O gün
Bir an gelir ve herşey biter. Uzun zamandır, bencilliğinden uzaklaşabildiğin ender dakikalarda, bunun bir an önce olması için yalvarmışsındır. O kaçınılmaz gün gelir ve gerçekleşir dileğin.
İlk şok bir kaybolmuşluk hissidir. Kanının çekildiğini hissedersin, ellerin uyuşur sonra. Ayakların titremeye başlar. Etraftan ağlama sesleri gelir, sen ne yapacağını bilmez bir şekilde bakınırsın, sağına soluna.
Dostlarına attığın mesaj, ‘Bitti, iyi haber mi, kötü mü bilmiyorum, ama bitti’ olur. Konuşacak durumda değilsindir zaten. Konuşmayı bilip bilmediğini dahi anımsamazsın.
Bir çok sıradan gün gibi olmayacağını bilirsin bugünün. Kişisel tarihine yazılacak bir yas günüdür. Durup durup geri döneceğin, hep öncesini düşüneceğin bir gündür artık başlayan, ve ne yazık ki sen henüz ilk saatlerindesindir.
Yaşamın sana öğrettiği en zor şeyi, çaresizlik duygusunu, katıksız acı ile değiştirmiştir bugün. Oysa bir çok insan için sıradan bir şekilde yükselen güneş, günlük koşuşturmaların ardına her zamanki olağanlığında sürdürecektir batı yönünde yolculuğunu. Sıradan günlerden bir daha şikâyet etmemeye yemin edersin.
Bir şeyler yapmak, bir şeyler söylemek gerektiğini bilirsin. Zaman uzar, uzar, uzar, yerinden kımıldamak mümkün gelmez. Ayakların pamuktan yapılmış gibidir. Uyku sersemi duyduğun ilk cümleyi, kafanda çevirir, çevirir anlamazsın. Harfleri ayırır tekrar birleştirirsin. Zihnin çeşitli oyunlara girişir, kelimeleri tersten okumaya başlar. Cümleyi anlayamazsan eğer, gerçek değişecekmiş gibi. Gözlerini sıkı sıkı yumarsan bir önceki güne geri dönebilirmişin gibi. Nafiledir elbet bu çabaların bilirsin, yine de yerlere saçılan harfleri toplamayı beceremezsin bir türlü.
Sevdiğin herkes teker teker girmeye başlar boş gözlerini diktiğin kapıdan. Sıkı sıkı sarılır boynuna bir yürek, ‘güçlü dur’ der. Bu kez, bu cümlenin anlamsızlığına kafa yormaya başlarsın. Niye böyle bir anda dahi, güçsüz olma hakkın olmadığını sorgular zihnin. Acıyor dersin, çok acıyor. Güçlü filan olmak istemiyorum ben. Herkese herşeye isyan edesin vardır ya, kendinde o gücü bulamazsın.
Nefes almaya devam edersin, görür, işitir, hissedersin. Beş duyunun verdiği sinyallerin ulaştığı bir yer yoktur sanki. Anlamsızdır görüntüler, kokular, sesler. Yukarılardan bir yerlerden bedenini izlediğin duygusuna kapılırsın. Belki de bir kâbusdur bu, birazdan uyanırım diye sevinirsin bir an, çok kısa bir an.
Çok sevdiğin birini amansız bir hastalığa kaptırmışsan eğer, kâbus hayatın olur, uzunca bir süre. Sen onun adına sevinmeyi denersin, çok şiddetli ağrılardan kurtulmuştur sonunda. Sevinemezsin ki, gittiği yer meçhuldur, sen onsuzsundur.
Bir gün gelir ve biter. Onun acıları sona ererken seninkiler bir kaç kat katlanır. Tarihi yazarsın bir kenara, hiç unutmayacağını bile bile, yazarsın. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz bir daha. Ne sen eski sensindir artık, ne dünya aynı dünya.