Norveç; Dünyanın Tepesindeki Ülke… (2)
Norveç; Dünyanın Tepesindeki Ülke… (2)
Filiz Besim
Denizin dağı aralayıp, yüreğine seyahate çıktığı andı fyord. Martıların bu güzelliğe ağıt yaktığı an…
“Yumruğu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği o garip şehir, Kristiania’da aç gezdiğim günlerdeydi. Tavan arasında uyanık yatıyordum. Alt katta bir saatin altıyı vurduğunu duydum. Hafif aydınlanmıştı ortalık; insanlar, merdivenlerde inip çıkmaya başlamışlardı” diyordu Norveçli ve Nobel ödüllü romancı Knut Hamsun “Açlık” romanında; tüm büyülenmişliğiyle…
Knut Hamsun’ın, Kristiana diye bahsettiği yer ise bugünün Oslo’sudur. Oslo’nun 1624-1878 yılları arasındaki adı Kristiania’dır. Knut Hamsun’un “Açlık” adlı romanının ilk baskısı 1890 yılında yapıldı. Ölmek pahasına da olsa, alın teri dökmeden hiçbir parayı kabul etmemeyi anlatan bir kitap. Emeğin kitabı... Bu roman 20’nci Yüzyılın edebi açılışı olarak görülmekle beraber, modern ve psikolojik sürükleyici edebiyatın önemli örneklerinden de biridir.
Tıpkı Knut Hamsun’ın tasfir ettiği gibi, biz de Kristiania; ya da Oslo’ya doyamasak da; kısıtlı zamanımızda ille de “Bergen” diyoruz. Fyort’ların başkenti, dünyanın kuzey batısının kültür şehri olarak da anılan Norveç’in ikinci büyük şehri…
Cennete yolculuk…
Bergen’e gitmek için trene binmek demek, aslında cennete yolculuğa çıkmak gibi bir şey. Yemyeşil bir büyüde kâh göller, kâh şelaleler ve rüya gibi köyler arasından yol almaya başlıyoruz. Nereye bakacağımıza şaşakalarak geçiyor yaklaşık altı saat… Köylerdeki Norveç evleri hep çok güzel ve çok bakımlı… Bazen çok yükseklere tırmanıyoruz, bazen de irtifa kaybedip derinlere iniyoruz. Küçük bir tren istasyonu karşılıyor bizi Bergen’de…
Yürüme mesafesindeki şehir merkezine vardığımızda kıyı şeridinin güzelliği karşısında büyülensek de ilk iş olarak bir turist bilgilendirme merkezi (tourist information) bulmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Bir “tourist information” bulmalı ve bu güzel şehirde bir fyot turu ayarlamalıyız. Öyle de oluyor… Eğer siz de bizim gibi yüreğinizin peşinde, yani önceden oteller, turlar ayarlamadan seyahat ediyorsanız işin en kolay yolu o şehirdeki turist bilgilendirme merkezini ziyaret etmektir. Orada hemen şehir merkezindeki otelimizi ayarlıyoruz. UNESCO ‘nun dünya mirası listesine de aldığı Sagnefyord için bir de tur organize ediyoruz. Bergen’in kuzeyinde yer alan Sagnefyord, Norveç’in en büyük, dünyanın ise Grönland’daki Scoresbysun Fyord’undan sonra en büyük ikinci fyordu…
Bergen’i gezmek için bir buçuk günümüz var... Bergen 1070 yılında bir balıkçı köyü olarak kurulmuş ve daha sonra 1299 yılına kadar Norveç’e başkentlik yapmış. Bugünkü nüfusu 250.000… Etrafını çevreleyen dağlardan dolayı, 7 dağ arasındaki şehir olarak da adlandırılıyor. Kuzey mimarisinde renkli ama hep aynı tip evler hemen dikkatimizi çekiyor. Bu evlere “Hansa evleri” deniliyor. Bu kasabada her şey o kadar güzel ki, kendinizi bir ressamın tuvaline ya da bir şairin şiirine dalmış gibi hissediyorsunuz.
Meydandaki açık hava balık pazarı Fisketorget mutlaka görülmeli ve oradaki deniz ürünlerinden tadılmalı… Burada enteresan olan, bir-iki balık satıcısının tezgâhının olması değil, sattıkları ürünler. Envai çeşit yenilebilir deniz canlısı, hatırı sayılır şekilde büyümüş olarak mevcut. Norveç, dünyada en çok balık ihraç eden ülkelerden biri... Cadde üzerinde kurutulmuş ringa balığı yapan dükkânlar ilgi çekiyor. Bergen tarihte de kurutulmuş ve tütsülenmiş balık ticaretinin merkezi…
Bergen (Bryggen) 12’nci yüzyıldan itibaren büyük bir liman kenti olagelmiş. Bunun sebebi de 12’nci yüzyıldan itibaren Alman tüccarların Londra, Bergen gibi kuzey limanlarını kendi etkileri altına almak için kurdukları Hansa Birliği olmuş. Bryggen'de tarihi limanın yanında Alman tüccarlar kendi yaşam alanlarını kurmuşlar… Bu binalara bu yüzden Hansa Evleri deniliyor. Depo, ofis, konaklama amacıyla Hansa Tüccarları tarafından yapılan bu evler UNESCO Tarihi Mirası Listesi'nde yer alıyor. Zaman içerisinde bu binalar sayısız kez yanmış. Çünkü bu binalar tepeden tırnağa ahşap… Ama her yangından sonra asıllarına uygun olarak tekrar inşa edilmişler. Artık Bergen'de yangın tehlikesine karşı Hansa Evleri hariç, diğer evlerin ahşaptan yapılmasına izin verilmiyor...
