Ödevleri Kim Yapıyor?
Eğitim yılı bitti bitiyor… Hazırlıksız, plansız, programsız tam gün eğitime geçiyoruz söylemleriyle başlayan eğitim öğretim dönemi, sorun yumağı halinde tamamlanıyor. Sorunlar durumu tam bir kaosa çevirdiği için de tam gün eğitime geçilemediği gibi, önümüzdeki dönemde geçilmesini olanaklı kılmadı ve Bakanlık önümüzdeki yıl da haftada 39 saat ders yapılacağını şimdiden duyurdu.
Ne öğretmenin ne velinin ne de öğrencinin mutlu olmadığı, kaliteli eğitimle buluşamadığı bir eğitim yılı oldu denebilir. Sorunlarla dolu ve kimsenin mutlu olmadığı bir eğitim sisteminde ev ödevleri çocuk ve aile için sıkıntı, öğretmen içinse moral bozucudur.
Ortaokul ve lise kademesinde öğrencilerin ödev yapma sorumluluğu neredeyse sıfırlanmış, ilkokullarda da anne-babalar tarafından yapılır hale geldi.
Veliler şöyle dert yanıyordur:
- Yeter artık sayfalarca ödev mi olur?
- Çocuğumun gün içinde ödevlerini yapması için ayırdığı süre, okulda geçirdiği sürenin çok üzerinde.
Öte yandan öğretmenlerin de ödev değerlendirmeleri sonucunda şunları söyleyesi geliyordur:
- Annen ödevlerini çok iyi yapmış.
- Eve gidince babana ödevlerinden 100 aldığını söyle, hepsi doğru.
Dahası şu anne-baba davranışları;
- Güzel olmayan yazıları sildirip, tekrar yazdırmak.
- Çocuğun önem gösterip de not almadığı ödevi, öğretmenden ya da arkadaşlarından telefonla öğrenmek.
- Ödev yaparken sürekli çocuğun yanında olmak.
- Her aşamasında ödeve müdahale etmek, daha mükemmel olmasını istemek.
- Ödev konusunda sorunlar yaşayan çocuğuna, devamlı hatırlatma, söylenme, ikna etmeye çalışma, ödüllendirme, tehdit etme, azarlama hatta şiddet uygulama gibi yöntemleri deneyerek ödevin yapılmasını sağlama.
Peki ama nedir bu ödev dediğimiz şey. Nasıl verilmeli, nasıl yapılmalıdır?
Ödevin öğrenme özelliğinin yanında kültürel boyutu da vardır.
Pek çok anne baba ödevin çocuğun öğrendiklerini pekişmesinin en iyi yolu olduğuna ve çok ödev veren öğretmenin en iyi öğretmen olduğuna inanırlar. Bu geleneksel düşünce beraberinde öğrenciye dair bir inancı da beraberinde getirir: En iyi öğrenci, okuldan gelir gelmez masa başına oturan ve başını kaldırmadan ödev yapan öğrencidir!
Oysa çok ödev yapan öğrenciler farklı pek çok deneyimi kaçırmış çocuklar olarak çıkarlar karşımıza… ‘İyi öğrencilik’ çoğu zaman iyi bir çocukluğa mal olarak yaşanır. Tekrar sonuç olarak da ezbere dayalı ödev yapan çocuklar, ilerleyen yılların stresli, performans kaygılı ve kendi potansiyelini yönetemeyen ergen adaylarıdır.
Ödev tek başına öğrenmeyi sağlamaz. Çocuklar, sınıfta öğrendiklerini onlarca kez tekrar ederek öğrenemezler. Bu durum olsa olsa bilginin ezberlenmiş halinden başka bir işe yaramaz. Çocuklar merak ederek, şaşırarak, hayrete düşerek öğrenirler.
Yukarıda okuduklarınızdan ödevin gereksiz bir şey olduğu yargısını varmayın. Evde ödev yapma, okuldaki eğitim sürecinin bir parçasıdır ve önemlidir. Ancak bunun nitelikli ve gerçekten öğrenmenin bir parçası olabilmesi için şu sorulara yanıt vermesi gerektiğini gözden kaçırılmamalıdır.
- Ödevin tamamlanma süreci çocuğun yaş grubuna uygun mudur?
- Öğrenci ödevini başkalarının yardımına ihtiyaç duymadan yapabilecek mi?
- Bu ödevle sağlanacak öğrenme çocuğun gelişimi için anlamlı bir kazanım sağlayacak mı?
- Ödev farklı öğrenme eğilimlerini, fark yöntem ve teknikleri kapsıyor mu?
- Ödev, öğrencinin farklı kaynaklara ulaşmasını destekliyor mu?
Ülkeyi yönetenlerin topluma karşı hiçbir ödevlerini yerine getirmiyor olmaları, tüm sorumluklarını unutmuş olması genç nesillere örnek olmamalıdır. Ödev önemlidir ve okul faaliyetinin devamıdır. Ancak kimi, ne kadar, nasıl ve ne şekilde ödev verileceğine de önem gösterilmelidir. Esas olan ödevin doğru olması için her yolu mübah kabul etmek değil, ödevi yapma sorumluluğunu kazanmaktır.
Anlayana Gülmece
Zenginlikte Bakış Açısı
Babadan kalma paralarla zengin olan iki farklı köyün ağası bir iş için gittikleri şehirde karşılaşırlar. Tabi haliyle zenginlikleriyle övünecekler… Biri, biraz gerilerek, biraz da gururlanarak hemen söz başlar:
- "Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyor biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoruz."
Buna karşılık, öteki zenginden yanıt gecikmez:
- "Yahu bizim de vardı öyle bir arabamız ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık."
- Valla yarısı anladı ama diğer yarısına bir türlü anlatamadı…
Okumuş muydunuz?
Bazılarını hep aldatabilirsiniz, bazen de herkesi…
Ne var ki, herkesi her zaman aldatamazsınız.
Phineas Barnum