O haklı, bu haklı, “e sen da haklı”…
28 belediyemizin toplam gelirlerinin yaklaşık yüzde 55’i öz kaynaklarından, yüzde 45’i ise devlet katkılarından oluşuyor.
Belediyelerimizin toplam gelirleri toplam giderlerini karşılamıyor. Giderler gelirlerin yüzde 115’i kadar…
Devlet katkılarının yatırıma dönüşme oranı yüzde 1 bile değil.
Altyapı yatırımlarının tamamı dış destekle finanse ediliyor.
Pek çok yerleşim biriminde delik deşik yollar, karanlık sokaklar, haftada iki akan kireçli su, üzerinde yürünemeyecek kaldırımlar ve yetersiz hizmetler var.
Halk doğal olarak KALİTELİ HİZMET bekliyor.
Bırakınız ara sokakları, başkentin göbeğinde Cumhuriyet Meclisi’nin önündeki kaldırımda bile yürüyebilmek için cambazlık yapmanız gerekiyor.
Üstüne üstlük belediyelerimizin ciddi birikmiş borçları var.
Sadece devlete 200 milyon TL’nin üzerinde borç var.
Yerel yönetimlerimizin iflasın eşiğinde olduğu herkesçe biliyor.
LTB’de yaşananlar unutulmadı.
Çökmüş belediyeleri sadece belediye başkanlarının ayağa kaldıramayacağı da biliniyor.
Özellikle kırsalda, merkezi hükümet eliyle bir şeyler yapılmaması halinde öz kaynak gelirleri ve yereldeki beşeri kapasiteyle belediyelerin düzlüğe çıkması çok kolay olmayabilir.
Sadece devlet katkısını artırarak bu yapı ayağa kaldırılabilir mi?
Eğer cevap “hayır” ise ki öyledir, yaşanan bazı gelişmelere farklı pencereden bakma zorunluluğumuz var demektir.
Hükümet, 2018 yılına kadar belediyelerin devlete olan borçlarını döndürebilmesi için bir formül belirledi.
Devlet katkısı artırılacak ve yasal düzlemde devlete olan borçlar bu ilave katkıdan karşılanacak.
Böylelikle hem belediyelerin devlete borçları döndürülecek hem kamunun vergi gelirleri artacak hem de sosyal sigortalara ve ihtiyat sandığına artan oranda ödeme gerçekleştirilecek.
Devlet bir cebinden alıp diğer cebine koyacak ve çarklar dönecek.
Koalisyon ortağımız DP, yerel seçimler öncesinde katkının artırılmamasını şimdilerde çelişki olarak değerlendiriyor.
Hâlbuki geliştirilen formül kapsamlı yasal düzenlemelerle yapısal dönüşümü de hedefliyor.
Konunun hassasiyeti nedeniyle olsa gerek belediye sayısının azaltılması ise “askıda” tutuluyor.
Su yönetiminde belediyelerin rolü ve gelirleri konusu da “askıda” bekletiliyor.
Tümünü birlikte değerlendirerek yerinden yönetim ideali doğrultusunda somut adımlar atabiliriz.
DEĞİŞİM perspektifini egemen kılıp YENİ şeyler söylememiz gerekiyor.
Yaşanan birtakım hadiseleri kısır siyasi bakış açılarıyla ele almamız halinde ise kuşkusuz bundan statüko kazançlı çıkacaktır.
Kurulu düzen ve bilindik kısır siyasi yaklaşımlar ilerlemeyi yavaşlatıyor, belediyelerimizi de esir alıyor.
Çıkış yolu HİZMET ODAKLI SİYASETTİR.
Bunun için belediyeler özelinde mevzuat ve mali yapı açısından YENİ ne söyleniyor ona bakmak gerekir.
O haklı, bu haklı, “e sen da haklı” diyerek bir yere varamayacağımız kesindir.
İstihdam politikamız
Geçen yıl başlatılan “Yerli İşgücü İstihdamının Desteklenmesi Projesi” sayesinde 1,815 kadın ve 1,621 erkek, toplamda 3,436 kişinin istihdamı sağlandı.
86’sı kadın 48’i erkek olmak üzere toplam 134 girişimci sosyal güvenlik desteğinden yararlandı.
2015’te iki yeni projeyle gençlerin istihdamı desteklenecek, girişimcilik teşvik edilecek ve kayıt dışılıkla mücadelede mesafe kat edilecek.
Söz konusu projelerle yeni istihdam edilecek gençlerin maaşlarına katkı yapılacak, küçük işletme sahibi esnafa sosyal güvenlik desteği çerçevesinde sigorta borçlarını kapatmaları için faiz desteği sağlanacak.
Projeler için 25 Milyon TL’lik bir kaynak ayrılmış durumda!
Kamuda geçici memur istihdamlarını durdurma vaadimizi de gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
Kimi kamu kurumlarında gündeme gelen seçilmişleri aşan uygulamaların seçim öncesi vaat ettiğimiz istihdam politikaları ışığında reforma tabi tutulması, “tamamlanması gereken işler” listesinde durmaktadır.
Halka sözümüz olan Akıl Defteri’nden iki kritik cümleyi yorumsuz paylaşmakta yarar vardır:
“Hiçbir siyasi çıkar amaçlı istihdam gerçekleştirilmeyecektir”.
“CTP-BG, istihdamların siyasi parti çıkarları gözetilerek dağıtılmasını engelleyecek mekanizmalar kurmayı taahhüt eder”.