütün adayı geziyorum, iki taraftan da farklı insanlar ile görüşüyorum. Bu benim için oldukça ilginç bir deneyim. Genellikle her iki taraftan da, çok olumlu tepkiler alıyorum. Bunu, yıllardır Federal Kıbrıs uğruna çalışan bir akademisyen, yazar, barış aktivisti olarak insanların beni tanımasına bağlıyorum. Benzer biçimde hem güneyde hem kuzeyde rahatsızlık duyanlar da var. Özellikle Federal bir Devlet fikrine  inanmayan, ülkenin kalıcı bölünmesini savunan ya da statükonun devamını savunan kesimlerde tepkisel bir duruş var. Bazı çevrelerde de son zamanlarda daha kirli bir propaganda görüyorum, yalan haber üzerinden yapılan eleştiriler görüyorum.  

“Bir biz ve onlar ayrımı vardır. Ben, bu biz ve onlar ayrımının hem ortasındayım, hem üstündeyim. Hem iki toplumla birlikte yaşıyorum, hem de iki toplumla beraber daha farklı bir yere geçmek için mücadele veriyorum.”

“Milliyetçilik Cehennemi”
 

  • YD: Kıbrıs’ın güneyinde sizi eleştirenler Türkiye’nin politikasını yaptığınızı kuzeyindekiler ise Kıbrıslı Rumların propagandasını yaptığınızı iddia ediyorlar.
  • NK: Bu benim seçmiş olduğum yaşam biçimi bakımından yıllardır ortaya koyduğum çalışmalarda hep karşılaştığım bir argümandır. Biliyorsunuz, Kıbrıs Üniversitesi’nde 25 yıldan beridir hocayım, bu seçim bile bu toplumu yönetenlerin alışık olmadığı bir şeydir. Dolaysıyla bu konuda oralardan beri çok  derin bir tecrübem vardır. Bir taraf sizi Türk ajanı, diğer taraf da Rum ajanı olarak görüyor çünkü bu ülke bir milliyetçilikler cehennemidir ve her şey etnik bir kimlik üzerinden okunur. Bir biz ve onlar ayrımı vardır. Ben bu biz ve onlar ayrımının hem ortasındayım, hem üstündeyim. Hem iki toplumla birlikte yaşıyorum, hem de iki toplumla beraber daha farklı bir yere geçmek için mücadele veriyorum. Bu alışılageldik bir şey değil. Bazı insanların bunu şüpheyle karşılamalarını doğal saysam bile, belli elit çevreler tarafından bu tür saldırıların bilerek yapıldığını, bunun bir mühendislik olduğunu düşünüyorum. Türk ajanı olduğumu söyleyenlerin buna inanmadıklarını, Rum ajanı olduğumu söyleyenlerin de buna inanmadıklarını, bir karalama kampanyası yaptıklarını düşünüyorum. Yıllardır bu işlerle iştigal olduğum için bu eleştirilere karşı biraz da gülümseyebiliyorum. 

“Gün gele Kıbrıs Federal bir Devlet olacaktır, o gün gelene kadar Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği yurttaşı olduğu gerçeğini askıya alamayız.  

Avrupa Birliği Yurttaşlığı
 

  • YD: Kuzey’den bazı kesimler Avrupa Parlamentosu seçimlerine Kıbrıslı Türklerin gerek aday, gerekse seçmen olarak katılmasının iki bölgeliliği, Federasyon’u sulandırabileceği gibi bir bakış açısı ortaya koyuyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
  • NK: Bu tür görüşlere baktığımız zaman, bir kısmının yanlış bilgiden kaynaklandığını düşünüyorum. Çok basit olan bir şeyi, çok komplike bir hale getiriyoruz. Çok basit olan şudur, şu anda Kıbrıslı Türklerin bu seçime ayrı bir siyasi entite olarak katılmaları mümkün değildir. Kıbrıs sorunu çözülmeden, önümüzde böyle bir ihtimal yoktur. Gün gele Kıbrıs Federal bir Devlet olacaktır, o gün gelene kadar Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği yurttaşı olduğu gerçeğini askıya alamayız. Üstelik de bu seçime bir Kıbrıslı Türk, bir Kıbrıslı Rum olarak değil, Avrupa Parlamentosu üzerinden, Avrupa yurttaşı olarak gidiyoruz. Kıbrıslı Rumlar da aynı statü ile gidiyorlar, Kıbrıslı Türkler de, Almanlar, Fransızlar da. Çünkü Avrupa Birliği Kurumları içerisinde yurttaşların seçtiği tek kurum Avrupa Parlamentosudur. AP’de yurttaşlar temsil ediliyor. Dolaysıyla Parlamento seçimlerine Kıbrıslı Türklerin katılmasından daha doğal bir şey olamaz. Hatta bu müthiş bir fırsat penceresidir. Benim kanaatim odur ki, çözüm olsun olmasın, benim bu yaşadığım tecrübeden sonra, önümüzdeki seçimlere, Kıbrıslı Türkler daha fazla ilgi gösterecektir. Burada kimseye zarar gelmiyor, ne Federal Devlet modeli ortadan kalkar ne de çözümden sonra Kıbrıslı Türklerin seçeceği iki sandalye olursa, ki o da yanlış söyleniyor çünkü 4 ve 2 Oluşturucu Devletlere ayrılan sandalyelerdir. Kıbrıs Türk Oluşturucu Devleti’nde yaşayan bir Rum da Girne’de yaşayan bir Fransız, bir Alman da o sandalyeye talip olabilir. Ben güneyde ikamet eden biri olarak 4 sandalyeden birine talip olabilirim.

