1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Odysseas Toumazou
Odysseas Toumazou

Odysseas Toumazou

Müzikal yolculuk içinde köklerinin, yeniliklerin, kendi özgün sesinin peşinde bir cazcı

A+A-

Murat OBENLER

Küçük yaşlarda başlayan müziğe ilgisini caz eğitimi alarak sürdüren ve Kıbrıs’ın saygın caz gitaristlerinden birisi olarak iki albüm çıkaran, adanın hem güneyi hem de kuzeyinde farklı gruplarla konserler veren genç kuşağın başarılı besteci ve caz gitaristlerinden Kıbrıslı Rum Odysseas Toumazou ile Gormacit köyünü de dahil ettiği köklerini yansıttığı albümü “Origins” vesilesiyle buluştuk. Besteleri ile de dikkat çeken Toumazou ile müzikal yaşamını, Kıbrıs’taki caz hayatını ve projelerini konuştuk. 

“6 yaşında piyano-gitar ile başladım, 12 yaşında elektronik gitar alarak dersler aldım ve caz ile tanıştım. Amsterdam’da caz gitaristi eğitimi aldım”

 

Geçtiğimiz yıl çıkardığın “Origins” senin “Ensticto”dan sonraki ikinci albümün. Seni biraz daha yakından tanımayı ve topluma da tanıtmayı da amaçladığım için öyle başlayalım istiyorum.
Odysseas Toumazou: Müziğe 6 yaşında piyano ve gitar ile başladım. Yılın belli dönemlerinde düğünlerde ve halk dansları ekiplerinde geleneksel şarkılar çaldım. 11-12 yaşlarında bir elektronik gitar alarak çok iyi hocalardan ders aldım. Bu hocalarım sayesinde caz müziği ile tanıştım. Lise çağlarında müzik okumaya karar verdim ve Hollanda’da caz müziği üzerine eğitim almaya karar verdim. Conservatorıum von Amsterdam’a caz gitaristi olmak için girdim, iyi bir okul hayatından sonra mezun oldum ve sonra da birkaç yıllığına Hindistan’a da gittim. Orada müzik okulunda caz öğretme imkanı da oldu.

 

“Amacım Karnadik müziğini yerinde daha derinden öğrenmek ve uygulamaktı. Okumak kadar iyi bağlantılar kurmak da müzikal yaşamda var olmanın olmazsa olmazlarındandır.”

Avrupa’dan Hindistan’a gitmek çoğu cazcının okul sonrasındaki tercihi değildir diye düşünüyorum. Senin için Hindistan’ı tercih etmenin özel bir anlamı mı vardı yoksa farklı bir kültür olsun gibi mi düşündün?
Hayatımın en ilginç zamanları diyebilirim. Gitme sebebim okulda öğrendiğim Hindistan Geleneksel Müziğine de benzeyen ama farklı da olan Karnadik müziğini yerinde daha derinden öğrenmek ve uygulamaktı. Okulumdaki Gitar Bölümü Başkanı 2017’de bana Hindistan’a gitmeyi teklif ettiğinde bunu benim için büyük bir fırsat olacağını düşünerek kabul ettim. 2 yıl orda kaldım ve çok iyi bağlantılarım oldu, çok iyi insanlar ve müzisyenler tanıdım. Bu bağlantılarım sayesinde bu yıl Şubat ayında Amsterdam ekibi ile bir Hindistan Turnesi yaptık. Okumak kadar iyi bağlantılar kurmak da müzikal yaşamda var olmanın olmazsa olmazlarındandır. Bu hikaye benim evde insanlarla sohbet ve bir Kıbrıs kahvesi içerken başladı ve büyüyerek Hindistan turuna kadar evrildi. Sosyalleşme de bu konularda çok önemli.

 

“Bazen sahip olduklarının kıymetini anlayabilmek için uzaklaşman gerekiyor. Kıbrıs insanın yaşaması için müthiş bir iklimde ve lokasyonda yer alıyor.”

