ODTÜ’lü Profesörlere, 67 yaş freni
ODTÜ’lü profesörler, sözleşmelerinde olmayan ‘67 yaş üstü’ kuralı ile emekli olmadan işlerinden çıkarıldı...
Kalkanlı’daki ODTÜ kampüsünde, ‘67 yaş üzeri öğretim üyelerinin işten durdurulması’ kararının alınması üzerine, görevinden ayrılmak zorunda kalan profesörler konuştu, böyle bir kuralın kontratta olmadığı ve ‘bahane edilerek’ getirildiğini savundu…
YENİDÜZEN’e konuşan profesörler, “Ankara’ya paralel bir yapıda olmamız gerektiği bahanesiyle böyle bir karar alındı. Ancak işin aslı, bizim, demokrasiden uzaklaşan yönetim şeklini eleştirmemiz ve eşitlik istememizden dolayı gitmemiz isteniyordu” dedi.
Dila ŞİMŞEK
Kalkanlı ODTÜ kampüsünde, 67 yaş ve üzeri eğitim görevlilerinin durdurulması kararı ile işten ayrılmak zorunda kalan akademisyenler, emekli de olamadı, hukuki süreç başlattı.
ODTÜ’lü profesörler bunun sonradan alınan, haksız bir karar olduğunu söyledi.
YENİDÜZEN’e konuşan akademisyenler, “29 Nisan’da Skype üzerinden yapılan yönetim kurulu toplantısında alınan kararla, 30 Nisan’da görevimize son verildi. 67 yaş üzeri öğretim üyelerinin, artık ODTÜ’de çalışamayacağı söylendi. Buna gerekçe olarak da, Türkiye’de geçerli olan, 2547 sayılı yasa gösterildi” şeklinde konuştu.
Akademisyenler bunun, sadece Türkiye’de geçerli olduğunu ve TC devlet üniversitelerindeki, yani Türkiye’deki memur statüsündeki akademisyenlerin yükselme, atama ve emekliliğine ilişkin bir yasa olduğunu kaydetti.
Akademisyenler, ODTÜ ile olan sözleşmelerinde, ‘Bu kontratı imzalayarak, Ankara’nın 2547’li yasasındaki maddelerden yararlanamayacağımı beyan ediyorum’ şeklinde bir maddenin olduğunu ve herkesin bunu imzalamasına rağmen işten çıkarıldıklarını ifade etti.
Bu yasanın getirdiği avantajlardan yararlanmadıklarına dikkat çeken akademisyenler, bunun ayrımcı bir tavır olduğunu ve ‘bahane’ olarak üretildiğini dile getirdi.
Üniversitede ‘öğretim üyesi fazlalığı’ gibi bir şeyin olmadığının altını çizen akademisyenler, kendileri ile birlikte toplam 5 profesör olduğunu ve artık kampüste sadece 2 profesörün kaldığını belirtti.
Akademisyenler, birçok öğretim üyesinin de protesto olarak istifa ettiğini açıkladı. Bu tutum yüzünden emekli de olamadıklarını ifade etti. Akademisyenler, hukuki işlem başlattıklarını kaydetti.
“Keyfi kararlar alınıyordu”
Akademisyenler ODTÜ’nün Akademik Konsey’inde profesör temsilcisi olduğunu belirterek, son iki senedir toplantı yapılmadan kararlar alındığını söyledi.
Bu sebeple çeşitli tartışmalar yaşandığını aktaran akademisyenler, demokratik söylemlerle göreve gelen yönetimin zamanla bireysel düşüncelere göre hareket etmeye başladığını kaydetti.
Öğrenciler protesto etti… ODTÜ kampüsüne polis girdi…
67 yaş ve üzeri akademisyenlerin işine son verilmesinin duyulması üzerine, kimi öğrencilerin bu olayı protesto etmek istediğini belirten akademisyenler, “Bahar şenliği sırasında ODTÜ’nün tarihinde görülmemiş bir şey oldu ve kampüsün içi polis doldu. Bu asla kabul edilemez bir şeydir, bir üniversiteye polis giremez. Çocuklar Hocama Dokunma Platformu oluşturdu ve pankart açtı. Üniversitenin genel sekreteri beni ve yanımdaki hocayı videoya çektirdi, öğrencileri kışkırttığımızı iddia ederek ve bu çok büyük bir suçtur” dedi.
Üniversite yönetiminin talimatıyla polisin Kalkanlı’da öğrencilerin evini aramaya başladığını belirten akademisyenler, öğrencilere ‘örgüt propagandası’ suçlaması yapıldığını kaydetti.
