Nüfus sayımı yapmayan hükümet ekonomi cahildir veya korkuları vardır…
Ekonominin ana unsuru mal ve hizmet tüketen kitlelerdir; onların talepleri üreticiler tarafından sağlanıp pazara sunulur. Üretenler, tüketimin hacmini bilip ona göre üretir; üretim için yatırım da bu hacme göre planlanır, projelendirilir ve gerçekleştirilir. Dolayısıyla, ülke nüfusu, mal ve hizmet üretimi için ilk veri tabanıdır.
Ülke nüfusunu bilimeyen devlet, ekonomisini bilimsel yöntemler ile kurgulayamaz; ülkede gelişigüzel pazar faaliyetleri var… Üretici, tüketicilerin ihtiyaçlarını kendince tespit eder, ürettiğini de pazara sunar; eksik artık tüketicinin sorunudur. Arzın tüketimi karşılamadığı mal ve hizmetin fiyatının yüksek olduğu, fazla olduğu durumlarda da fiyatların düşük olduğu gerçeği de var. Üretici ertesi defa üreteceği miktarı bu deneyimle ayarlamaya çalışır. Şu anda KKTC’de olduğu gibi… En güncel örnek de pazara sunulan kırmızı et miktarının düşük olması nedeniyle fiyatının tüketicinin alım gücünün üstünde olması olgusudur. Çözüm pazara sunulacak kırmızı et miktarını artırmaktır; bunun için de KKTC’deki besicilerin canlı hayvan nüfusunu artırması gerekir. Peki, artırsınlar da ne kadar artırmaları gerekiyor? İşte bu sorunun cevabı ülke nüfusunun sayısına bağlıdır. Ve bu bilgiye sahip değiliz… O zaman besici küçük ve büyük baş hayvan nüfusunu artırmak için ne kadar yatırım yapacağını nasıl bilecek?
Bu hükümetle hiç de bilemeyecek… Hükümetin nüfus sayımı yapma gibi bir planı-programı yok… Halen süren et krizini aşmak için hükümet 20 ton et ve kıyma ithali kararını aldı. Bu miktar ne ki? Peki niye bu miktar?! Çünkü nüfusu bilmiyor, mevcut darboğazı kaç ton ile aşabileceğini bilmiyor; bir de Hayvancılar Birliği’nin başlattığı eylemlerden çekindiği için miktarı kısıtlı tutmuş olabilir. Ama, inadım inat, bu ithalat olacak diyor; Hayvancılar Birliği’nin eylemleri nedeniyle geri adım atmayacağını söylüyor. Bu durumda ithal edilecek et ve kıyma miktarı pazarı rahatlatacak kadar olması gerekiyordu. Pazar hacmini bilmedikleri için el yordamı ile belirledikleri 20 ton için girişim yapıyorlar; bunun başka bir izahı var mı?! Var… Hükümet edenler ekonomi cahilidir… Kahramanlık havasına bürünüp, geniş halk tabanına yayılmış eylemlerden korkmadıklarını ve et ithalatının olacağını söylüyorlar ama belirledikleri 20 ton miktar ekonomi bilimindeki cehaletlerinin kanıtıdır.
Maalesef, KKTC ekonomi bilimi cahili bir hükümet tarafından yönetilmektedir. Ve işin en acı tarafı da nüfus sayımı yapmamakta ısrarları nedeni ile ekonomi biliminin en temel noktasını bilmedikleri bir yana bilmek de istemiyor olmalarıdır… Yıllardan beridir nüfus sayımı yapılsın diye çeşitli toplumsal kurum ve örgütlerin talep ve önerileri var, kendilerine yol göstermeleri var; onlar yapmamakta ısrar ediyor… Bunun bir izahı var mı? Var… Hükümet edenler bilimsel akıl ve yöntem önerilerini de anlamayacak, kabul etmeyecek, dikkate almayacak niteliktedir. Bu kadarı da olur mu?! Oluyor işte… Ve Kuzey Kıbrıs halkı da bu talihsizliği en yakıcı şekilde yaşıyor…
Bu tespitler ve eleştiriler ekonomi bilimin öğretisi sonucudur… Öyle olmadıklarını iddia ederlerse, ekonomi bilimine vakıf olduklarını iddia ederlerse, konunun esası değişir; ekonomi biliminde çıkar siyasallaşır… Eğer biliyorlarsa ki nüfusu bilmeden ekonomi planlanamaz, kurgulanamaz ve buna rağmen de nüfus sayımını hiç gündeme ve hükümet programına almazlar, siyaseten bir korkular var demektir. Ve iç ve uluslararası siyaset bağlamında korkacak çok ciddi nedenleri de var demektir.
İç nedenler ne ola ki?! Bir nüfus sayımında KKTC’deki nüfusun sadece yüzde onu yerli halk çıkar ise, yurttaş yapılanların oranı yüzde altmış ise, öğrenci-işçi- asker-kaçak yaşayanlar gibiler de yüzde otuz ise yerli halkın tepkisi bu sonucu yaratanlara acımasız olacak… Korkuyorlar…Dış nedenlere gelince; nüfus sayımı sonucunda TC kökenli yurttaşların ve oturma-öğrenci-çalışma izinli olarak KKTC’de yaşayan TC’lilerin sayısı da belli olacak. Uluslararası hukuk TC kökenli KKTC yurttaşlarını “savaş sonucu işgal edilen bölgeye nüfus kaydırmak” olarak niteleyecek ve TC aleyhine uluslararası hukuku çiğnemiş olmakla itham edip mahkum etmeye çalışacak. Türk tarafının bu endişesi Annan Planı sürecinde de vardı; görüşme masasında, referandumda her iki tarafta da çoğunluk ‘Evet’ oyu kullanırsa 45 bin TC kökenli KKTC yurttaşının adada kalması, diğerlerinin de kalmaya devam edebilmesi ve isteyenlerin de adadan ayrılması için düzenlemeler vardı. Bu sonuç için Rum tarafı ile çok çetin tartışmalar yapıldı, uluslararası hukuka “Nüfus kaydırma” başvurusu yapılmaması için mutabakat arandı ve sağlandı. Belli ki Türkiye’nin halen böyle bir endişesi var ve KKTC’de nüfusun sayılıp kesin rakamların ortaya çıkmasını istemiyor.
Dolayısıyla, nüfusunu bilmediği halde sayım yapmak gibi bir gündemi olmayan hükümet ya ekonomi cahilidir ya da Türkiye’nin endişesinin gönüllü esiridir.
Türkiye’nin endişesinin görüşme masasında çözümleneceğini Türkiye’ye anlatamayan bir hükümet ve liderlik var; bu nedenle de KKTC ekonomisini cehaletle idare etmeye çalışan bir hükümet konumundadırlar… Nüfus sayımını gündeme alıp, uygulamasını yapmanın programını çıkarmadıkça bu hükümetin Kuzey Kıbrıs halkına sürdürülebilir ekonomik istikrar ve büyüme vaatleri cehalet ile maluldür.