Öğretmen Yetiştirmede Neoliberal Politikalar ve Öğretmen Adaylarının İşsizlik Kaygısı[1] (1)
KKTC’de okulöncesi ve sınıf öğretmeni yetiştirme sistemi ihtiyaca göre planlı bir biçimde yapılması ise sermayeye ve iktidara büyük bir rahatsızlık vermektedir.
Hasan Özder
Bu yazıda, öğretmen adaylarının seçimi ve değişen istihdam koşullarına bağlı olarak öğretmen adaylarında oluşan işsizlik kaygısı üzerinde durulmuştur. Küreselleşme ve buna bağlı olarak olgunlaşan neoliberal politikaların eğitime ve öğretmenlik mesleğine etkisi önemli bir faktördür. Piyasa ekonomisine dayandırılan ve özelleştirilen eğitim sistemi, öğretmen yetiştirmeyi ve istihdamını da değiştirmiştir. Hem TC’de hem de KKTC’de hızla artan özel üniversiteler ve bünyelerinde açılan eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenlerin çoğalması, devlette istihdam olanaklarını da azaltmıştır. KKTC’de okulöncesi ve sınıf öğretmeni yetiştirme sistemi ihtiyaca göre planlı bir biçimde yapılması ise sermayeye ve iktidara büyük bir rahatsızlık vermektedir. Sermaye bu alandaki ranttan yararlanamama, iktidar ise devlet güvencesi altında olan öğretmen adaylarını kendi ideolojisi doğrultusunda disiplin altına alamama sıkıntısı içindedir. Diğer yandan özel okulların hızla artması, devlet okullarına öğretmen istihdamını neredeyse ortadan kaldırmış ve çok az olan istihdam koşulları da özelde olanaklı kılınmıştır. Burada ortaya çıkan en önemli konu ise özel okullardaki çalışma koşullarının yeterince insani olmayışıdır. Tüm bu anılan durumlar, hem öğretmen adaylarında hem de çalışan öğretmenlerde yüksek bir işsizlik kaygısı yaratmaktadır. Bu kaygı sonucunda, öğretmen emeğinin sömürüldüğü de açık bir gerçektir. Sonuç olarak, öğretmenlik mesleğinde dönüşüm ile işsizlik kaygısı birbirini etkileyen iki kavramdır denilebilir. Eğitimin özelleştirilmesiyle birlikte güvencesiz bir ortamda çalışan öğretmenlerin işsizlik kaygıları elbette yüksektir. Bu kaygı ile birlikte öğretmen emeğinin değiştiğini ve aynı zamanda sömürüldüğünü söylemek mümkündür.
Giriş
Özellikle son yirmi yıl içerisinde öğretmenlik mesleğinde büyük bir dönüşüm yaşanmaktadır. Öğretmen emeği, sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillenirken aynı zamanda eğitim ve öğretmenlik mesleğine yüklenen anlam da değişmiştir. Neoliberal anlayış, eğitimin işlevini yeniden tanımlayarak kamusal eğitimin özel eğitim kurumlarına devredilmesini hedef alırken öğretmenlik mesleğini ve buna bağlı olarak da öğretmen yetiştirme ve istihdam sistemlerini de değiştirmiştir. Öğretmenlik mesleğindeki dönüşümleri anlamak için öğretmen yetiştirme sistemine ve istihdam politikalarına bakmak gerekir. Bir başka deyişle, öğretmen adaylarının seçimi ve mezuniyetinin ardından sınavla yapılan atama sisteminin detaylı incelenmesi, öğretmenlik mesleğindeki dönüşümün ve bu dönüşümü sağlayan işsizlik kaygısının anlaşılması için şarttır.
Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme
Türkiye’de öğretmen yetiştirmenin uzun bir tarihsel süreci olmasına rağmen, öğretmenlik mesleğinin profesyonel olarak gelişmediği açık bir gerçektir. Özellikle son yirmi yıl içinde eğitim alanını ticarileştiren neoliberal politikalar öğretmen emeğinin metalaşmasına ve dönüşümüne de yol açmıştır (Buyruk, 2015; Durmaz, 2014; Salcan, 2014). Ücretli öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik, dershane öğretmenliği gibi kavramların oluşması bu hızlı dönüşümün en önemli göstergeleridir.
