1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “O yaz gecesi dehşetti, utançtı”
“O yaz gecesi dehşetti, utançtı”

“O yaz gecesi dehşetti, utançtı”

Cinayetin ardından Kutlu Adalı’nın cansız bedenini ilk gören 14 yaşında bir çocuktu. Erinç Aydınova, çocuk gözleriyle yaşadığı o acı tanıklığın ardından yıllar sonra konuştu.

A+A-

Cenk Mutluyakalı

Kıbrıslı Araştırmacı-Gazeteci- Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gece yarısına doğru evinin önünde, Ardıç ve Akasya sokaklarının ortasında, ayaklarında terliği, kanlı mavi gömleği ve bir çift gözlüğüyle yerde yatırken yanında bir çocuk vardı.
14 yaşında bir çocuk.
Cesedi ilk gören o çocuktu.
Erinç Aydınova şimdi 40’lı yaşlara geliyor.
Çocuk gözleriyle yaşadığı o acı tanıklığın ardından yıllar sonra şimdi ilk kez konuşuyor.


“O zamanlar sokaktaydık”

“O yaz gecesi dehşetti, utançtı. O gece karanlığı beyaz bir Renault Toros marka araç yarmıştı. Bir arkadaşımla Kumsal’dan eve dönüyorduk, 20 Temmuz Kahvehanesi önünden o araç süratle geçmişti. Yürümüş, yerde yatan bir insanı görmüştük. Gidip kaldıralım istedik. Sonra… Yalnız yürüdüm. Paramparçaydı yüzü…”

Erinç Aydınova sözlerine böyle başlıyor.
Sonra bir huzursuzluğunu anlatıyor.
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tutanaklarında adımın geçtiğini gördüm. Dosyayı okudum. O gece benim korktuğum, konuşmadığım yazıyordu. Doğru değil. O gece, o beyaz arabayı gördüğümü polise söylemiştim.”


Suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları, tetikçi Attila Peker’in itirafları, dönemin Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Galip Mendi’nin açıklamaları ile cinayete dair fotoğraf netleşirken, gözler yeniden bu utanç gecesine döndü.

 

“Paramparça…”

Erinç Aydınova’yla yeniden cinayet gecesini anımsadık. O’nun 14 yaşında gittik, o karanlığı yeniden yaşadık.

“Saat gece 11 buçuk sıraları sanırım. O dönem öyle internet falan da yok. Sokakların çocukları, çocukların sokakları sevdiği yıllar. En önemli eğlencemiz Lefkoşa Dereboyu’nda Kumsal Parkı’na yürüyerek gitmek. Yine oradan dönüyorduk. Ara yollardan. Şimdiki İçişleri Bakanlığı’nın olduğu yerden doğuya doğru gidiyorduk. Tam 20 Temmuz Kahvehanesinin önünden, Kızılbaş Kilisesi yönüne doğru Renault 12 Toros model beyaz bir araba süratle önümüzden geçti. Bir arkadaşım daha vardı. O araç önümüzden geçti ve biz yolun karşısına yürüdük. ‘Bak, yolda yatan birisi var’ dedi arkadaşım. ‘Yürü’ dedim, ‘Gidip kaldıralım.’ Kendim yürüdüm. Paramparçaydı yüzü…”


“Beni hep çok şaşırtmıştır”

“O akşam karanlıktı sokak” diyor Erinç!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tutanaklarında polis, belediye ve elektrik kurumunun bunu kabul etmediğini söylüyorum.
“Karanlıktı o akşam, bir başkaydı, öyle hatırlıyorum” diyor.
Erinç Aydınova anlatmaya devam ediyor.
“Ben cesede bakarken ‘Erinç’ diye bağırdı, Ali Rıza abim... Evinin balkonuna saklanmıştı... Yere yüzün koyun yatmıştı. Sonra insanlar cesedin başına toplandı. Kutlu abi olduğunu söylediler. Hepimiz aynı mahallenin insanıydık. Dünya iyisi bir insandı, her akşam köpeğiyle gezerdi. O akşam annemin ağlamasını unutamam, belki de birkaç dakika önce oradan gitseydik, bizi de vuracaklardı. O zaman yaz geceleri insanlar hep evlerinin, kapılarının önünde otururdu. O gece, kimsenin yaşananları görmemiş olması beni her zaman çok şaşırtmıştır.”

