“O başka bu başka ulan!”
Şu gerçeği lütfen bir yere not edin:
Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözüm veya Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili bir siyaseti yoktur.
Sakın yanlış anlaşılmasın, illa ki “federal çözümü destekleyen” bir çözümden falan bahsetmiyorum.
“Egemen – eşit devlet” önerisi dahil, “ilhak”ı da ekleyin; hiçbir “çözüm” siyaseti söz konusu değildir.
-*-*-
Nasıl ve neden mi bu yargıya vardım?
Gayet açık ve nettir ki; bazı siyasetçilerin saçmalamasından bunu anlamak çok kolaydır.
Mesela 1970’li ve 80’li yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs’ta “işgalci” olduğunu öne süren bir siyasetçinin "Bakın ben hükümete şunu öneriyorum; Afganistan'ı tanısınlar, Afganistan da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanısın" demesi, açık ispattır.
-*-*-
Neden Afganistan?
Neden Taliban da İsveç, Finlandiya, Norveç değil?
Çaresizlikten, kimsesizlikten, siyasetsizlikten, yalnızlaşmışlıktan, çökmüşlükten tabii ki!
-*-*-
“İkide bir Gambiya KKTC’yi tanıyacak, Mali ha tanıdı ha tanıyor” gibi deli saçmalıkları da bundandır!
Siyasetsizliktendir!
Dünya’da siyasetimizi destekleyen tek bir Allah’ın kulunun olmamasındandır!
-*-*-
Peki, şu anda bizi Dünya’dan daha da izole eden, kimsesiz, kişiliksiz ve kimliksiz hale sokan “egemen eşit devlet” çıkışı nedir?
Basit bir taktiktir!
Çözümsüzlüğün, Türkiye’nin pazarlık gücü haline dönüştürülmüş şeklidir!
-*-*-
KKTC’de eşit ve de egemen bir devlet talebi “yanlış” mıdır?
Elbette hayır!
Dileyen “ayrı devlet” talebinde bulunabilir ve bunu savunabilir.
Ancak “egemen eşit ayrı ve de bağımsız bir devlet” talep etmek veya Ada’yı Yunanistan’a bağlamak gibi “çıkışlar”, hem “suçtur”, hem de “yasak”tır!
-*-*-
Ayrıca, “sınırları uluslararası hukukça belirenmiş, BM tarafından kabul edilmiş, yasal, tanınmış devletlerin bölünmesinin”, o devleti oluşturan halkların onayı ile mümkün olabileceği unutulmamalıdır.
-*-*-
Hepsinden önemlisi, örneğin bırakın Irak ve Suriye’yi, Türkiye sınırları içerisinde, Kürt halkının egemen – eşit ve bağımsız devletini savunamıyor hatta buna “bölücülük” gözüyle bakıyorsanız, Kıbrıs’taki siyasetinizi “o başka bu başka lan!” diye bağırarak aşamazsınız!
-*-*-
Kıbrıs sorununda Rum tarafının tutumu mu?
Rum tarafı, müzakere tarihinde belki de ilk defa inanılmayacak derecede rahatlamıştır!
Türk tarafı ile dalga geçer haldedir!
Anastasiadis’in son derece rahat bir şekilde “buyurun, gelin devletinize geri dönün” şeklindeki açıklaması da bu rahatlığındandır.
-*-*-
Anastasiadis neden rahattır?
Rahattır çünkü “Kıbrıs Türk toplumunun haklı taleplerine yanıt veremez” haldeydi.
Köşeye sıkışmıştı.
Köşeye sıkıştığı için de saçma sapan hamlelerle çözümü zorlaştırabiliyordu.
Ama karşısına bir çıktık; pir çıktık!
“Biz ayrılmak istiyoruz” dedik!
Biz bunu dediğimiz anda, “ayrılıkçı” olduk!
Ve anında, tüm haklı ve Anastasiadis’in kaçamayacağı taleplerimizi, kendi elimizle yok ettik, çürüttük!
-*-*-
Dünya’da “ayrılıkçı” bir takım sıkıntıları olan tüm devletlerin tepkisini çekebilecek pozisyona geçtik.
-*-*-
Düşünün, Anastasiadis, bir fırsatını bulup da uluslararası bir toplantıda, mesela gelen ayki BM toplantılarından birinde, Türkiye Cumhurbaşkanı’na, “Sayın Erdoğan, siz bırakın kendi sınırlarınız içerisinde; Irak ve Suriye topraklarında Kürt devletine karşı çıkarken, benim devletimi nasıl bölmeye çalışırsınız?” diye sorarsa, Sayın Erdoğan, bize kızdığı gibi, “Eyyyy Anastasiadis, o başka bu başka” mı diyecek?