Türkiye’de Öğretmen Adaylarının Seçilmesi
Türkiye’de öğretmen eğitimi, üniversite çatısı altında eğitim fakültelerinde yapılmaktadır. Ancak formasyon eğitimi ve alan dışı atamaların da olmasından dolayı öğretmen yetiştirme sisteminin bir sistem olmaktan uzak olduğu da diğer bir gerçektir. Türkiye’de öğretmen yetiştirme sistemi sıkça tartışılmakta ve düzenlenmektedir. Türkiye’de öğretmenliğe giriş, merkezi bir sınavla yapılmaktadır. Öğrenci seçimi, 1981 yılında kurulan YÖK’ün bir alt kuruluşu olan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)’nin yapılan LYS ile gerçekleştirilmektedir. Resim, müzik beden eğitimi öğretmenliği alanlarına girişte, LYS’de belli bir başarı gösterenler ayrıca özel yetenek sınavına alınmaktadır. Bu alanlar dışında, öğretmen adayı seçiminde tek ölçüt LYS sonuçları ve öğrencilerin tercihleridir. LYS; Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler, Türkçe-Matematik ve Yabancı Dil olmak üzere dört alanda gerçekleştirilir. Öğrencilerin ortaöğretim başarı puanları da sınav başarılarını etkilemektedir. Ancak değişik platformlarda öğretmenlik için yapılan bu giriş sınavı çokça eleştirilmektedir (Özsoy ve Ünal, 2010). Mülakat sınavının öğretmen adaylarının seçiminde kullanılması, öğretmenler, öğretmen adayları ve öğretim elemanları tarafından önerilmektedir (Okçabol, 2004; Senemoğlu, 2003; Türkoğlu, 1988). Olumsuz kişisel özelliklere sahip olanları, öğretmenlik mesleği (özellikle ilköğretim alanları) dışında tutacak bir süreç oluşturulmamıştır (Okçabol, 2005: 258). Nitekim 17. Milli Eğitim Şurası'nda “Öğretmen adaylarının seçiminde akademik başarının yanı sıra öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği kişisel niteliklerin ölçülmesine ve değerlendirmesine yönelik mekanizmalar oluşturulmalı, bu kapsamda, öğretmenlik programlarına girişteki seçme süreci yeniden gözden geçirilmelidir” (Milli Eğitim Bakanlığı, 2010) kararı alınmıştır. Diğer yandan özel üniversitelerin özellikle 2000 yılından sonra çoğalması ile birlikte eğitim fakültelerine öğretmen adaylarının girişi daha da kolaylaşmıştır. Neredeyse hiç bir sınava girmeden eğitim fakültelerine girmek ve neredeyse hiç çaba harcamadan mezun olmak öğretmen yetiştirmenin ne kadar plansız yapıldığının da bir göstergesidir. Plansızlığın diğer bir göstergesi ise bugün 500 binin üzerinde atama bekleyen öğretmen adayının var olmasıdır. Tüm bu durumlardan rahatsız olan YÖK Başkanı, 18 Nisan 2016 tarihinde yaptığı bir açıklamada, eğitim fakültelerine baraj puan getirileceğini belirtmiş ve nedenini şöyle açıklamıştır:
“Başarı sıralaması şartı getirmemiz 'girdi esaslı' bir iyileştirmedir. Aynı zamanda ‘süreç’ ve ‘çıktı esaslı’ bir iyileştirme de yapmak istiyoruz. Bu kapsamda, eğitim fakültelerinde programların verilişi, nitelikleri ve yeterlilikleri konusunda da çalışıyoruz”(Saraç, 2016).
Türkiye’de Öğretmen İstihdamı
Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS), kamu görevlerine ilk defa atanacaklar için yapılan bir sınavdır. Bu sınav, ÖSYM tarafından 1999 yılında yapılmış olan Devlet Memurluğu Sınavı (DMS) ile 2001 yılında yapılmış olan Kurumlar için Merkezi Eleme Sınavı (KMS) ile birleştirilerek ‘KPSS’ adıyla yapılmıştır. 2013 yılında KPSS’ye 345 bin 664 öğretmen adayı başvurmuş, bunların sadece % 11,57’si yani 40 bini atanmış, % 88,43’ü yani 305 bin 664’ünün ise ataması yapılmamış ve işsiz kalmışlardır (Kiraz, 2014). Sınavda başarısız olan öğretmen adayları ise özel okullara, dershanelere, ücretli öğretmenliğe ve sözleşmeli öğretmenliğe yönelmemişlerdir. Diğer yandan, KPSS’nin güvenirlik ve geçerlik açısından da iyi bir sınav olmadığı yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır (Akalın, 2014). Ayrıca KPSS öğretmen adaylarının çevreyle iletişimlerini, sosyal ilişkilerini, sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetlere katılımlarını olumsuz yönde etkilemekte (Atav ve Sönmez, 2013; Sezgin ve Duran, 2011) ve ayrıca kaygı düzeylerini arttırmaktadır (Gündoğdu, Çimen ve Turan, 2008; Seher, 2013).