adali-2-erinc-roport.jpg


“O acıyı gördük, o ağırlığı hep hissettik”

“Polis geldi, özel kuvvet falan vardı hatırladığım... Polis yolu kapattı, insanları uzaklaştırdı. O akşam polisler evimize de geldi. Ben o akşam gördüklerimi anlattım. Gördüğüm beyaz arabayı da söyledim. Ancak sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dosyasını okuduğumda, benim o gece korktuğumu ve konuşamadığımı yazdılar. Doğru değil. O gece ve ertesi gün polislerin geldiğini anımsıyorum.”

“Kutlu abi hakkında her zamanda Rumlara hizmet ettiğini, ajan olduğunu söylerler, böyle yakıştırmalar yaparlardı. Cinayetin zeminini hazırlıyorlardı aslında. Biz Adalı ailesinin yaşadığı acıyı hep gördük o ağırlığı hep hissettik... İlkay ablalar, Kut ablalar, Er abiler çok zordu.”

“Kimse öyle kendi kendine sokağın ortasına kadar yürümez, Kutlu abiye pusu kurdular, mutlaka ki tanıdığı birileri de gelmiş, çağırmıştı...”

“Uzun zaman herkes sustu, konuşmadık, korktuk. Mahallede büyük bir suskunluk sarmalı yaşadık. Bizim o çocukluk yıllarımızda böylesi olaylar yoktu. Belki tarihin daha eski dönemlerinde vardı ama biz bilmiyorduk. Çocukken çok rahattık yollarda, mahallemizde... O geceye kadar…”

adali-3-erinc-roport.jpg

Şimdi ne olacak?

Erinç Aydınova sonrasında Gazi Üniversitesi’ni tamamladı, Psikoloji Bölümü’nden mezun oldu. 14 yaşındaki çocuk olarak değil, şimdi bir yetişkin olarak neler hissettiğini soruyorum.

“Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki ne kadar giz perdesi varsa aralanacak. Bu cinayetin failleri belki resmen ortaya çıkmayacak ama hepimiz anladık, bu bir derin devlet cinayetiydi. Çünkü Kutlu abi Barnabas olayını yazıyordu. ‘Teröristler’ diyor Galip paşa! Ne teröristi allah aşkına...”

“Bizde mevcut düzeni eleştiren herkesi Rumcu ya da hain diye suçluyorlar, milli duyguları sömürüyorlar. Türkiye’de ya da burada bir soruşturmanın ileri taşınacağına da inancım yoktur. Buradaki polisin, savcıların sonuç alacağı yok, bu işin ‘kara kutusu” Türkiye’dedir.”


“Siyasetten nefretlik geldi”

Cinayetin ardından nasıl bir düşünce dünyası oluştu Erinç Aydınova’nın…
Hem gelmiş geçmiş tüm siyasilere hem de adanın kuzeyinde oluşan yapıya güvensiz, kırgın hatta öfkeli…

“Biz sokaklarda koşan çocuklardık, şimdi, çocuklarımızı sokaklara bırakmaya korkuyoruz. Bu süreç 90’lı yıllarda başladı... Bu cinayet de bu sürecin bir parçasıydı.”

“Siyasetten nefret ederim çünkü bizim elimizi kolumuzu bağladılar, hayatlarımız ileriye taşınmadı, dürüst insanlara yaşam alanı bırakılmadı...”

“Büyürken şunu sorguladım: Biz kimiz? Şunu hissettim, birileri geldi, kirli ellerini temizledi ve gitti. Bizim halkımız, başkalarının ellerini temizleyerek bir kenara attığı kağıt mendil muamelesi gördü. Bizim siyasetçimiz buna alıştı. Bu kirli düzen kanıksandı. O nedenle bize kutsal olarak ezberlettikleri ne varsa hiçbirine inancım kalmadı.”

adali-1-erinc-roport.jpg

yd-destek-gorseli-146.jpg

(Fotoğraflar: Burçin Aybars)

Bu haber toplam 8901 defa okunmuştur