Prof. Dr. Zülküf Aydın: 67 yaş kuralı, kontratımızda olmadığı halde, işimizden olalım diye getirildi
“Biz maalesef senelik kontratlarla çalışıyoruz. Bu kontratlar Demokles’in kılıcı gibi, kötü niyetli yöneticilerin eline büyük koz veren nitelikte. Çalışanların iş güvencesi yok. ODTÜ ile yaptığımız normal şartlarda her yıl otomatik olarak yenilenen kontratlara göre, her iki taraf da, iki ay öncesinden haber vererek kontratı sonlandırabilir. Çalışanları çok zor durumda bırakabilecek bir kontrattır bu. 29 Nisan’da Skype üzerinden yapılan yönetim kurulu toplantısında alınan kararla, 30 Nisan’da bana ve Salih hocaya, görevimize son verildiği belirtildi. Dolayısıyla büyük bir şok yaşadık. 67 yaş üzeri öğretim üyelerinin, artık ODTÜ’de çalışamayacağı söylendi. Buna gerekçe olarak da, Türkiye’de geçerli olan, 2547 sayılı yasa gösterildi. Bu yasa, sadece Türkiye’de devlet üniversiteleri için geçerli ve yükselme, atama ve emekliliğe ilişkin bir yasa. İşin ilginç yanı, bizim kontratımızda, “Bu kontratı imzalayarak, ODTÜ Ankara Kampüsü öğretim üyelerinin yararlandığı 2547 sayılı yasanın getirdiği haklardan yararlanamayacağımı beyan ediyorum” diye bir madde mevcut ve hepimiz bunu imzaladık. Yani nimetlerinden yararlanamadığımız ve KKTC de geçerli olmayan bir yasaya dayanılarak işimizden atıldık.
Bu 67 yaş meselesi neden daha önce gelmedi? Ben 69 yaşındayım, Salih hocamız 72 yaşında, bu yasa neden daha önce geçerli değildi? İşte bunun cevabı, buraya nasıl geldiğimizle ilgili. Mevcut üniversite yönetimi, üç sene önce, demokratik bir söylemle ama atanarak geldi. Başlarda ortak bir akılla yönetilen ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, sonrasında demokratiklikten uzaklaştığı için bazı şeyler, burada çalışan insanların aklına yatmamaya başladı ve böylelikle hocalar olarak, kimi zaman sendika aracılığıyla, kimi zaman bireysel olarak uygulamaları sorgulamaya başladık. Ben 25 sene boyunca, İngiltere’de üç farklı üniversitede, önemli pozisyonlarda görev aldım ve bir üniversitenin nasıl yönetileceğinin bilincindeyim. Gördüğüm bazı sakıncalı şeyleri kamu ile paylaşmak yerine rektöre giderek gözlemlerimi paylaştım demokratikleşme yönünde yapıcı önerilerde bulundum. Yaşanan olaylar sonrasında giderek görüş ayrılığı yaşamaya başladık. Bu da üniversiteden atılmamın nedeni oldu. Üniversiteden bir öğretim üyesini atabilmek için, bir suç işlediğini göstermek gerekir. Ancak böyle bir şey gösteremeyecekleri için, ayrılalım diye 67 yaş kuralı getirildi… Salih hocamızı rektörlüğe çağırdılar, “Bizim hedefimiz siz değildiniz, Ali Cevat Hoca ile Zülküf hoca bize zorluk çıkarıyordu, arada siz de gittiniz” demişler. Salih hocaya, “Biz sizi çok severiz, yarı zamanlı olarak bazı dersler için gelin” diyorlar… Ancak o prensip sahibi birisi olduğu için kabul etmemiş.”
Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölümü Kurucusu Prof. Dr. Salih Saner: 67 yaş kuralı, avantajları ile birlikte gelmiyor, sadece işten durduruluyor
“Yaşananları dışarıdan izleyen kişiler, bizim yaşlandığımızı ve neden hala bu konuda direttiğimizi düşünebilirler. Ancak Amerika ve Avrupa gibi yerlerde akademik ortamda emeklilik diye bir şey yoktur. Hocalar, 90 yaşına gelse de öğretime devam edebilir ve ediyorlar da. ‘Yaşlanmışlar, gitsinler ki gençlere de yer açılsın’ diye düşünebilir insanlar ancak modern ülkelerde böyle bir şey yoktur. Mısır, Pakistan ve Türkiye gibi ülkelerde böyle bir uygulama vardır. Bize bu kuralı, Türkiye’deki memur yasasına göre koydular. Ancak memur yasasının getirdiği avantajları getirmiyor, sadece görevden almayı getiriyor. Bu sebeple bunun ayrımcı bir tavır olduğu ve insan haklarına aykırı olduğunu savunuyoruz. Tecrübeli hocalar işten çıkarılırken gençlerde de bir iş güvenliği sorunu doğuyor ve bu sebeple birçok genç akademisyen işini bıraktı. Biz işimizden olduğumuz için değil, haksızlığa uğradığımız için feryat ediyoruz. Kontratımızda olmadığı halde 67 yaş sınırlaması getirildi. Biz insan hakları meselesi olduğuna inanarak dava açtık.”
