N'olacak bu memleketin hali -ya da- 'öğretilmiş çaresizlik'
Ülkede işler giderek içinden çıkıl(a)maz hale geliyor.
Kimse bir adım öteyi tahmin edemiyor, planlayamıyor.
Kötü gidişat ekonomik faaliyetleri dibe yaklaştırdı. Çarşıda yaprak kıpırdamıyor.
Kriminal olaylarda tam bir patlama yaşanıyor. Gazete sayfalar
Ülkede işler giderek içinden çıkıl(a)maz hale geliyor.
Kimse bir adım öteyi tahmin edemiyor, planlayamıyor.
Kötü gidişat ekonomik faaliyetleri dibe yaklaştırdı. Çarşıda yaprak kıpırdamıyor.
Kriminal olaylarda tam bir patlama yaşanıyor. Gazete sayfaları baştan aşağı suç unsuru içeren haberlerle dolu.
Birileri ille toplumu yeniden şekillendirecek. Dini motifler, Osmanlıcı yaklaşımlar etrafta fink atıyor.
Nüfus yetersiz ya, onu artırmak için sürekli adımlar atıyorlar.
Toplumun gözünün içine baka baka “Sizi başkalaştıracağız” diyorlar!
“Sizin ihtiyacınız budur, bu gömleği giyeceksiniz” diye metazori işler yapıyorlar!
Kıbrıs sorunundan kaynaklanan izole edilmişlik halleri ve yan etkilerini de listeye ekleyin.
Hükümetteki siyasal parti içinde yaşanan ve artık ‘sokak kavgası’ndan da beter bir hal alan koltuk kavgası ise işin tuzu, biberi...
**
Bu ahval ve şerait içerisinde “N’olacak bu memleketin hali?” sorusuna kimse kolay kolay cevap veremiyor.
Çıkış yolunun ne olduğu konusunda tam bir ‘akıl tutulması’ yaşanıyor. Sanki gizli bir güç bu ülkede yaşayanların beyninin çalışmasına etki ediyor.
“Nasıl çıkılacak bu sorunların içinden?” sorusu çok sık soruluyor, ama tatmin edici bir yol haritası ortaya koyan neredeyse yok...
Herkes işin ‘zor’ olduğundan söz ediyor.
En fazla sarfedilen devam cümlesi ise şu: “Galiba biz de ülkeyi terk edeceğiz... Üstelik bu yaştan sonra...”
**
Kıbrıslı Türkler bu adadan hep göç ettiler.
Şimdilerde yeni bir göç dalgası var.
Ve galiba bu sefer “Gitmek mi zor, kalmak mı?” ikileminde artık “kalmak” daha zor görünüyor.
İşsiz gençler, gelecek kaygısı duyan çocuklar zaten kendi geleceklerini büyük oranda yurt dışında görüyorlar. Ama artık büyükler de, aileler de, iş sahibi insanlar da gitmekten söz ediyor.
Ve çok sayıda insan da gitti, gidiyor zaten...
**
Tam bir ‘öğretilmiş çaresizlik’ yaşıyoruz toplum olarak...
Sorun çok ve o sorunlardan çıkış yolu bulamıyoruz.
Sanki bir labirent içindeyiz ve yolumuzu şaşırdık!
Dönüp dolaşıyoruz ama hep çıkmaz sokağa çıkıyor yolumuz...
Özgüvenimiz kaybolmuş, benliğimiz yitip gitmek üzere...
Öğrendiğimiz tek şey, “Elimizden bir şey gelmez” tekerlemesi...
Hayatın her alanında pesimizme teslim olduk, oluyoruz.
‘Öğretilmiş çaresizlik’ girdabında sürüklenirken, bizi son anda çekip kurtaracak bir ‘el’ arıyoruz.
Ülkeyi ve toplum psikolojisini bu hallere getirenler ne kadar övünseler azdır!