“Öğrencilerin %62’si yemek ihtiyacını karşılayamıyor”
Eylem, eğitimin ‘kokuşmuş düzeninin’ bir parçası haline getirildiğini, mevcut koşullarda tam gün değil yarım gün dahil eğitim yapılamayacağını söyledi.
Lema GÖZAY
Eylem, eğitimin ‘kokuşmuş düzeninin’ bir parçası haline getirildiğini, mevcut koşullarda tam gün değil yarım gün dahil eğitim yapılamayacağını söyledi.
Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası Başkanı Selma Eylem, Serkan Soyalan’ın hazırlayıp sunduğu KANAL Sim’de yayınlanan Gün Arası programına konuk oldu.
KTOEÖS Başkanı Selma Eylem, ülkedeki eğitim sisteminin ‘rant, rüşvet, yolsuzluk ve torpil düzeninin bir parçası haline getirilerek gözden çıkarıldığını’ belirtirken, Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi’nde yaşanan ve bir bebeğin ölümü ile sonuçlanan skandal sonrası sorumluluğu kimsenin üzerine almadığını ve hesap vermekten kaçındıklarına işaret ederek “Olay hemşirelerin boynuna asılarak onların yargılanarak, ceza kesilmesi öngörülüyor. Oysa bu konuda esas sorumlular ülkeyi yönettiğini iddia edenlerdedir ve onların hesap vermesi gereken yerde tek kişi bile istifa etmemiştir” ifadelerini kullandı.
“Öğrencilerimiz, çocuklarımız bu kadar mı değersiz?”
Eylem, sağlıkta yaşanılan sorunların aynı şekilde eğitimde de devam ettiğini belirterek, dün Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun ülkede cumartesi gününden itibaren devam eden şiddetli fırtına koşullarına rağmen açıklama yapmadığına dikkat çekerek, “Öğrencilerimiz, çocuklarımız bu kadar mı değersizdir?” sorusunu sordu.
Birçok okulda hala inşaatın devam ettiğini, konteyner sınıflarda eğitimin sürdürüldüğüne dikkat çeken Eylem, konteyner sınıfları sağlıklı bir eğitim ortamı olmadığını bu konuyla ilgili Mimar ve Mühendisler Odası Birliği’nin raporları ve açıklamaları olduğuna işaret ederken şu ifadeleri kullandı: “Bilirkişi raporlarına rağmen herhangi bir tedbir almayı bırakın açıklama yapmaktan dahil kaçınılıyor. Herhangi bir cana zarar geldiğine dair bir bilgi almadık ancak birçok okulumuzda ağaçlar devrildi. Demokrasi Ortaokulu’nda ağaçların elektrik telleri üzerine devrildiğine dair görüntüler paylaştık. Müsteşar ve Daire müdürü ise okula gitti. Herhangi bir cana zarar var mı diye soracakları yerde bu görüntüleri sendikaya kim ulaştırdı şeklinde sorular yönelttiler. Çünkü inanılmaz derecede baskı tehdit ve bir takım yasa dışı uygulamalarla eğitim politikalarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bu politikalar tamamen duvara toslamış durumdadır”
Ali Kişmir davasına işaret eden Eylem, her alanda baskı ve sindirme politikalarının arttığını, hiçbir yasa dışı uygulamaya karşı karşısında boyun eğilmemesi gerektiğini belirterek öğretmenlerin mücadeleye devam edeceğini altını çizdi.
“Hedef kamusal hizmetleri bitirmek”
KTOEÖS Bakanı Eylem kamusal hizmetlere yeterli bütçe ayrılmadığına dikkat çekti.
Eylem, Okullarda hala daha 40’a yakın öğretmen eksiği olduğunu, yüzlerce saat boş geçtiği, binlerce öğrencinin ise sınava giremediğini aktarırken, hükümetin bunlara çözüm üretmek yerine bütçede “geçici öğretmen ve geçici memur” bütçesi ayrıldığını belirterek, “Bu da bize önümüzdeki yılda da kadrolu atama yapmaktan imtina edilecek. Siyasi atamalar yapılacak. İlköğretime 250 civarında öğretmen alındı, öğretmen Akademisi’ne ise 43 öğretmen alındı. Neden bunlardan kaçınıyorsunuz? Çünkü belli bir siyasi hedefiniz var. Bunların arkasındaki siyasi hedef kamusal hizmetleri bitirmek, özelleştirmeye teşviktir. Bu konuda yapılmaya çalışılan öğretmeni ve toplumun özgürlüklerini kısıtlamak ve kontrol altına almaktır.” Dedi.
