1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. O kauçuk ağacı
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

O kauçuk ağacı

A+A-

 

Üzerindeki yazı halen duruyor:
“Park Gazinosu.”
Kim bilir senelerce ne oyunlar oynandı, o gazinoda, o sahnede...
Ne oyunlar oynadılar, üzerimizde…
Limasol’da, adları Türkçe mahallelerin tam ortasında bir yerdeyiz.
50'li yaşlara merdiven dayamış kendi kuşağımın dahi anısı yok buralarda.
Belleklerimizde, büyüklerimizin serpiştirdiği birkaç kırıntı kalmış.
Yerlerden topluyoruz.
Bölünmüşüz!
Yırtık bir coğrafyanın iki yanına savrulmuş küller gibiyiz.

Bir yalnızlık çöküyor şehrin köhne sokaklarına...
Kireçli duvarların hüznü tarifsiz...
Hemen parkın girişinde, o kocaman kauçuk ağacı kim bilir kaç yaşında?
Şarap kokusunu özlüyor.
Yaprakları arasından geçmişin şavkı vuruyor ömrümüze…
Babam gitmiş.
Ziya baba yok, Çağla öğretmen yok, Kafa Yücel yok.
Kasap Sait’i uğurladık en son…
Kimler kimler daha...
Çok eksiğiz, çok yitik!
O ağaç orada, heybeti yerinde...
Neler görmüş...
Dili olsa diyorum, dili olsa keşke ve anlatabilse…

Terk edilmiş evlerde hoyrat gülüşleriyle kaçak insanlar var.
Çıplak sırtlarında bronz bir kahır, omuzlarında ay-yıldızlı dövmeler ve ceplerinde Kıbrıs hükümetinden sosyal yardım maaşı!

O parayla içiyorlar.
Sinemanın karşısında bir yerde…
“Taksim” değil mi o sinemanın ismi?
Yıkıldı yıkılacak gibi duruyor.
Öteki de “Şahin”di!
O nerede?

Kıyıları rengarenk kentin köhne sokaklarında, umudunu yitirmiyor sardunyalar...
En güzel şarkılarımızı söylüyoruz dünyanın bütün şehirlerine…
Doğduğumuz şehre…
Kaçtığımız şehre…
Yaşadığımız şehre…
Denize… Maviye... Sessizliğe...
Yürekten bir çığlıkla…
Ne kadar kalmışsak...
Şahinlerin taksimine inat söylüyoruz…
Ve o kauçuk ağacı dimdik gövdesinin üzerinde öylece duruyor…
İki yanına savruluyoruz, coğrafyanın...

ag.jpg


 

KOKU

“Görmeyince kör oluruz, duymayınca sağır, konuşmayınca dilsiz... Peki koklamayınca?”
...

Belki bilimsel bir adı vardır, bilmiyoruz.
...

Bir mekan: Zahra 11
Lefkoşa’da, Çetinkaya sahasının orada...
Arabahmet’te...
Yıkık dökük evler, tarih ve kültür arasında...
O yıkıntılardan bir kahve kokusu, bir dost kucağı, bir ışık doğuyor.
Ve “uçsuz” bir sohbet:
Edebiyat ve Koku!
Fatoş Avcısoyu Ruso, dergiden sonra edebiyat inadını sürdürüyor.
...

Gürgenç diyor ki, “Vücudumuz pek de iyi kokular salmıyor...”
Koklayarak eş seçenleri anlatıyor.
Kokular, hepimizde bir bellek oluşturuyor.
Kimi kokuları kimi insanlar ya da duygularla bütünleştiriyoruz.
Şair Nihat Özdal ve Gürgenç’le şiir tadında laflıyoruz.
...

“Eğer” diyorum, “Duyularımızdan birini terk etmek zorunda kalsaydık. Ve tercih de bize bırakılsaydı. Hangisinden vazgeçerdik.”
Gürgenç net:
“Kulaklarım” diyor.
“Artık duymak istemezdim. Tüm bu duyduklarımızdan sonra...”
Peki siz? Hangisinden vazgeçerdiniz, hiç düşündünüz mü?”

kok.jpg


 

Ah şu haberler!

Dünyada senelerdir bas bas bağırıyorlar:
"İntihar haberlerinde yöntem yazmayınız Tarif etmeyiniz. Çünkü intiharlar kopyalanıyor..."
Önceki gün yine acı bir deneyim vardı.
Türk Ajansı Kıbrıs yayınladı:
"TAK muhabirinin polisten aldığı bilgiye göre Çavuşgil, Kermiya bölgesindeki evinde av tüfeğiyle kendini vurarak hayatını kaybetti."
Polisin kendisi tarif ediyor.
Devletin ajansı da yayıyor.
Yenidüzen, sadece "ölü bulunduğunu" yayınladı. Havadis de öyle. KIBRIS da...
Kıbrıs Postası hiç yayınlamadı.
Bu da bir tercih.
Hep “genelleme”ye karşı çıkıyorum ya...
O nedenle örneklemek istedim.
Özel medyanın, hem polis hem de devlet ajansından daha duyarlı olması, bu haber örneğinde dikkat çekiciydi.

...

Afrika ve Diyalog, yöntemi öne çıkardı.
Halkın Sesi, ajansa uydu.
Dikkat etmek gerekiyor.


Harika bir albüm, harika bir grup

tandem.jpg

Necati Emirzade & Mark Anderson.
Her iki ismi de tanımıyor(d)um.
Evet, kendi ayıbım...
Bir dostum albümlerini hediye etmeseydi eğer...
“Duo Tandem” diye bir grubun varlığını da bilmeyecektim.
Üstelik müziği bu kadar seven, izleyen, takip eden birisi olarak.
İki sanatçı DuoTandem'i 2011'de San Francisco Konservatuarı'nda kurmuş, meğerse...
Çoğu konserleri de ABD, İngiltere ağırlıklı...
“Watching the World Go By” isimli albüm günlerdir arabamda, sürekli bana eşlik ediyor.
Büyüleyici bir gitar performansı...
Uzun zamandır bu kadar temiz, yaratıcı, kaliteli ve insanı dinlendiren, çok sesli bir gitar performansı dinlememiştim.
Kıbrıs’ta özellikle müzik alanında olağanüstü yetenekli gençler var.
Kimileri bu yeteneği ada sınırlarının ötesine taşıyabiliyor.
Elbette hem imkan meselesi bu; hem cesaret, kararlılık, çalışma, özveri...
Albümdeki tüm düzenlemeler olağanüstü...
Ama özellikle kulağımıza aşina folklorik “Dillirga” ve “Feslikan” çok özel yorumlanmış, çok farklı.
Duo Tandem’le geç tanıştım.
Çok sevdim...
Harika yetenekler...
Harika bir müzik...
Harika iki sanatçı...

 

 

Bu yazı toplam 10316 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar