Kıbrıs’ta öğretmenlik de yapan, tanınmış Türkiyeli edebiyatçı Arif Nihat Asya’yı bir gün çağırmış müfettiş…
“Rapor yazacağız hakkında” demiş, “Bir öğrencinle, karşılıklı sigara içiyormuşsun…”
***
Öylece bırakalım “Bayrak şairi” Asya’nın “soruşturması”nı ve geliniz, piyanonun tuşlarına parmakları değil sadece gözyaşları da çarpan Süley Özden’i dinleyelim, sessizce…
Ne kadar güzel bir isim, Süley…
- “Nedir anlamı” diye merak ederken, öğreniyoruz ki, bir hatıra, Fota’nın şairinden…
Evet, dayısının ismini vermişler…
Süleyman Uluçamgil’in…
Kız doğunca, Süley olmuş...
***
Bayrak demişken yukarıda bir yerlerde…
Ne demişti şair…
“ Bir bayrak çekelim dedik  /
O bayrağa yük olduk…”
Şimdi düşünürüm de, hangimiz, hangimize yük, diye…
***
Düş’ün Şiiri grubuyla, gencecik yaşta, Erenköy’de kaybettiğimiz, savaş kurbanı, Süleyman Uluçamgil’i andık önceki akşam…
Öylesine mutlu etti ki dostlar beni, bir şiirle sahnede olma şansı vererek…
Çok heyecanlandım…
Oya Kutsal, Yonca Kanı Oğuz, Cenk Gürçağ, Fatoş Avcısoyu Ruso ve Çiğdem Kutlu Güney, ayakta alkışlanacak bir performans sergiledi…
***
Süleyman Uluçamgil, hepsi  20 senelik ömre nasıl sığdırmış bu kadar şiiri, şaşar insan…
Ve kıvraklığına dilin, hayal gücü ve yaratıcılığın zirvesine, nasıl şapka çıkarılmaz ki…
“ Ben aşık olduğumda / Ellerimi adımlarıma göre / Sallamayı unutmuştum” der ya, hangimiz hatırlarız doğrusu…
***
“Şu anda evrenin her zerresinde / Topraktaki karınca misali / Yaşama çabası vardır  / Küstahlığa karşı…”
Haksız mı?
Ve daha 20 yaşında, belki de hissedercesine anar ölümü…
“Durup dururken simitçi çığlığı gibi / Aklıma geldi ölüm / Oysa ki benim Üniversite kapısında / Dökülen yapraklara şiir yazmaktı düşündüğüm.”
***
“Rapor yazacağız hakkında” demişti müfettiş Asya’ya, “Bir öğrencinle, karşılıklı sigara içiyormuşsun…”
Arif Nihat Asya gülmüştü;
“Öğrenci değil, O bir şair…”