n1-028.jpg

“Federasyondan kaçan Anastasiadis’e iyi bir yanıt olacak”
 

  • YD: Sadece Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların aynı adaya oy vermesi mümkün, doğru mu?
  • NK: Bu sadece AP seçimlerinde mümkün oluyor. Seçmenin iki taraftan da istediği adaya oy verebileceği bir sistem bu. Buradan çıkacak sonuçlara iyi bakmak lazım, bunun Federal Devlet’te başka alanlarda da uygulanabileceğini düşünüyorum. Sn. Anastasiades Federal Devlet’in konuştuğumuz şekli ile işler olamayacağını söylüyor. Kıbrıslılar ortak olarak Federal yöneticileri seçerlerse bu işlevlik sorunu ortadan kalkar.  Diyeceksiniz ki %80 ve %20 birlikte seçime giderlerse her zaman Rumların istediği olmayacak mı? Hayır olmayacak, ağırlıklı ve çapraz oy denilen bir şey vardır, bunu zaten Sn. Talat ile Sn. Hristofias karara bağlamışlardı. Başkanlığı devralacak kişilerin aynı listeden çıkması gibi çapraz varlıklı oy ile o denge kurularak seçilebilir. Bence bu işlevlik meselesi bahanesi ile Federasyon’dan kaçan Sn. Anastasides için çok güzel bir cevap olabilir.  
     
  • YD: Sn. Anastasiades’in özellikle son dönemlerde daha fazla dile getirmeye başladığı siyasi eşitliğe karşı olan tavrı, sizce kendi tavrı mıdır, yoksa Kıbrıslı Rumların genel tavrını mı yansıtmaktadır?
  • NK: Kıbrıs Rum Toplumunda siyasi eşitlik olgusunu kabul etmek tarihsel olarak en büyük zorluklardan bir tanesidir. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti de, siyasi eşitlik temelinde kurulan iki toplumlu bir Devlet’ti, o dönemde de siyasi eşitliği kabul etmek çok zor olmuştu, hatta kabul görmediği için de 1964’den itibaren etnik çatışmalar başlamıştı. 1974’de güç dengelerinin değişmesinden sonra Kıbrıs Rum Toplumu’nda eşitliği sorgulamanın manası olamayacağını 1977 yılında Başpiskopos Makarios’un bizzat Federasyon tezini kabul edip imzalaması artık Federasyonu Kıbrıs Rum tarafının kabul etmek zorunda olduğu kanısını oluşturdu. Ne var ki Federal Devlet’e içkin olan siyasi eşitlik Kıbrıs Türk Liderliği tarafından topluma etraflıca anlatılamadı ve ileri de götürülemedi, dolaysıyla kafalarda bir sürü soru işareti biriktirdi. Sn. Anastasiades işte bu soru işaretlerini   giderici bir yerden bakacağına tam tersine o kafa karışıklığını adeta istismar ediyor ve Federal Çözümün önüne çok ciddi bir engel koyuyor, çünkü aslında Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini ve etkin katılımını reddediyor. Bir de Kıbrıslı Türkler oy kullanmada etkin katılıma sahip olurlarsa bu Devlet işlemez diyor ki bu doğru değildir.  

“Avrupa Parlamenterlerinin kendi ülkelerinde ofisleri olur. Ben adanın iki tarafında da ofis açmayı düşünüyorum, Kıbrıslı Türklerin direk başvurabileceği bir ofisin olması lazım.”

