NOSTALJİ
NOSTALJİ
Tufan Erhürman. 19 Aralık 2010
Kıbrıs’ın Kuzeyinde neo-liberalizmin etkileri, özelleştirme ve sendikalar
Kıbrıs’ın kuzeyindeki sosyo-ekonomik yapının sürdürülebilir olmadığı açıktır. Sendikalar, bu konuda toplumun diğer kesimleriyle hemfikir olduklarını hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak bir açıklıkla ortaya koymalıdırlar. Tartışmanın, yapıyı korumak isteyen sendikalarla onu değiştirmek isteyen kesimler arasında değil, yapıyı neo-liberalizmin dayatmaları doğrultusunda değiştirmek isteyenlerle, değişimin daha fazla sosyal adalet, daha fazla üretim ve daha fazla demokrasi yönünde olması gerektiğini savunanlar arasında olduğu gösterilmelidir. Bunu yapabilmek için, neo-liberalizmin dayatyığı “kamuyu küçültme-yabancı yatırımları teşvik-özelleştirme” ekseninin ortaya çıkaracağı işsizliği, yabancı sermaye tahakkümünü, eşitsizliği, gelir dağılımdaki adaletsizliği, sendikalaşma-toplu sözleşme-grev hakkı ve iş güvencesi yoksunluğunu ve tüm bunların yaratabileceği sosyo-ekonomik patlamaları halka anlatmak gerekir. Aksi halde, neo-liberal yaklaşımın, Avrupa Birliği’ne üyelik konusundaki arzuyu kendine dayanak yaparak ürettiği hegemonyanın kırılması mümkün olmayacak ve Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadelesi geri döndürülmesi mümkün olmayan şekilde büyük bir darbe yiyecektir.
Umut Bozkurt. 25 Ekim 2009
Sınıf atlayanların trajedisi; Mustafalara ve Alperlere yakından bakmak
1974’ten sonra topluca sınıf atlama imkanına sahip olan Kıbrıs Türk toplumu bağrında yaralı karakterlerden binlercesini barındırıyor. Geçmişle kurulan arızalı ilişki kendini çok farklı şekillerde var ediyor. Bu arızalı ilişkinin en tehlikeli tezahürü, alt sınıflara, göçmenlere ve seks işçilerine yönelik acımasız ve aşağılayıcı tutumdur. Bu tutum, ne yazık ki toplumun pek çok kesimine mal edilebilecek bir şey. Solcu geçinen sendikacıların, evlerine temizliğe giden personeli uzun saatler karın tokluğuna çalıştırmayı, onların gururlarını olmadık kaprislerle kırmayı kendinde hak gördüğü bir toplum yapısı, “fellahlar”ın koktuğunu söyleyen yeni yetmelerin o dizginsiz alt sınıf tiksintisi. Hiç kuşkusuz, bu aşağılamada, tiksintide, bizi uğursuz bir hayalet gibi izleyen, kuşaktan kuşağa aktarılan kendi geçmişimiz yatıyor. Ganimet yağmacılığı üzerine kurulu zenginliğimiz, otuz-kırk yıl öncesine dek toplumun dünyadan kopuk gettolar içinde, oldukça ilkel koşullarda hayatını sürdürdüğü gerçeğini gizleyemiyor. Ne yapsak, o geçmişin bizde yarattığı eziklikten kurtulamıyoruz. O yüzden de, bize o yokluk ve sıkıntıyla geçen geçmişi hatırlatan ne varsa onlara karşı daha öfkeli,daha acımasız ve diş biler hale geliyoruz. Alt sınıflar, yapı işçileri, temizlik işçileri, Kürt göçmenler artık unutmak istediğimiz bir geçmişe ayna tutuyorlar; bu yüzden de onlardan ölesiye nefret ediyoruz.
Evren İnançoğlu. 26 Aralık 2010
Kıbrıs Türk “Sol”unun Trajikomik Halleri ve Post-Marksizm
Sovyet tarzı komünizm denemesi, Sol’un mücadele ettiği baskıcı şeyin kendisine dönüşme riskinin her zaman bulunduğunu bize gösterdi. Bu deneme, sınıf tahakkümüne son vermek isterken insanları ezen bir devlet oligarşisine ve parti tahakkümüne sebebiyet verdi. Kıbrıs Türk Sol’unun da özeleştiri yapması, ne için mücadele ettiğini belirlemesi, bunu yaparken de eşdeğerlik çerçevesinde çoğulculuğu ön plana çıkartan kapitalizm karşıtı , cinsiyetçilik karşıtı, ırkçılık karşıtı, çevreci mücadele öneren Post Marksistlere ve benzer bir çoğulculuk çerçevesinde tahakkümün her türlüsüne direnmeyi öneren otoriteryanizm karşıtı Post-anarşistlerin sesine kulak vermesinde fayda vardır. Lakin her şeyden önce Kıbrıs Türk Solu’nun ne olup ne olmadığına karar vermesi, kendini trajikomik durumlara düşmekten kurtarması bakımından hayati öneme haizdir.
Neşe Yaşın 2 Ağustos 2009
Ulus Bir Zulümdür
Ulus bir zulümdür. Devlet de öyle...İnsanın insana örgütlü zulmü için icad edilmiştir ikisi de. Gömülmek istediğin bahçeyi bile alırlar elinden. Çocukluğunu cehenneme çevirirler.
Hepimiz yurtsuzu burada. Bunca ordunun bunca silahın bunca görüşmenin ortasında.
Parkta yürüyorum ama ağaçlar bana ulusal dillerde konuşuyorlar. Dağlar bayrakların renginde bakıyor. Denize doğru koşmak istiyorum; askeri bölgeler kesiyor önümü. Kılıçlı beygirler kişniyor isyan ettikçe. Her yana kan ve para bulaşmış. Bir resmi geçit başlıyor. Tribünde gururla seyrediyor apoletli iktidar. Gözlerimi yumuyorum. Uzaklarda çok uzaklarda bir bahçe. Küçük bir kız çocuğu yere çömelmiş ağlıyor.
Ulus bir zulümdür.