Balık pazarından yukarıya doğru yürüyüp Floibanen Finiküler’ne binip Floyen tepesine çıkmak Bryggen’in o muhteşem manzarasına kuşbakışı bakmaktır… Ve aynen çocukluğunda uzak diyarlara dair okuduğun masallara yolculuğa çıkmaktır.
Güneşe tapınmak…
“Hiçbir zaman güneşin sarı ışıklarını görmemiş, sürekli sis bulutları altında süren yaşantılarına bir yenilik katmak, kar altında geçen günlerinde bir yemek bulmak için, başka kabilelere saldırmak adına, bir grup Kuzeyli, karılarına ve çocuklarına sarılarak ejder başlı tek yelkenli uzun bir gemi ile yolculuğa çıkarlar.
Dev dalgaların arasında günler süren yolculuklarında sonsuz bir deniz içinde kayboldukları sanılırken, hayatları boyunca olduğu gibi o anda da gemilerini saran bulutların arkasından ışınlarını yayan güneşin gerçek yüzünü, yani yumurta gibi sarı güneşi ilk defa görürler. Hepsi birden kurutulmuş sazlık dallarıyla tahta bir sopa ucuna bağladıkları taş baltalarını ellerine almış, kendilerine saldırmaya ramak kalmış bu yuvarlak sarı renkli Kuzey Denizi canavarına karşı gemilerini korumak için hazırda beklemeye başlarlar. Güneşin kıpırdamadan saatlerce saldırmadan olduğu yerde kalmasına ve kendilerini ısıtarak gözlerini kamaştırmasına tanık olurlar ve ona saldırmak yerine tapınmaya karar verirler…” (alıntıdır)
Fyortların oluşum öyküsü…
Norveç’te dilinizde bir şarkı haline dönüşür fyortlar… Dünyanın en güzel doğa manzaraları ve insanoğlunun elbette ki bu doğayla bütünleşmesi… İşte bence Norveç’in en özel yanı burası. O coğrafyadaki insanların doğalarıyla bu denli uyumlu yaşayabilmesi. Peki ama ne demektir fyort? Eski çağlarda İskandinavya yarımadasındaki dağlardan aşağı inen buzullar Atlantik Okyanusu’na ulaşmadan önce kayaları kazıyarak derin vadiler oluşturmuşlar. Daha sonraları buzullar eridiğinde deniz bu vadileri doldurmuş ve fyortları oluşturmuş.
Biz Bergen’den Oslo’ya geri dönmek için Flam kasabasından geçmeyi ve Norveç’in en uzun fyordu olan Sagnefyord’u görmeyi hedefliyoruz. Yine Bergen’den bir tren yolculuğu başlıyor. Voss kasabasına dek; oradan da otobüsle Gudvangen. Yemyeşil bir büyüde dağın, vadinin derinliklerinde sarp kayalıkların arasında çok yükseklere çıkıyoruz. Sarp kayalıkların arasında gelin tülü gibi dökülen onlarca şelale arasından tekrar dünyanın dibine ve oradaki gemimize ulaşıyoruz. Nasıl bir büyü, nasıl bir yeşil bu, suyla topraktan, taştan fışkıran... Rüya gibi bir ülke burası, Tanrı’nın boş zamanlarında dantela gibi ördüğü muhteşem bir dünya… Cennetten bir parça… Kâh deniz, kâh göl, kâh yeşilin her tonuyla her an seni yüreğinden vuran bir doğa şov. Denizle dağın büyüleyici buluşması, sonsuzluktan gelen ve sonsuzluğa dek süren aşkı… Denizin dağı aralayıp, yüreğine seyahate çıktığı andı fyord.. Martıların bu güzelliğe ağıt yaktığı an…
Hani Okyanus büyük ve zordur ya ve dağ yüksek ve ulaşılmaz; Norveç’te dağ denize, deniz dağa kavuşmuş, hem de sarmaş dolaş olmuş.
Hadi gelin yudum yudum yaşayalım bu doğa şovu: Haftaya Norveç’in en uzun fyordu Sagnefyord ve Flam…
(SÜRECEK)