O kelepçe ELLERİMİZDE
Öyle zor ki!
Bu mesleğin en lanet yanı.
Ve bu bir avuç ülkenin…
…
Emekçi Kadınlar Günü’ne denk geliyor, bu satırlar!
Bu günü de “süs püs” içinde benzettiler zaten...
“Emek” dahi atıldı, iç avluda buruk bir köşeye...
…
Gencecik bir kadına kelepçe takıyorlar Girne’de...
Hani o efsane Girne Gelişim’in gitaristi, kızın babası, sevgili dostumuzu görüyorum fotoğrafta, yıkılmış...
İçimden hüzün akıyor.
Hayat haber, işimiz bu...
Ve zor, çok zor...
En yakınlarımızın ölüm haberlerini ilk biz duymadık mı, nice uğursuz gecede...
…
Elbette, biliyorum, bir “suç” var ortada…
Bu köşeden her daim bağırıyorum “adalet” diye…
“Yanına kalmamalı kimsenin” diyorum hep...
Tamam da…
“İnsan” dediğin “makine” değil ya da “buz torbası...”
Çaresiz kalıyor bazen...
İşte bu zamanlarda “karanlığa ışık tutacak” kurumların devreye girmesi gerekiyor...
* * *
Evlilik öncesi “hamilelik” yaşamış, genç kadın.
Erkek arkadaşından ayrılmış... Yalnız...
Oysa “yalnız” oluşmamış bu hamilelik...
Kim bilir nasıl sarsılmış, ne sırlar saklamış…
Unutulmasın ki “geleneksel” bir toplumda yaşıyoruz, halen...
Epeyce erkek egemen...
Hani, nerede şimdi adam?
Kelepçe kadının ellerinde!
Ve bu ayrılık sonrası çocuk sahibi olmak istememiş, kadın...
Yasal süreyi aşan bir hamileliği var, “bu bebeği doğuracaksın” diyor yasa!
“Kürtaj” tüm dünyada tartışılıyor, farklı ülkelerde, farklı süreçler...
Çok hassas bir mesele...
Hem insani açıdan hem de yasal...
* * *
Kendine “kurtuluş” arayan bir insandan söz ediyoruz, bir “travma”dan...
Yalnız bir kadından...
Ve hekime gidiyor.
İşte o andan itibaren, “sistem” kendini hissettirmeli…
Hep şunu söylerim yazılarımda, “sistem” dediğimiz insanlardan oluşuyor, “sığınarak aklanacağımız” yer değil.
İnsanı sistemden ayıramıyorsun.
Tamam da o an, birileri “sosyal hizmetler uzmanları”nı devreye alabilmeli... “Yok, bu isteğin doğru değil” diyebilmeli…
Dememiş…
* * *
Pek çok ülkede kürtajın yasal sınırı, bebeğin anne karnı dışında yaşayabileceği aşama kabul ediliyor.
Bu da 24–28 hafta gibi söyleniyor.
Kelepçeleyen meselede hamilelik 17 haftalık...
Sonuçta, bizim ülkemize göre ortada bir “suç” var.
Yargı da kararını vermiş.
Kim bilir kaç kez “benzeri” yaşanmış...
İddiam, genç kadının “masum” olduğu falan değil.
Şunu bağırıyorum, insanlar, sağlıklı kararlar veremediği zamanlarda hep yalnız mı bırakılacak?
Korkularının, telaşlarının, yaralarının ağır bastığı zamanlarda...
Hiç mi olmayacak “koruyucu bir yapı...”
Dingin bir zihin, ışığı gösterecek bir el, sırtını sıvazlayacak sosyal bir destek nerede?
Şu “süslü püslü” lafların ötesidir bu!
Yaldızlı kutlamaların fazlası...
Çiçeğin, böceğin, gösterişin sonrası...
O “kelepçeler” aslında pek çoklarının elinde...
Ellerimizde...