Kuzey Kıbrıs’ta Öğretmen Yetiştirme
Tarihsel bir süreç içinde değerlendirdiğimiz zaman Kıbrıs’ta ilk yükseköğretim kurumu, ilkokul öğretmeni yetiştirme misyonu ile kurulmuştur. Bu kurum, 1937 yılında Öğretmen Koleji adı altında Kıbrıs’ın kuzeyindeki Omorfo (şimdiki adı ile Güzelyurt) kasabasında faaliyete başlamıştır. Hem Türklerin hem de Rumların ortak eğitim gördükleri bu kurum, 1958 yılında Türk ve Rum olmak üzere ikiye ayrılmak zorunda kaldı. Bu nedenle Türkler, öğretmen yetiştirme işini önce Lefkoşa’da, daha sonra Girne’de ve tekrar Lefkoşa’da olmak üzere günümüze kadar sürdürmüştür. Bugünkü Atatürk Öğretmen Akademisi (AÖA) bu uzun tarihsel sürecin ürünüdür. 1985 yılında çıkarılan Öğretmenler Yasası ile okulöncesi ve ilkokul öğretmeni atamalarında tek kaynak olarak AÖA mezunu olmak koşulu getirilmiştir.
Kıbrıs Türk Eğitim Sistemi’nde, öğretmenler İngiliz İdaresi döneminde 1920 Yasası ile sınıflandırılmış ve ilk defa öğretmenlere ikramiye verilmesi ve göreve başlamada asgari maaşın belirlenmiş olması ile öğretmenlik mesleği sosyal haklarını kazanmıştır (MEKB 1991: 16). Bugün KKTC’de, öğretmenlik Milli Eğitim Yasası’nda tanımlanmış ve öğretmen yetiştirmedeki ölçütler belirlenmiştir. Sözü edilen yasaya göre;
“Öğretmenlik, devletin eğitim ve öğretim etkinliklerini yürüten ve eğitim ve öğretim kurumlarının yönetim görevlerini üstlenen özel bir uzmanlık mesleğidir. Öğretmenlik mesleği, genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile kazanılır. Bu nitelikleri kazanabilmeleri için, görevleri hangi öğretim basamağında olursa olsun, öğretmenlerin yüksek öğrenim görmeleri esastır. Öğretmenler; mesleki görevlerini, Kıbrıs Türk milli eğitiminin genel amaçları ile temel ilkelerine uygun olarak yürütmekle yükümlüdürler. KKTC’de öğretmenlik mesleğini icra edecek olanların, öğretmenler Yasası’nda öngörülen özel ve genel nitelikleri taşımaları gerekir. Bu nitelikleri taşıyıp öğretmenlik yapacak olanların, kayıtlarını Bakanlığa yaptırmaları koşuldur” (Milli Eğitim Yasası, madde: 57).
KKTC’de öğretmenlerin hizmet koşulları, nitelikleri, görev, yetki ve sorumluluklarını, aylık, ücret ve ödeneklerini, güvencelerini, atanmalarını, sürekli ve emeklilik hakkı veren kadrolara yerleştirilmelerini, terfilerini (yükselmelerini), yer değiştirmelerini, emekliye sevklerini, disiplin ve özlük işlemlerini, 3 Haziran 1985 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Öğretmenler Yasası” düzenlemektedir.
Öğretmenliğe yeni başlayacak olanların atanmaları ve onaylanmaları Kamu Hizmeti Komisyonu’nca[2]* yerine getirilir. Kamu Hizmeti Komisyonu bu görevini yerine getirirken MEB’in görüşlerine uymak zorunda değildir. Kamu Hizmeti Komisyonu’nca ilk kez göreve alınan öğretmenler, iki yıllık bir adaylık ve deneme döneminden geçirilirler (Öğretmenler Yasası 1985: 6). Okulöncesi veya sınıf öğretmeni olarak atanacakların, Atatürk Öğretmen Akademisi mezunu olması veya AÖA’ya denkliği Bakanlar Kurulu’nca onaylanan bir öğretim kurumundan mezun olması gerekmektedir (Öğretmenler Yasası 1985: 11).