Eksik öğretmenlerin çözümünü yeterli bütçe ayırarak atama yapmak yerine baskı ve yasa dışı uygulamalarla genelgelere yayınlandığının ve öğretmenlere müsteşar ya da daire müdürlerinin yazı gönderdiğine değinen Eylem, baskı ve tehdit ile öğretmenlerinin kontrol altına ve sindirilmeye çalışıldığını, esas hedefin ise sendikaları bitirmek olduğunu vurguladı.
“Eğitim toplum mühendisliğinde kullanılan en büyük ve en güçlü araçtır”
Sendikalara karşı gerçekleştirilen bu bitirme operasyonlarının Türkiye’de görünmüş bir durum olduğunu belirten Eylem, çağdaş, laik ve bilimsel eğitimin sigortasının öğretmen sendikaları olduğunu ifade etti.
Uygulanan bu politikalar ile bir toplum mühendisliği süreci yaşandığını kaydeden Eylem şu ifadeleri kullandı: Burada eğitim araç olarak kullanılıyor ama diğer tüm politikalarda bu toplum mühendisliğinin bir parçasıdır. Halkın fakirleştirilmesi, ülkeye nüfus taşınması sosyal kültürel ekonomik her alanda yapılmaya çalışılan bu politikaların bir parçası olarak kendini gösteriyor. Eğitim, toplum mühendisliğinde kullanılan en büyük ve en güçlü araçtır. Bu yüzden kamusal eğitime yatırım yapmayarak, niteliksizleştirerek özelleştirmeye teşvik ediliyor. Bugün kadrolar hala eksiktir, alt yapıdaki problemlerle konteynerler içerisinde eğitim faaliyetleri sürdürülmeye çalışılıyor.”
Sorunların dağ gibi karşımızda durduğunu söyleyen Eylem, deprem çalışmalarında yapılan ihmaller, siyasi adımlar ve imtazların sonucunda eğitimin her yılkinden daha sıkıntılı hale gelmesine neden olduğunu belirtti.
Konteyner yapılanmalarının ‘ihalesiz’ bir şekilde gerçekleştiğini vurgulayan Eylem, eğitiminde yaratılan bu ‘kokuşmuş düzeninin’ bir parçası haline getirildiğini belirterek şunları söyledi: “Taban puanları düşürülerek kolejlere öğrenci alınması da bunlardan biridir. Kantinlerin peşkeş çekilmesi de bunlardan biridir. Tüm bunlarla birlikte eğitim çürümüş düzenin bir parçası haline getirildi. Bu yıl her yıldan daha fazla şiddeti arttı ve hatta eğitim kurultaya kurban edildi. Bu yıl ilk önce ihtiyaç duyulan öğretmen sayısı önce 237 olarak belirlendi. Daha sonra, Orta Eğitimde öğretmen sayısı 53 azaltılarak bu rakam 187’ye düşürüldü. Daha sonra 187’den d3 tasarruf edilmeye çalışıldı ve geldiğimiz noktada önce 80 bugün ise 40 civarı öğretmen eksiği var. Bu da kamusal eğitime verilmeyen değeri gösterir. Sadece öğretmen değil müdür, muavin, atölye şefi eksikliği de var ve yıllardır atanmıyor. Meslek liselerinde teknik öğretim görevlisi eksiği var. Ancak bunlar varmış gibi davranılmıyor. Tamamen ‘gün geçsin, ben yaparım olur’ mantığındadırlar.”
