Niyetlere paralel çalışmalar…
“Demokrasilerde çareler tükenmez” demişti bir zamanlar Süleyman Demirel… Severdiniz veya sevmezdiniz döneminde söylediği bazı sözler onu tanımlarken, üzerinde tartışmalar da yapılmıştı.
Son birkaç günde bizde yaşanan aday meclis üyeliklerinin iptal edilmesinden sonra mecliste demokrasinin çalıştırılmasıyla hemen çözüm üretilmesi o zamanlarda söylenen bu sözü doğrulayıcı bir gelişim oldu.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Narin Ferdi Şefik’in partiler tarafından cinsiyet kotasının yanlış hesaplanmasından dolayı ortaya çıkan durumla ilgili sorulan “bundan sonra ne olacak?” sorusuna verdiği “göreceğiz” yanıtı aslında siyasi partilerin mecliste yapmaları gereken çalışmanın yolunu gösteriyordu.
Demokrasi çalıştırıldı, mecliste yapılan geçici yasa ile meclis üyelikleri listeleri bu akşama kadar düzeltilerek tekrar YSK’ya sunulacak.
Tabii yapılan yasanın Saray’da oturan Tatar tarafından onaylanması gerekiyordu ki herhalde onaylamıştır.
Seçim takvimi hızlı çalışıyor, daha önce daha uzun olan süreçler yine bu seçimler için kısaltılıyor ve siyasi partilerle adaylar önceden başlattıkları seçim çalışmalarını yoğunlaştırarak devam ettiriyorlar.
Seçmen sanıyorum ki bu seçimlerde oyunu kullanırken geçmiş dönemde başarılı ve başarısız olan belediyelerin bağlı oldukları siyasi partileri de gözönüne alarak değerlendirme yapacaktır.
Çünkü yaşadığı beldede alamadığı hizmeti belki başarılı başka belediyelerde o beldenin halkının aldığını görüyor ve kafasında bu hizmetin neden/nasıl verilebildiğinin analizini çoktan yapmıştır diye düşünüyorum.
Evet, belediyelerde tanıdık, popüler adayların oy verilirken avantajları daha fazla olabiliyor ama ortada da daha önceki tanıdık/popüler kişilere verilen oyların yaptığı başkanların en azından bazılarında umulan başarıyı gösteremedikleri görülebiliyor.
Seçilecek adayın vizyonu, niyeti, gerçekten hizmet yapma isteği önemli. Verilen vaatlerin sözde kalmaması, belde halkına olumlu yansıması o adayın arkasındaki siyasi partinin de niyetine, gerçekliğine bağlı.
Bu durumun doğruluğu geçmiş dönemde başarılı belediyelere bakıldığında görülebilecektir.
***
Et fiyatları son günlerin popüler konularından…
Kasaplar, restoran ve otel sahipleri et ithalinin serbest bırakılmasını isterken hayvancılar buna karşı çıkıyor ve böyle bir karar alınması halinde eyleme gideceklerini söylüyorlar.
“Sen de haklısın sen de” derler halk arasında iki tarafın da haklı olduğunu belirtmek için.
Burada da öyle bir durum var. Yani hayvancı, maliyetin fazla olmasından dert yanıyor, kasap, pahalı aldığı eti satamadığından yakınıyor, restorancılar müşteriye sundukları menü fiyatlarının gözleri faltaşı gibi açtırdığının farkında…
“Demokrasilerde çareler tükenmez” denebildiği gibi ekonomide de akıllı çözümler mümkündür. Yeter ki niyet olabilsin.
İlk etapta et ithalinin serbest bırakılması et fiyatlarının düşmesini, kasapların et satışının artmasını, restoran ve otellerin daha rahat çalışmasını sağlayabilir ancak ikinci etapta veya ilk etapla birlikte hayvancıyı destekleyecek teşvik programlarının da hayata geçirilmesi gerekir.
İthalat süreğen olamaz, hayvancımızın teşvik edilmesiyle artması amaçlanan hayvan sayısıyla zaman içinde yerli üretimin verimliliği artacak ve ithal et ihtiyacı da ortadan kalkacaktır.
Demokrasinin, ekonominin, hukukun gerektiği gibi çalışması veya çalışamaması ülkeyi yönetenlerin niyetleriyle paralel yürür.