1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Niyazi’nin yolu…
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Niyazi’nin yolu…

A+A-

Niyazi Kızılyürek’in Avrupa Parlamentosuna seçilmiş olması, her iki tarafın egemen milliyetçi siyasetine karşı elde edilmiş büyük bir başarıdır. Bu kazanım geliştirilebildiği ölçüde, milliyetçi odaklı siyasi yapılanmalar ve söylemlerin, ayrıştırıcı, ötekileştirici bağlamının kırılması, yeni bir karşı hegemonya dinamiğinin doğma sürecinin başlangıcı olacaktır.

Kıbrıs sorununun çözüm mücadelesinin son zamanlarda nitelik değiştirmekte olduğunu, eski aktörlerin başarısızlığının yerini yeni sivil hareketlerin ve temsilcilerin doldurulduğunu belirtmek zor olmasa gerek. 

Son dönem BM Genel Sekreteri raporlarında, siyasi partilerin görüşleri yerine sivil hareketlerin eğilimleri ve yapılan kamuoyu araştırmaları sonucu toplumların gerçek beklentilerinin yer alması, dolaylı da olsa önemli bir mesaj ve aslında verili durumun resmedilmesi değil midir? 

Kıbrıs sorununu siyasetin odağına bir “inşa süreci”, “süreklilik mücadelesi” olarak kurgulamak gerekirken, değişik gerekçelerle S.Beckett’in ünlü eserinde beklenip de hiçbir zaman gelmeyen kurgu karakter Godot’nun dedikodusunu yaparak ömür tüketmek, siyasette sonuçsuzluk üreten “popülist” anlayışı ifade eder. Buna “süpürgecilik” de derler, başka bişey de. 

Hani “su akar yatağını bulur” dedik ya, barış suyu yeni dinamiğine bu bağlamda girmek durumundadır ve girecektir. Siyaset, asli görevini yerine getirmediği sürece…

Oy verilsin veya verilmesin, Niyazi’nin iletişim kampanyası sürecinde, bu adada yaşayan çözüm yanlısı insanların taşıdığı umut ve yaşadığı heyecan yine not edilmeye değer, önemli bir konudur. Adanın her iki tarafına sıkıştırılmış toplumların, egemen siyaset tarafından kuşatılmışlıktan çıkarak yeni bir hakikate yönelmesi anlamlıdır. Bu hakikat, meşru, hukuki ve hak edilmiş bir tercihi kullanmaktan geçmekte ve şekillenmektedir.

Niyazi Kızılyürek’in kaç oy aldığı falan doğrusu hiç önemli değil. Bugün Kıbrıslı Türklerin de oyuyla seçilmiş bir Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamenteri vardır ve bunun hem sembolik anlam hem de temsiliyeti oldukça önemlidir. Seçilenin etnik kimliği, hangi listeden aday olduğu, kimden ne kadar oy aldığı, kendi varlığının taşıdığı anlamın arkasından gelmektedir.

Adadaki Avrupalı seçmen tarafından seçilmiş; hiçbir siyasi partiye üye olmayan; kendine özgü sosyal duruşu olan; ortak yurt düşüncesi/duygusu üzerinden federasyon düşüncesini hem üretip gündem yapan ve tartışan, hem de bunu bir aktivist gibi eyleyen bir arkadaşımızdan bahsediyoruz. 

Bu değerler için, değil Kuzey - Güney, dünyanın her yerinden pek çok siyasi temsilci, aktör ile diyalog kurmaktan çekinmeyen, tam tersi bunu önemseyen bir duruş ile karşı karşıyayız. 

Tüm bu çerçeveyi görmeden ve özellikle de Andros Kipriyanu dönemindeki açılımlarını gözetmeden, meseleyi AKEL’e, AKELciliğe indirgemek ve bu yolda çalışanları, “soğuk savaş” döneminden kalma argümanlarla hedef göstermeye çalışmak basit, sıradan bir tavır olmuş olsa da, düşündürücüdür.

Çünkü bu tepki sadece kuzeyden değil, bir o kadar da güneyden geldi. Ve her iki taraftaki milliyetçi veya kripto milliyetçi görüşlerin nasıl dışa vurduğunu biz bu sürede açıkça gördük.

Bugün Niyazi’ye çok ciddi görevler düşmektedir. Adanın birleşme sürecine koyacağı yol taşlarından asla şüphem yok. Duruş olarak her iki toplum ve her iki taraftaki siyasilerle temasını da sonuna kadar sürdüreceğine inanıyorum. 

Ancak asli rolünün, tüm bunların ötesinde, federal değerleri öne çıkararak, adada barış kültürünün gelişmesi yönünde somut çalışmalar yapılması olduğunu düşünüyorum. 

Ve elbette bu çalışmalar, her kaç kişi ise, her iki toplumda “ortak duygu" yaratan ve kendisine “heyecan"la destek veren Kıbrıslıların her birinin o naif ama yüksek beklentili iradesine ses vermelidir.

O coşku ve duygu selinin karşılığı, adil ve eşit bir Federal Kıbrısa ulaşma yolunun gözardı edilemeyecek esası, hakikatidir, diye düşünmekteyim.  Hep canlı kalmalı…

 

Bu yazı toplam 5105 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar