O röportaj, o kral
Hepimizi hem tehlikeli bir gerilim, hem de önemli bir farkındalığın girdabına sürükleyen The Guardian röportajını okudum.
Uzatmadan söyleyeyim.
Röportajda gazetecinin niyetinin çok da "temiz" olduğunu düşünmüyorum.
“Soru” sormanın ötesinde “kışkırtmak” gibi bir rol üstleniyor gazeteci!
* * *
Diyeceksiniz ki, gazetecinin bir rolü de “kışkırtmak” değil mi?
Böyle de değil.
Röportaj ya da haberciliği “kışkırtmak” yerine sorgulamak, düşündürmek ve ayna tutmak üzerinden görüyorum.
* * *
"Sayın Erdoğan ana-yavru ilişkileri istiyor ve size yerinizi bilin diyor. Az çok söylediği budur sanırım."
Bu bir yorum…
Bu bir yargı…
Bu bir soru değil.
Bunu bir “makale” olarak kaleme alsa ve The Guardian'da yayınlasa, anlarım.
Oysa soru gibi başlıyor ve aslında, yanıtını da veriyor.
* * *
Evet, bence de öyle!
“Ana-yavru ilişkisi” istiyor ve “yerinizi bilin” diyor.
Erdoğan ya da AKP iktidarı değil sadece...
Türkiye'nin Kıbrıs'ı “milliyetçilik” üzerinden okuyan yaygın siyaseti genel olarak böyle davranıyor.
CHP farklı mı?
Oya Baydar'ın deyimiyle "devlet tapınmalı, militarist yayılmacılık siyaseti” yıllardır böyle.
Türkiye’nin egemen anlayışın Kıbrıs’a dair çizgileri böyle örülmüş…
* * *
Türkiye'nin Kıbrıs çizgisi bilinirken "yalpalayan" Kıbrıslı Türk siyaseti değil mi?
Çoğunlukla "yaranmak" üzerine bir duruş var, malum...
Üzerine "devlet" kurduğumuz “ayıplı mülkiyet”in korunmasını istiyor, buna da “garantörlük” diyoruz.
“Garanti”nin aslında Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nı korumak temelinde olduğunu anımsatmaya dahi çekiniyoruz.
Ada’nın bölünmesinin bu “garanti” edilmiş anayasa tarafından yasaklandığını söyleyemiyoruz.
Dahası...
“Kirasını ödediği, bolca parasını gönderdiği” sürece de yerimizi biliyoruz.
Seçmen de yerini biliyor, seçilen de!
UBP niye birinci parti halen sizce?
O değil mi ki, bugün Türkiye'yle adeta "çatışan" lider, çok değil dört sene evvel, hem de New York'ta Kıbrıs'ın geleceğini görüşürken “sığınacak tek liman Türkiye” lafını etmiş.
“Türkiye’yle en iyi biz uzlaşırız” ya da “Türkiye’den en iyi parayı biz alırız” söylemleri yıllarca karşılık bulmuş seçimlerde…
Şimdi…
“Türkiye’ye en dik biz dururuz” çıkışı karşılık buluyorsa bu rastlantı mı sizce?
* * *
Bu ilişki modeli "sürdürülemez" deyip de...
Yurttaşlıktan merkez bankasına, yardım heyetinden protokole, geçici 10’uncu maddeden kıyıları peşkeşine onca meseleye hiç dokunmadan, hükümetleri Ankara'da kurarak ya da kabineleri Elçilik'te yazarak olmuyor.
Öyle üç beş senede bir “kral çıplak” bağırdığınız zaman da kral tahttan inmiyor.
Giyinip, geliyor yeniden!