Öğretmen adaylarının seçimi
Atatürk Öğretmen Akademisi öğrenci seçimi yazılı ve sözlü sınavlarla yapılmaktadır. Yazılı sınavda başarılı olan adaylar, daha sonra sözlü sınava alınmakta ve öğretmenlikle ilgili tutum ve davranışları belli kriterlere göre ölçülmektedir (Atatürk Öğretmen Akademisi, Giriş Sınavları ve Mülakat Tüzüğü, 2000). Mülakat (görüşme) şeklinde yapılan sözlü sınav sırasında adayın öğretmenliğe yönelik tutumları, belli başlı sorularla ölçülmeye çalışılmaktadır. Seçilen öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları, oldukça yüksek düzeydedir (Özder, Konedralı ve Zeki, 2010). Yönetim Kurulu, mülakatı gerçekleştirmek üzere Akademi Başkanı'nın ya da yerine görevlendireceği kişinin başkanlığında beş kişiden oluşan bir mülakat heyeti oluşturur. Heyette yer alacak üyeler, tarafsız ve deneyimli eğitim-öğretim elemanı olmak üzere Başkanlıkça Yönetim Kurulu'na önerilir. (Atatürk Öğretmen Akademisi, Giriş Sınavları ve Mülakat Tüzüğü, 2000). Her adayın mülakat puanı, Mülakat Değerlendirme Formu’nda yer alan dil, mesleğe karşı tutum, hobiler, genel kültür ve kendini tanıtma boyutlarında mülakat heyeti üyelerince 1 ile 5 arasındaki bir tam sayıyla puanlanması sonucunda tüm üyelerin verdiği puanların ortalamaları alınarak hesaplanır (Atatürk Öğretmen Akademisi, Giriş Sınavları ve Mülakat Yönetmeliği, 2009). 2008-2009 Öğretim Yılı’nda AÖA’da Öğretmenlik Meslek Eğitimi Bölümü altında faaliyet gösteren Sınıf Öğretmenliği Programı (SÖP)ve Okulöncesi Öğretmenliği Programı(OÖP)’nda öğrenim gören 208 öğretmen adayı üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, öğretmen adaylarının 95’i öğretmenlik mesleğini sevdiğinden, 68’i iş garantisi ve çalışma koşullarından ve 45’i de aile isteğinden dolayı öğretmenlik mesleğini tercih etmiştir (Özder, Konedralı ve Zeki, 2010). Bu nedenle öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğini içsel motivasyona dayalı olarak ve severek seçtikleri söylenebilir.
Ortaöğretim kurumlarında görev yapacak olan öğretmenlerin eğitimi ise uzun yıllar Türkiye’deki eğitim ve fen-edebiyat fakültelerince karşılanmaktaydı. Ancak, özellikle 2000 yılından sonra paralı özel üniversitelerin bünyelerinde açılan eğitim fakültelerinden de bu ihtiyaç karşılanmaya başlanmıştır.
KKTC’de Öğretmenlerin İstihdamı
Öğretmen atamaları, Türkiye’deki KPSS’ye benzer bir şekilde KKTC’deki Kamu Hizmeti Komisyonu (KHK) tarafından gerçekleşen bir sınavla yapılmaktadır. Kurum olarak KHK, kamuoyu tarafından güvenilir bir kurum olarak görülmemektedir. Bu nedenle yapılan sınavların da güvenirliği her zaman tartışılmıştır. Kurumun ÖSYM gibi bir sınav deneyimi ve kültürü olmadığından kurumsal bir yapıya sahip olmaktan öte, siyasi erkin güdümündedir. Kurum tarafından yapılan birçok sınav Yüksek İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Bu da kurumun ne kadar şaibeli sınav yaptığının bir göstergesidir. Son yıllarda özel okullara artan ilgiden dolayı devlet okullarına öğretmen ataması neredeyse yok denecek kadar azalmıştır.
Devam edecek…
Kaynakça
Akalın, Ş. (2014). Kamu personeli sınavı genel yetenek testinin madde yanlılığı açısından incelenmesi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi.
Atav, E. ve Sönmez, S. (2013). Öğretmen adaylarının kamu personeli seçme sınavı (KPSS)’na ilişkin görüşleri, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Özel Sayı (1), 01-13.