“Öğrencilerin %62’si yemek ihtiyacını karşılayamıyor, okulların fiziki alt yapısında %92 oranında eksiklik var”
Hükümet tarafından ortaya atılan ‘tam gün eğitim’ müfredatı konusuna değinen Eylem, bu koşullar altında tam gün eğitim yapılacak donanım veya kadronun olmadığını buna rağmen ısrarla çocukların öğleden sonra da okullarda tutulmaya çalışıldığını ifade etti. Sendikanın geçen yarıyılda gerçekleştirmiş olduğu çalışmaları paylaşan Eylem, anket sonuçlarına göre öğrencileri yüzde 62’si öğlen yemek ihtiyacını karşılayamadığına, tüm okulların fiziki alt yapısı noktasında yüzde 92 oranında eksikliği olduğunu aktardı.
2022 yılında gerçekleşen Kol Denklikleri Tüzük değişikliğini hatırlatan Eylem, öğrencilerin spor, müzik faaliyetlerinin de derse dönüştürüldüğünü, öğrencilerin oyun alanlarının konteynerlerle doldurulduğunun, tam gün denilen eğitimden dolayı çocukların aç kaldığını ve tüm bu etkenlerle birlikte bugün okullarda şiddet oranlarının ve akran zorbalığının oranlarının arttığını ifade etti.
Depreme dayanaklığı olmadığına dair raporları olan okullara tek bir çivi çakılmadı, buna karşılık çeşme açılışı yapıldığına işaret eden Eylem, öğrenci ve öğretmenlerin güvenliksiz güvensiz konteyner koşullarda ders yapmaya çalıştığını ifade etti.
“Mevcut koşullarda değil tam gün yarım gün okul bile yapılamaz”
Mevcut hükümetin ülkeye hizmet anlayışı olmadığını, bunun son yaşanan Meclis Başkanlığı seçimlerinde de açıkça görüldüğünü, amaçlarının koltuk ve bu koltuktan nem almadık olduğunu vurgularken, mevcut koşullarda değil tam gün yarım gün okulun bile yapılmadığına işaret ederek, öğretmen sendikasının tam gün eğitime değil bu koşullarda eğitime karşı olduklarını ifade etti.
Okullardaki artan yabancı ve Türkçe bilmeyen öğrenciler konusuna değinen Eylem, , bu öğrencilerin okullara kaydının yapılmadan önce kursa tabii tutulması gerektiğini, bu kursların para ile değil ücretsiz sağlanması gerektiğini belirterek, yurt dışındaki iki dilli okulların örneklerine dikkat çekti. Eğitime yeterli bütçe ayrılmadığına, izaz ikram ve örtülü ödeneklere işaret ederek bunların yüzde 50’sinin azaltılmasıyla iki adet okul yapılabileceğini kaydetti.
Ülkeye kontrolsüzce akan nüfusa ‘dur’ denilmesi gerektiğini vurgulayan Eylem, bu ülkenin alt yapısının ve kaynaklarının aktarılan bu nüfusa yeterli gelmediğini bunun açıkça görüldüğünü işaret ederek “ Esas sorun nüfus aktarımıdır ve bu da siyasi bir meselesidir. Siyasetin bu kokuşmuşluğu eğitime da sağlığı da yansıyor dolasıyla bunlara karşı mücadelemiz devam etmelidir” dedi.
“Amaç AKP ideolojisini bu ülkenin eğitim politikalarına yansıtmak”
Mağusaya ikinci ilahiyat fakültesi için protokol imzalandığına dikkat çeken Eylem, Mağusa’da herhangi bir fen lisesi ya da Anadolu lisesi olmadığına işaret ederek, “Neden ilahiyat olacak orada? Sınavla alan okullar olan Fen Lisesi ve Anadolu Lisesi için öğrenciler Mağusa’dan Lefkoşa’ya gelmek zorunda kalıyor. Neden bunlar Fen Lisesi, Anadolu Lisesi yapılmıyor ve İlahiyat Koleji yapılıyor? Çünkü bu ideolojik bir meseledir. AKP ideolojisini bu ülkenin eğitim politikalarına yansıtmak için yapılıyor. Kuran kursları, tarikat örgütlenmeleri de bunun üzerinedir. Bunları destekleyen politikalardır. Bu yüzden kitap içerikleri değiştiriliyor. Bu yüzden öğretmene baskı yapılıyor ve sendikalar yok edilmeye çalışıyor. Çünkü bunlara karşı mücadele veren sendikadır, öğretmendir” dedi.