-*-*-
Haaa gelen ayki New York’taki BM buluşmalarına KKTC’den kimlerin, hangi pasaportla katılacağını da doğrusu çok merak etmekteyim…
Bir de KKTC Cumhurbaşkanı’nın, kimlerle görüşeceğini tabii ki!!!
Gambiya Dışişleri Bakanı?
Mali Dışişleri Bakanı?
Belki Azerbaycan Dışişleri Bakanı?
O kadar!
E o zaman selam aleyküm gardaccığım!
-*-*-
Elbette egemen eşit ve de bağımsız devlet isteyebilirsin…
Vallahi saygı duyarım…
Haaaa elbette ben de üniter çözümü savunabilirim…
Sen de saygı duyacaksın…
Ama bunlar olmayacaksa ve çözüm istiyorsan, akla – mantığa en uygun olan federal çözümü zorlamalısın.
50 sene daha mı?
E sonsuza kadar çözümsüzlük yerine, “50 yıl daha umut” derim!
-*-*-
Ve hepsinden önemlisi, tekrar gibi olmasın ama “Dünya’daki başka ayrılıkçı hareketleri” destekleyemiyorsan, kendi ayrılıkçılığını da öne çıkarmayacaksın; rezil olursun!
Korkutarak, işsiz bırakarak hatta gerekirse öldürerek “o başka bu başka ulan” diye bana kızabilirsiniz de Dünya’ya işlemez bu kızmanız!
Bilmem anlatabildim mi?
Federasyon mu?
Federal uzlaşı mı?
Çözümün tek adresi, tek ulaşılabilir formülüdür!
Dürüst olun ve “çözüm istemiyoruz” deyin, bir nebze olsun anlardım!
Rezil, yapayalnız ve çaresizsiniz, bilmem farkında mısınız?
El pençe divan ül zavallimu manamu boynu bükükler!
(KKTC Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu)
Türkiye’de Diyanet İşleri Yüksek Kurulu, bir soruya verdiği yanıtta midye, karides, kalamar, yengeç, ıstakoz gibi deniz hayvanlarının 'helal olmadığını' söyledi…
Kimse kusura bakmasın, ne yiyeceğime ve ne içeceğime bir tek doktor ve keyfim karar verir!
Ama siyasetçiler için üzülüyorum!
-*-*-
Korkudan ve yalakalıktan namaza başlayan KKTC’deki bazı siyasetçiler, eminim domuz etinden vazgeçmişlerdir de şimdi nasıl olacak?
Türkiye’den konuk geldiği zaman, restoran işletmecileri de dikkat etmek zorunda!
Menülerde domuz eti kesinlikle olmazdı.
Bundan böyle midye, karides, kalamar, yengeç, ıstakoz, yılan balığı da olmayacak!
-*-*-
Çocukluğumdan beri merak etmişimdir!
Dedem, “Denizden babam çıksa yerim” derdi.
Eskiden Yeşilırmak’ta çok vardı; “Deniz hıyarı” yiyebilir miyiz?
Yersek günah işler miyiz?
Bunca zamandır hiç yememişsek, kaç puanlık sevap yazmış oluruz?
-*-*-
Bu arada eklemek lazım; Türkiye’de milli eğitime şekil veren Talim Terbiye Kurulu’na, “Latin alfabesine” karşı olan “uzmanlar” atanmış!
Yani şimdi merak ediyorum; bugün de Cuma, mübarek gün; Allah en başta cumhurbaşkanımız Ersin Tatar olmak üzere, tüm inananların namaz ve dualarını kabul etsin da; yarın Türkiye’den “alfabeyi değişiyoruz” talimatının gelme endişeleri var mı?
Tarih dersinden bizi sınıfta bırakan Sayın Büyükelçimiz, “Arapça alfabeye geçiyoruz” diyerek bizimkileri uyarır mı?
Uyarırsa, “el pençe divan ül zavallimu manamu boynu bükükler” (Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu üyeleri) buna nasıl tepki verir?
-*-*-
Orada mıyız?
Üzgünüm ama daha fena!
Geçen gün de demiştim; “olduğu yerde, ayakta, herkes üzerine işesin” deseler, kimse itiraz etmez durumdayız!
El pençe divan!
Zavallı!
Manamu!
Boynu bükükler!
Ara chloropterus…
Yani “kırmızı ve yeşil” renkli papağan…
Ülkemizi yönettiğini sananlar değil ama papağanların gerçeği ne güzel…
Polonya’da Lodz kentindeki hayvanat bahçesinde bu fotoğrafı EPA’dan Grzegorz Michalowski çekti…
Kırmızı ve yeşil, liglerimiz de başlıyor, Baf Ülkü Yurdu’nun renkleri… Ayrıca hatırlatmış olalım…