Buyruk, H. (2015). Öğretmen emeğinin dönüşümü. İstanbul: İletişim Yayınları.
Durmaz, S. O. (2014). Türkiye’de öğretmen olmak: emek süreci ve yeniden proleterleşme. Ankara: NotaBene Yayınları.
Gündoğdu, K., Çimen N. ve Turan, S. (2008). Öğretmen adaylarının kamu personeli seçme sınavına (KPSS) ilişkin görüşleri, Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD) Cilt 9, Sayı 2, (35-43).
Kiraz, Z. (2014). Türkiye'de öğretmenlerin işsizliği ve ataması yapılmayan öğretmenler hareketinin çözümlemesi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Milli Eğitim Bakanlığı (2010). 18. Milli eğitim şurası kararları. Ankara: Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı Şura Genel Sekreterliği.
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı. (1991). II. Milli eğitim şurası ek dökümanı-1. Lefkoşa
Milli Eğitim Yasası (1986). Erişim Tarihi 18 Nisan 2016, https://www.mahkemeler.net/tuzuk/st676-2006.pdf
Okçabol, R. (2004) Öğrenci, öğretmen, öğretmen adayı ve öğretim elemanı gözüyle öğretmen yetiştirme. XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, 6-9 Temmuz 2004 İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Malatya.
Okçabol, R. (2005). Öğretmen yetiştirme sistemimiz. Ankara: Ütopya Yayınevi.
Öğretmenler Yasası. (1985). Erişim Tarihi, 18 Nisan 2016, https://khk.kamunet.net/docs/ogr_2009/25-1985.pdf
Özder, H., Konedralı, G. ve Zeki, P. C. (2010). Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 16(2):253-275.
Özsoy, S. ve Ünal, I. L. (2010). Türkiye’de eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme: bir yol ayrımı öyküsü, (Editörler: Ünal, I. L. ve Özsoy, S.). Eğitim Bilimleri Felsefesine Doğru. Ankara: Tan Kitabevi Yayınları.
Salcan, U. (2014). 1980 sonrası Türkiye'de özel dershanecilik ve öğretmenlik mesleğinin dönüşümü, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Saraç, Y. (2016). Eğitim fakülteleri yeniden yapılandırılıyor, gelecek dönem ‘başarı sırası sınırlaması’ uygulaması geliyor. Erişim tarihi: 18 Nisan 2016, https://yok.gov.tr/web/guest/egitim-fakuleteleri-yeniden-yapilandirilacak.
Seher, S. (2013). From precarious employment to precarious life: the case of non-appoınted teachers in Turkey, Middle East Technical University, The Graduate School of Social Sciences, Unpublished master thesis.
Senemoğlu, N.(2003). Türkiye’de sınıf öğretmeni yetiştirme uygulamaları, sorunları, öneriler. Süleyman Demirel Üniversitesi, Burdur Eğitim Fakültesi Dergisi, 5, 154-193.
Sezgin, F. ve Duran, E. (2011). Kamu personeli seçme sınavı’nın (KPSS) öğretmen adaylarının akademik ve sosyal yaşantılarına yansımaları. TSA, 15 (3), 9-22.
Türkoğlu, A. (1988). Eğitim yüksekokulları program uygulamalarında karşılşılan sorunlar. Adana: Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, No: 1.
Notlar
[1] Bu yazı “Alternatif Eğitim” dergisinin 2. sayısında (Mayıs-Ağustos 2016), Türkiye’de yayımlanmıştır.
[2] Kamu Hizmeti Komisyonu, Cumhurbaşkanınca atanan bir Başkan ve dört üyeden oluşur. Başkan ve üyelerin görev süreleri 6 yıldır. Komisyona atanabilmek için, üniversite veya dengi yüksek okuldan mezun olduktan sonra Devlet hizmetinde yöneticilik hizmetleri sınıfında en az fiili 15 yıl başarılı hizmet görmüş olmak; veya lise veya dengi bir okulu bitirdikten sonra Devlet hizmetinde yöneticilik hizmetleri sınıfında en az fiili 20 yıl başarılı hizmet görmüş olmak koşulu da aranmaktadır. Komisyona, kamu görevinden emekli olmuş kişiler atanabilmektedirler (Necatigil 1986: 84). Komisyon’un kuruluşu, oluşumu ve çalışma esasları ve yetkilerine ilişkin ayrıntılı bilgi Necatigil (1986: 82-88)’den elde edinilebilir.