Prof. Dr. Ali Cevat Taşıran: Alınan keyfi kararlara itiraz ettiğimiz ve ‘saydam ve ortak akla dayalı katılımcı bir yönetim’ istediğimiz için işten atılıyoruz
“ODTÜ-KKK Rektörü Nazife Baykal, 2016 yılında göreve atandığında demokratik bir söylemle işe başladı. “Ortak akla dayalı, katılımcı ve saydam bir yönetim” oluşturacağını ilan etti. Ve Kampus-Sen sendikası kurucularından biri olmama rağmen önce beni kendisine Rektör Danışmanı olarak atadı. 2017 senesinde de Sosyal Bilimler Akademik Kurul Başkan Vekilliğine getirdi. 2018 Nisan ayına kadar birlikte çalıştık. Zaman içinde tavırları değişti. “Ortak akıl ve katılımcı yönetim“ in yerini “keyfi ve bireyci bir yönetim” aldı. Soruşturma komisyonları kurarak çalışanlar üzerinde korku ve cezalandırma ortamını yarattı. Önce bir hoca arkadaşımız Ankara’da ODTÜ ormanının kesilmesini eleştirdiği için disipline verilerek cezalandırılmaya çalışıldı. Karşı çıktık, hocanın sözlerinin görüş bildirme olduğunu savunduk. Sonunda ceza kararı geri çekildi. Ama daha sonraki olaylarda başarılı olamadık. Kampüse tam 12 senesini vermiş Sosyal ve Kültürel İşler Müdiresi Rektör Nazife Baykal’ın talimatı ve rektör yardımcısı ve genel sekreterin çabalarıyla oluşturulan bir soruşturma komisyonuna aracılığıyla haksız bir nedenden disiplin soruşturmasına tabi tutuldu. Ve sonra da bu komisyonun kararıyla işten atıldı. Müdirenin işten atılmasını engelleyemeyeceğimi anlayınca ben de yöneticilik görevlerimden 2018 Mart ayı sonunda istifa ettim. Normal hocalık görevime devam ettim. Son olarak, atılan Müdire’nin açtığı davada tanıklık yapmam Rektör ve yönetimini çok kızdırmış olmalı. Bunun üzerine bana ve düzenlediğimiz Ekonomi ve Politika Seminer dizisine yönelik baskılar arttı. Tam dört yıl, 96 kere düzenlediğimiz toplam 3500 kişinin katıldığı seminerlere gelen misafirler için yapılan masraflar ödenmemeye başlanıldı. Bir konuşmacının seminerinin iptali istendi. Karşı çıktık. Bütün bunlar ODTÜ-KKK’nın Rektörü Nazife Baykal döneminde son derece kötü ve keyfi bir şekilde yönetildiğini göstermektedir. Buna, Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi kanalıyla Üniversiteye gelen paralar da dâhildir. Sendikanın bu konudaki açıklama talebine şu ana kadar bir yanıt verilmiş değildir. Oysa son sene büyük parasal sıkıntılar yaşandı, yemekhane ve yurt fiyatlarına aşırı zamlar yapıldı. 2019 Bahar öğretim döneminde Öğrenci tuvaletlerinde kâğıt ve sabunun bile konulamadığı durumlar oldu. Yönetimin tüm bu yanlış tutumlarını diğer arkadaşlarımla beraber eleştirdiğim için, bugün 67 yaş bahanesiyle 2019-2020 dönemi için iş sözleşmem uzatılmış olmasına rağmen 30 Eylül 2019 tarihi itibariyle işten atılıyorum. Rektör Prof. Dr. Nazife Baykal’ın tüm bu kararları ve uygulamaları ODTÜ’ye zarar vermektedir. Kuruma daha fazla zarar vermeden hemen bu görevden ayrılmasını talep ediyorum.”