 

Bir caz müzisyeni için Avrupa tecrübesinden sonra Hindistan’da da yaşamak, caz yapmak ve sonrasında Akdeniz’in ortasında büyüdüğün Kıbrıs adasına dönmek senin müziğe yaklaşımında bir avantaj veya zenginlik yaratmıştır.
Bazen sahip olduklarının kıymetini anlayabilmek için uzaklaşman gerekiyor. Genç bir insan olarak yaşamak da istiyorsunuz ama adamız küçük ve bazı şeyler sınırlıdır. Evet Kıbrıs çok güzel bir yer, evimizi, doğamızı, denizimizi, iyi hava, temiz hava, su, sıcakkanlı ve arkadaş yanlısı insanlar vs. seviyorum. Kıbrıs insanın yaşaması için müthiş bir iklimde ve lokasyonda yer alıyor.

s2-351.jpg

 


 

“Ülkedeki caz kültürünün oluşması en çok 20 yıl öncesine gider”

Kıbrıs’ta caz müziği tarihi ne kadar gerilere gidiyor?
Savaş sonrası sanatın da Kıbrıs’ta gelişmesi zaman aldı ve zamanla yeniden çiçek açtı. Bir nevi yeniden inşa etme tabirini kullanabilirim. Daha önce Kıbrıslılar tarafından yapılan bir caz müziğinin olmadığını ve bizim jenerasyon ile inşa edildiğini söyleyebilirim.
Tabi ki Kıbrıs’ta caz müziği vardı. Çok önemli cazcılar bu adaya gelerek konserler verdi ama ülkedeki caz kültürünün oluşması en çok 20 yıl öncesine gider. Bizden bir kuşak önce çoğunluğu Berkley’deki konservatuvardan çıkma arkadaşlarımız gelerek yavaş yavaş başladılar.
Daha sonra benim de aralarında yer aldığım (daha büyük bir sayıda Kıbrıslı) yine Avrupa’daki okullardan mezun olan kendi jenerasyonumdakiler geldi ve burada bir caz camiası oluştu. Bu arkadaşların çoğunu Rialto World Music and Jazz Showcase adlı yıllık etkinlikte sahnede görüyoruz. Her yıl seviye de gittikçe yükseliyor, çoğu müzisyenin kendi yaratımları olan projeler artış gösteriyor.

 

“Bir caz müzisyeni sadece performans yaparak hayatta kalamaz. Ben de ders vermeyi tercih ettim çünkü gençlerle olmayı, onlara tecrübe ve bilgilerimi aktarmayı seviyorum”

 

Küçük bir adayız, geniş caz dinleyici kitlesi de yok. Böylece cazı icra edecek mekan sorunu da yaşanıyor. Olan mekanlar da popüler müzik türlerini tercih ediyor.
Çok doğru söylüyorsun. Avrupa’da büyük caz mekanlarında caz yapanların çoğu sadece caz yaparak para kazanamazlar. Buna başka şeyler de eklemek zorundasınız. Ders vermek, konser vermek, kayıt yapmak gibi… Bir caz müzisyeni sadece performans yaparak hayatta kalamaz. Ben de hayatta kalabilmek için ders vermeyi tercih ettim çünkü gençlerle olmayı, onlara tecrübelerimi, bilgilerimi aktarmayı seviyorum.

 

Teknolojinin artık neredeyse her şeyi bilgisayar ve telefonlardan yapabilecek noktaya gelmesini nasıl değerlendiriyorsun? Sanat-teknoloji ilişkisini nasıl yorumlayabilirsin?
İnternette her şeye ulaşılıyor olması bir yandan olumlu ama bir yandan da olumsuz etkili var. Online derslerin o okula gitmeden evden alınabilmesi çok iyi ve öğrencinin hayatını kolaylaştırıyor. Ancak bu bizim zaten sınırlı olan derslerimizin de alternatifi oluyor. Burası bir Londra değil tabi ki.
20 yıl önce imkansıza yakın olan ev stüdyolarında müzisyenler artık bir bilgisayar ile veri tabanlı müzikler üretiyorlar ve internet ağı üstünden bütün dünyaya yayıyorlar. Teknoloji bunu mümkün kılıyor.

 

“Hollanda hükümeti kültürel, sanatsal projelere çok destek veriyor. O ülkedeki sanatçıların yurtdışından müzisyenleri de içine katacakları birçok önemli projeye maddi katkı yapıyor”

 