İki Toplumu Yakınlaştırma

  • YD: Avrupa Parlamentosu’na girdiğiniz zaman ne gibi konularda çalışma yapmayı planlıyorsunuz?
  • NK: Avrupa Parlamentosu Avrupalı yurttaşların Parlamentosu ve Avrupa’da toplumların, halkların birbirine yakınlaşmasının da bir alanı. Herşeyden önce unutulmamalıdır ki Avrupa Birliği savaş tehlikesini defeden bir projedir.   Dolaysıyla doğası gereği halkları yakınlaştıran bir projedir. Birinci yaklaşımım, Avrupa’nın ‘rapprochment’ dediğimiz  ‘yakınlaşma’ politikalarının deneyimlerini Kıbrıs’a aktarabilir miyim? Avrupa’da Fransızlar ve Almanlar gibi birbirlerine ezeli ve vahim düşman olan halklar nasıl yakınlaştı, oradan öğreneceğimiz ve buraya aktarabileceğimiz şeyler neler olabilir? Biz Kıbrıs’ta sadece bir antlaşma yapmak istemiyoruz. Toplumları da barıştırmak istiyoruz. Ben bir Federalist olarak, iki toplumu yakınlaştırmak üzere Avrupa Parlamentosu’nda neler yapılabilir, oradaki imkanlardan nasıl yararlanılır buna bakacağım. AB üyesi Kıbrıs’ın iki tane resmi dili var ve şu anda dillerden bir tanesi dışarda kalmış durumda. Türkçe’nin de Avrupa’nın çalışma dili olmasını çok önemsiyorum. Zaten yakınlaştırma projelerimin bir tanesi de iki dilliliği yaymak şeklinde olacaktır. Türkçenin Avrupa’nın çalışma dili olması pek çok Kıbrıslı Türk’e AB Kurumlarında iş imkanı sağlayacaktır. Ayrıca ada içinde de iki dilliliği yaymak, iki toplumun birbirini anlayabilmesi için dilden başlayarak eğitim alanında ortak projeler, okullar arası işbirlikleri, gençleri yakınlaştıran projeler üzerinde de çalışacağım. Bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum, zaten Avrupa’nın yakınlaşması da böyle başlamıştı. Avrupa Parlamenterlerinin kendi ülkelerinde ofisleri olur. Ben adanın iki tarafında da ofis açmayı düşünüyorum, Kıbrıslı Türklerin direk başvurabileceği bir ofisin olması lazım. AP’de seçeceğim komiteler de bundan dolayı büyük bir ihtimal ile eğitim ve kültür komiteleri ve dış ilişkiler komiteleri olacaktır.
     
  • YD: Türkçenin Avrupa Lisanı olması ihtimali var mıdır sizce?
  • NK: Avrupa Birliği’nde söz konusu olan, insanların anadilleri değildir, Devletler ’in resmi dilleridir. Bu resmi diller de epeyi kalabalık olduğu için tercüme müthiş bir ekonomik yük oluşturur. Sanırım Türkçe bu yüzden dışarıda bırakılmıştı, ama şu anda bunda birisi ayak diretiyorsa ve ülkesinin resmi dili ve anadili de Türkçeyse ve AP’de konuşmasını Türkçe yapmak istiyorsa, kimse, sen böyle konuşamazsın diyemez. Bunlar denenecek, zorlanacak şeylerdir, yoksa hiç kimse size durup dururken bunu vermiyor. Ben ısrar edilirse, başarılabileceğini düşünüyorum.    


“Biz dünyadan kopuk izole bir toplum değiliz mesajı”

  • YD: Kıbrıslı Türk seçmene vermek istediğiniz mesaj nedir?
  • NK: 2004’te yaşanan travmadan sonra Kıbrıs Türk Toplumu Avrupa Birliği yurttaşı olduğunu unutmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu sayesinde AB yurttaşı olduğumuz için belki seyahat edebiliyor, çocuklarımızı Avrupa’da okutuyoruz ancak bunu uzaklardan gelen bir hediye olarak görüyoruz.  Oysa biz Avrupa’nın tam orta yerindeyiz. Dünyadan bakıldığında Kıbrıs Türk Toplumu görünür olmayan bir toplum, çünkü resmi, meşru bir siyasi oluşum olarak kabul edilmiyor ve buranın dünya ile bir teması yok.  AP seçimlerinde oy kullanmak o coğrafyadan çıkıp, dünya siyasetinin tam ortasında yer alan Avrupa Parlamentosu gibi bir kurumun tarafı olmak, Avrupa yurttaşlar topluluğunun bir parçası olmak anlamına geliyor. Bu çok önemli. Örneğin Fransa Cumhurbaşkanı bir süre önce 22 dilde bir konuşma yayınladı, o konuşma ‘Chers citoyens européens’, sevgili Avrupa yurttaşları diye başlıyor. Macron AB yurttaşlarının ırkçılığa, milliyetçiliğe karşı seferber olmalarını istiyor. Bu çağrı aynı zamanda, Kıbrıslı Türklere de bir çağrıdır. Dolaysıyla Avrupa Birliği içinde hak sahibi olma hakkına sahip olmanın hem sembolik manası çok büyük hem de içerik olarak çok zengin bir yurttaşlık sunuyor. Biz bunu bir şekilde ya unuttuk, ya da unutturuldu bize. Şimdi ben bu unutturulan şeyi geri çağırıyorum ve Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslılık üstünden AB yurttaşı olmaları ve bunu ortaya koymaları, beyan etmeleri çağrısı yapıyorum ki bu oy kullanarak yapılacak bir beyandır.  Yani Kıbrıslı Türklerin, ‘Ben varım, AB yurttaşıyım ve oy kullanacağım’ demesi, biz dünyadan kopuk izole bir toplum değiliz mesajı, hem Sn. Anastasiades gibi Kıbrıslı Türkler ile Federal bir Devlet kurmakta naz niyaz edenlere hem de adanın kuzeyinde izolasyonun devamından, statükodan hoşnut olanlara, açıkçası kuzeyli, güneyli, Statükocuların tümüne, gidecek bir mesaj bu.  
     

(Fotoğraflar: Burçin Aybars)

 

yeniduzen-satin-aliniz-20190502150536.jpg

Bu haber toplam 5276 defa okunmuştur
İlgili Haberler