Niye ‘İNDİRMEDİNİZ’ o çocuğu?
Diyarbakır’da gösteri yapan yüzleri örtülü bir grubun içerisindeki bir çocuğun, 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı kışlasına girip direkteki Türk bayrağını indirmesinin ardından, Türkiye’de muhalefet çok kızgın…
O an ‘gerekeni’ yapmadığı için TSK’ya kızgın…
Ve ‘çözüm süreci’ deyip de bütün bu olanlara ‘zemin yarattığı’ iddiasıyla Erdoğan’a kızgın…
‘Bayrak bir ülkenin namusudur’ diyor muhalefet…
‘Bayrak inecek, bunlar seyredecek, o bayrağı dalgalandırmak için yüzbinlerce şehit verdik biz’ diyor…
‘Sancak düşerse, vatan da düşer’ diyor…
‘Bu olurken, orada hiç mi helal lokma yemiş, hiç mi kalbi vatan ve bayrak sevgisiyle çarpan bir asker çıkıp da şerefsize gününü göstermemiştir’ diyor…
Yani özetle, o bayrağı indireni derhal orada neden ‘İNDİRMEDİNİZ’ diye soruyor.
Sağcısı da…
Solcusu(!) da…
Bu noktada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, ‘Bayrağı indiren çocuk olduğu için asker hassasiyet gösterdi ve iki el uyarı ateşiyle yetinildi’ şeklindeki açıklamasını da aktarmak lazım ama siyasetçi için bir anlam ifade etmediği ortada.
‘KAN’ akmadan ‘NAMUS’ temizlenir mi?
Oysa ‘biz’, hemencecik ‘İNDİRMİŞTİK’!
Hem biz, bayrağı indirmesini de beklemeden yapmıştık ‘gereğini’.
Bayrak direğine tırmanmaya başladığı anda, kafasına sıktığımız kurşunla, hemen oracıkta, o direkten aşağıya ‘İNDİRMİŞTİK’ Solomu’yu.
Her şeye rağmen ‘insan hayatıdır’ demeden, zaten sarpa sarmış durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirme kaygısı taşımadan, provokatif davranışlar karşısında aklıselim davranma ihtiyacını hissetmeden ‘İNDİRMİŞTİK’.
Ya erişseydi o bayrağa?
Ya söküp çıkarsaydı direğin üzerinden?
Vatan da düşmüş olurdu sancakla beraber, değil mi?
Sahi, siz niye yapamadınız ki aynını?
Halbuki hemen oracıkta ‘İNDİRİVERSENİZ’ bayrağı indiren çocuğu...
Ne olurdu ki?
Ne mi olurdu?
Öncelikle, birileri tarafından provokasyon amaçlı kullanıldığı çok büyük ihtimal olan bir çocuğun katili olurdunuz...
Ve daha da önemlisi, o kurşunla beraber bir iç savaşın da tetiğini çeker, Güneydoğu’yu bir anda kana bulardınız.
Sonra, dağlardaki nice Kürt çocuğu daha ‘etkisiz hale getirilenler’ listesine eklenirdi.
Ve tabii tabut tabut asker cenazesi taşınırdı anaların, babaların cayır cayır yanan ocağına...
Ve siz ‘BÜYÜK’ siyasetçiler, bayrağı indireni ‘İNDİRMİŞ’ olmanın ‘HAKLI’ gururuyla, sırtlarını sıvazlardınız o anaların, babaların yeniden.
‘VATAN’ uğruna ölmüş olmanın ‘ŞEREFİNDEN’ bahseder, vatan ve bayrak uğruna canını ‘FEDA’ edenlere cennetten parsel ayarlar, sonra da geceleri hamasetinizin üzerine yatıp rahat uykular çekerdiniz.
Olmadı!
Neyse ki o kışlada görev yapanlar, hepinizden aklıselim çıktı ve silahlar ateşlenmedi.
Neyse ki...