Senin eğitim aldığın Amsterdam ile diğer Avrupa başkentlerini karşılaştırmanı istesem…
Dürüst olmam gerekirse Amsterdam eğitim almak için en güzel şehirlerden birisidir. Toplu taşıma yanısıra bisiklet kullanımı da yaygın olduğu için çok da büyük olmayan bu şehirde asla arabaya ihtiyaç duymuyorsunuz. Çok kültürlü yapısı( Dünyada en çok farklı milletten insanın yaşadığı şehirlerin başında gelir) Amsterdam’ın çok önemli özelliklerinden birisi, Hollanda hükümetinin kültürel, sanatsal projelere çok destek vermesi ve o ülkedeki sanatçıların yurtdışından müzisyenleri de içine katacakları birçok önemli projeye(ben de bunlarda yer aldım) maddi katkı yapması, aktif kültür-sanat hayatı dolayısıyla caz müziği icra ederken birçok  önemli usta ile karşılaşma imkanının olması, yaşam şartlarının yüksek olması, yeşil ve çevreci bir şehir olması benim olumlu gözlemlerim. Çok pahalı bir şehir olması ve okula (konservatuvar) seçmeler de dahil kabulün çok zor olması ve az kişiyi bölüme almaları ise dezavantajlı durumlar. Benim tek beğenmediğim şey hava şartları oldu. Her saat kapalı ve yağmur yağacakmış gibi olan havası biz Akdenizlilere göre değil sanırım.

s3.jpeg


Her çaldığımız yerde farklı bir sezgi ve ruh hali ile başka başka müzikler ortaya çıktı”

Artık albümlerine geçebiliriz bence…
“Ensticto”(instinct) benim 2016’da yayınladığım ilk albümüm.  Kıbrıs’a döndükten sonra yazdığım besteler ve var olanlarla birlikte oluşturduğum ilk albümümde de hiç cover parça yoktur. Biz o albümde içgüdülerimizle besteler yaptık ve bir çaldığınızı bir daha asla çalmayacağınız bir albüm kaydı oldu. Her çaldığımız yerde farklı bir sezgi ve ruh hali ile başka başka müzikler ortaya çıktı. Bu da cazın temelidir.

 

“Favori bestecilerim de müzisyenlerim de yoktur. Ben kendi sesimi bulmak istiyorum ve onu yaratmak peşindeyim”

 

Bu arada senin favori bestecilerin kimlerdir?
Favori bestecilerim de müzisyenlerim de yoktur. Hepimiz farklı kişilikleriz, hepimizin farklı kökenleri, sesleri ve tarzları var. Ben kendi sesimi bulmak istiyorum ve onu yaratmak peşindeyim. Eğer ne istediğinizi biliyorsanız ve bu bağlamda yaratıcılığınızı ortaya koyuyorsanız bu belki de çok desteklenmeyebilir ama o özgün olarak sizsiniz.

 

Müzik benim için bir yolculuktur ve “Origins” albümü de bu yolculuğumun başlangıcıdır. Müzikal köklerime de inen, Kıbrıslı köklerime de giden bir yapısı vardır”

 

Geçtiğimiz yıl doğan 2.çocuğunuz “Origins” hem sizin tarzınızın bir devamı hem de ilkinden farklı güzellikleri olan bir çalışma.
Müzik benim için bir yolculuktur ve “Origins” albümü de benim bu yolculuğumun başlangıcıdır. Bu albümü 10 yılda tamamladım ve benim müzikal köklerime de inen, Kıbrıslı köklerime de giden bir yapısı vardır. Okulun 2. Yılında başlayarak farklı dönemlerde yaptığım bestelerin toplamıdır. Müzik size olgunlaşması için zamana ihtiyacı olduğunu hissettirir ve parçaya o zamanı vermelisiniz. Benim için bir şarkıyı oluşturmak 4-5 yıl sürdüğü de oldu. Tam olarak albümün türünü söyleyemiyorum ama daha önce biraraya getirmediğim enstrümanları birleştirdiğim bir proje olduğunu söyleyebilirim. İran orijinli enstrüman tombak(bana göre vurmalıların kralıdır) ile müziğimize müthiş bir alan açtık. Gitarda ben, kontrabasta Marios Menelou ve tombakta Vassilis Philippou uzun yılların dostluğunu ve müzikal birikimimizi bu albümde biraraya getirdik. Vassilis’in harika sesi de bu albümde büyük katkılar yaptı.

 

“İçeriğinden müzisyenine, kapak tasarımından sanat işlere kadar Kıbrıs’ı yansıtan ve Kıbrıs’tan ilham alan bir albüm yaptık.”

