Nur Topu
Eğitimde nur topu gibi bir sorunumuz daha oldu. Her öğretim yılında katmerlenerek büyüyecek, büyüdükçe çoğalacak, çoğaldıkça da işin içinden çıkılmaz bir hâl alacağı apaçık olan bir sorun: Bone üstüne bandana…
Eğitim bu değil. Eğitimi bilimsel ilkeler, pedagojik yaklaşımlara göre yönetmek böyle bir şey değil.
Bir kez daha tane tane yazayım:
- Çocuklarımız kendini ifade edemiyorlar,
- Dinlemeyi, konuşmayı, olaylara mantıksal tepki vermeyi beceremiyorlar,
- Düşünmüyorlar, fikir geliştiremiyorlar, öğretmeninin sunduğu yönergeleri takip edemiyorlar,
- En temel, en basit sorulara mantıklı yanıt veremiyor, konuları anlamıyor, yabancı dil öğrenemiyorlar.
Bitmedi;
- Okullarda şiddet ve akran zorbalığı tavan yapmış durumda,
- Öğretmenlerine, arkadaşlarına hatta anne-babalarına sevgiyle yaklaşamıyorlar,
- Sağlıklı iletişim kuramıyorlar, kaba dil kullanıyor, küfürlü konuşuyorlar.
Bitmedi;
- Ciddi sayıda “öğretmen eksikliği” var.
- Okul müdürü, müdür muavini eksikliği var.
- Konteyner yapılarla çürük binalar arasına sıkışmış okullar var.
- Ders yapılmasını imkansız kılan tıklım tıkış sınıflar var.
- Verimsiz, etkisiz, hatta eğitimde derin yaralan açan ama nasıl devam edeceği anlaşılamayan “tam gün” uygulaması var.
Yani eğitimde ivedi çözüm bekleyen ciddi kaotik sorunlar var.
Acil çözüm bekleyen onlarca eğitim sorunumuz varken tüm enerjinizi, zamanınızı, kaynaklarınızı “bone üstü bandanaya” ayırmak en hafif deyimiyle iş bilmezliktir.
Farklı nedenlerle anne-babaların çocukları için ortaya koyduğu bireysel talepler; Çocuk Hakları ve pedagojik ilkeler çerçevesinde çözmek yerine yeni tartışmalar yaratacak hatta toplumu kutuplara ayıracak bir yasal düzenlemeye gitmek büyük bir hata olmuş.
Alelacele bir yasal düzenleme yapmak yerine tüm paydaşlar ile konuyu birlikte değerlendirerek her kesimin ihtiyaçlarını karşılayacak çözümler birlikte üretilebilirdi.
Çünkü bulunan çare; bir çözüm mü yoksa işi daha da karmaşık hale getirmek mi belli olmadı. Mesela;
- Bone nedir? Bandana nedir? Kim karar verecek, nasıl verecek?
- Çocukları bu tartışmalardan nasıl etkiliyor, gelecekte nasıl etkilenecek?
Toplumun; yaşam tarzına, kültürel anlayışlarına yönelik bir dayatmayla karşı karşıya kaldığı algısı yaratan bu uygulama, katlanarak artacak olumsuz etkileri nedeniyle pedagojiden uzak oldukça kötü bir karar olmuştur.
Yapılması gereken; Tüzük değişikliği yapmak değil, bütünsel ve kapsayıcı olmak, toplum tüm kesimleri ile iyice tartışarak bir sonuca ulaşmaktı.
Buraya Dikkat
Okullar Kime Ait?
Hiç düşündünüz mü, okullar kime ait? Hangi okullar diye sorduğunuzu duyar gibiyim… Bütün okullar: Kamu okulları, özel okullar ve diğerleri…
Sanılanın aksine okullar ne devletin ne de özeldeki sermaye sahiplerinindir. “Okullar; öğrencilere, öğretmenlere, topluma ve gelecek nesillere aittir.” Bu nedenle okula yönelik yapılacak herhangi bir uygulama ya da değerlendirme bu olguların tamamının katılımının olması gerekliliği vardır. Bu nedenledir ki eğitim, açık bir sistemdir ve eğitimle ilgili bakanlığın başında “milli” lafı vardır.
Anlayana Gülmece
Kör Pilotlar
Uçağa biniş sırasındaki yolcular şaşkın bir biçimde pilotların uçağa binişini izlerler: Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston. Kolunda üç noktalı bant vardır. Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması, tasmanın ucunda bir kör bireylere kılavuzluk yapan bir köpekle sağa sola çarparak uçağa girdiler. Günlerden “bir nisan” değil ama, "Şaka herhalde" diyerek yolcular da uçağa yerleşir…
Uçak pistte hızla ilerlemeye başlar. Yolcuların gözleri camda, uçak hızlanır, ancak yolcular endişelenmeye başlamıştır. Uçak daha da hızlanır. Pistin sonuna hızla yaklaşmaya başlamıştır. Uçak iyice hızlanınca, bazı yolcular derin bir kaygıyla dua etmeye başlar. Uçak son hıza ulaşmıştır. Bu arada pistin sonuna da ulaşmıştır. 10 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığı gören yolcular dehşet içinde çığlık atmaya başlarlar. Tam o anda kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çeker, uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden keser ve havalanır.
Kaptan pilot arkasına yaslanarak derin bir nefes alır ve yardımcı pilota dönerek:
- Biliyor musun? Bir gün çığlık atmayacaklar ve hepimiz öleceğiz!