 

Bu albüm herşeyiyle Kıbrıs kokuyor aynı zamanda değil mi?
Evet. İçeriğinden müzisyenine, kapak tasarımından sanat işlere kadar Kıbrıs’ı yansıtan ve Kıbrıs’tan ilham alan bir albüm yaptık. Kapağındaki Kıbrıs’a özgü çiçeğinden (Tavşan kulağı-Siklamen) kumuna(Akamas) ve denizine, şarkıların içeriğinden albümün ruhuna Kıbrıs kokan bir albüm aslında Origins. Yeri gelmişken Youth Board of Cyprus’a albüme desteklerinden dolayı çok teşekkür ederim. Sen ne kadar destek alırsan sen de başkalarını o kadar daha çok destekleyebilirsin.

img-2155.jpg

 


“Kormakitis şarkısı tamamıyla köyümle, oradaki insanlarla, söyledikleri şarkılarla, Kıbrıs’la bağlantılıdır”

 

Şarkılara da yakından bir bakmak isterim. Çok anlamlı şarkılar yapmışsın bana göre.
Kormakitis (Koruçam) şarkısı benim kapıların açılmasından çok çok önce gençliğimde gittiğim köyüm Gormacit’in hikayesidir. Bu şarkı tamamıyla köyümle, oradaki insanlarla, söyledikleri şarkılarla, Kıbrıs’la bağlantılıdır. Eğer Kıbrıs’ta çözüm olacaksa bu tür kültürel biraraya gelişler ve kutlamalarla olacaktır.
Akama’ya 10 yıl önce ilk kez kamp yapmaya gittiğimde müthiş güzel ve huzur dolu bir yer olduğunu yaşayarak keşfettim ve tekrar okumaya döndüğümde bu ilhamla Akamas şarkısını yaptım. Doğa da insana ilham verebilir. Akamas doğa ile ilgili yaptığım ilk bestemdi.
Anamesa (İçinde) bir geçmişle gelecek arasında olma halini anlatıyor. Şimdide de değilsin. Arafta olmak gibi bir şey. Bir sürü yaşanmışlıktan sonra aslında anı yaşamanın önemine varmak da önemli ve insan yaşamında çok fazla tekrarlar olduğundan dolayı da bu biraz zaman alıyor.
İsolation bir pandemi şarkısı olarak ortaya çıktı. Bu süreç en çok 70 ve üstü ile 18 altı kuşak için zor geçti. Kayıplar, korkular, travmalarla dolu bir süreç oldu ve belki de etkileri hiç geçmeyecek. Bu şarkı o dönemin ruh halini anlatıyor.
Friendship şarkısında hem insanlık için arkadaşlığın önemi, hem albümdeki çok sevdiğim arkadaşlarımla birlikte sanat üretmenin keyfini aktarmaya çalıştım. Bu albüm tam anlamıyla insani ve müzikal boyutta bir paylaşım işi oldum.
“Longing-Özlem” Hindistan’da olduğum ve ne zaman Kıbrıs’a döneceğimi düşündüğüm zamanlarda yazılmış bir şarkıdır. Çok kalabalık ve gürültülü bir yer ve asla bestemi bitirecek kadar sessiz bir ortam olmadı.

 

“Bir yandan müzikte kendi sesimi yaratma yolculuğum bir yandan da enstrümanlar ve sesin güzel bir buluşması oldu. Sadece enstrümanlarla duyguyu yaratmak zor bir iştir”

 

Bu albümde ben yas tutmanın, hayattan keyif almanın, sevginin, isyan etmenin, özlem duymanın, yaşamın hissiyatını aldım. Senin özünü de bu albüme yansıttığını düşünüyorum. Bu albüm sesin ve melodinin müthiş uyumudur da aynı zamanda.
Bir yandan müzikte kendi sesimi yaratma yolculuğum bir yandan da sesin ve enstrümanların güzel buluşması oldu. İnsanlar çoğunlukla müzikleri şarkı sözleri ile birlikte dinler. Sadece enstrümanlarla duyguyu yaratmak zor bir iştir diye düşünürüm. Aynı zamanda enstrümanlarla karşına gelen insanda daha dürüstçe bir etki yaratırsın. Caz müziği basit bir müzik değildir ve dinleyiciyi müziğin içine çekmek, ona dokunmak ve orda kalmasını sağlamak kolay bir şey değildir.

origins-trio.jpeg


“Benim geldiğim yerlere ait düşünceleri, etkileri bu albümle bir vasiyet gibi geçmişten bugüne taşıyorum”

 

10 yıl bir albüm için uzun bir süre. Bu albümün senin için birçok keşfi de içinde barındırdığını düşünüyorum.
Evet müzikal olarak çok iyi keşifler oldu. Aynı zamanda vasiyet de. Benim geldiğim yerlere ait düşünceleri, etkileri bu albümle bir vasiyet gibi geçmişten bugüne taşıyorum. Bazı müzisyenlerin duygularını sözden çok melodi ile daha iyi ifade ettiği gerçektir ve ben de o taraftayım.

 

“Sanat ile kendimizi ifade ederiz ve bunun sonucunda da daha iyi bir noktaya ilerleriz. Caz ile, bu müzik ile günün sonunda kim olduğuma cevaplar bulurum.”

 

Bu albüm bence senin kimliğin niteliğinde olmuş. Müzikal açıdan kim olduğun sorulursa bu albümü uzatabilirsin rahatça.
Evet haklısın. Sanat ile kendimizi ifade ederiz ve bunun sonucunda da daha iyi bir noktaya ilerleriz. Bazı isimler yaptıklarıyla sanata belli katkılar yapar ve zamanla siz onların görüşünü, kendi vizyonlarını bilerek onu dinlersizin. Caz ile, bu müzik ile günün sonunda kim olduğuma cevaplar bulurum. Miles Davis, Charles Parker, Thelonious Monk ve başkaları da kişisel yollarını yaratmışlardır. Her şarkısı ile müziğe, o türe önemli katkı yaparlar. Bu yüzden günün sonunda onlara sanatçı deriz. Biz o büyük sanatçıların arkasından devam ediyoruz.
Ben söz yazımından bestelemeye, kayıttan sanat işlerine birçok alanda sorumluluk aldım.

 

“Köklerim geldiğim yer, doğduğum yer, konuştuğum dil, aile ve kabul görmektir.”

 

Bu senin köklerim dediğin kavramın içine neler giriyor?
Köklerim benim için geldiğim yer, doğduğum yer, konuştuğum dil, aile, kabul görmektir. Bunlara dayanarak kimsin sorusuna cevap bulursun, sonra kendini bulursun ve kendini bulursan da barışa-huzura da ulaşırsın.

 

“Albümde çok antik çağlardan şeylerle bugünün şeylerinin evliliğini yaratmak istedim. Bu bir caz albümü değil. Herhangi bir türün altına da koyamayız. Yeni bir şey diyelim.”

 

Sen çok iyi bir müzikal uyum ile geçmiş ve bugünü de çok iyi bir araya getiriyorsun.
Elektrik gitar modern zamanları yansıtıyor. Aslında albümde çok antik çağlardan şeylerle bugünün şeylerinin evliliğini yaratmak istedim. Ses ile bir ilahi hava vermek istedik. O ses ile eski dinlere, bütün insanlık tarihine, eski kültürlere atıfta bulunuyoruz. Bu albümü dinlerken ses sayesinde insanlar senin en derin yanların ile evrenin diğer yanları arasında iletişim kurabilirler. Yani albümün ses olarak da güçlü bir yanı vardır.
Birçok vurmalı enstrüman denedik ama müziğimizin frekansına tam olarak uygun düşen tombak oldu. Tombak çok sevgili arkadaşım Vassilis Philippou tarafından çalınıyor. Bu albümümüze caz albümü demek istemiyorum. Aslında herhangi bir türün altına da koymak istemiyorum. Yeni bir şey diyelim.

İki çocuğunu dünyaya getirdin. Yeni bir çocuk düşüncen var mıdır?
Kendi ajandam olarak çok yoğun geçiyor. Benim de içinde olduğum MOCA projesinin bir Hindistan turu oldu. Orada farklı şehirlerde çok güzel konserler verdik. Haziran ayında bu projeyi kaydetmek istiyorum. Kalesma ile çalışmalarım var. Kıbrıs’ın dışında da projeleri hayata geçirmek istiyorum ve bir Avrupa turnesi veya Asya turnesi için gayretler devam ediyor.

s6.jpeg


 

KISA KISA….KISA KISA….KISA KISA

Kıbrıs… Ev

Yunanistan… Freddo espresso

Gitar… Benim bir parçam

Özlem… Dağlar nasıl görünüyor???

Amsterdam… Yağmurda bisiklet sürmek

Utsav Caz Festival… Hayatımdaki en büyük konserlerden biri

Fengaros Festival… Temmuz-Ağustos

Paradise Caz Festival… En güzel günbatımı

Öğretmek… Asla durmayacak

Beste yapmak… Her zaman

Müzik… En büyük tutku

Albüm… Duyguların vasiyeti

Sevgi… Arkadaşlık ve aile

Cahit Kutrafalı… Kıbrıs’ın en hızlı bas gitaristi

Kormakitis(Gormacit)… Büyükannem

Akama… Kıbrıstaki en huzurlu yer

Karpaz… Kıbrıstaki en huzurlu yer(Sayı: 2)

 

CREDİTS : JOHNNY AVRAAMİDES VE MURAT OBENLER

Bu haber toplam 2392 defa okunmuştur