ÖĞRETMENE ‘KAMBUR’, SAĞLIKÇIYA ‘AÇGÖZLÜ’, EMEKÇİYE ‘DİLENCİ’ MUAMELESİ
Azınlık ve biat hükümeti olmanın yanı sıra kendi içinde de parçalara bölünmüş, hatta meclisteki destekçileri üç müstefi vekilin dahi naz ve çalım yapabildiği UBP-DP-YDP üçlemesinin devirdiği çamların sayısı giderek artıyor.
Sağlık Bakanı çıkıp öğretmenlere hakaret sayılabilecek sözler sarf ediyor.
Maliye Bakanı zaten ilk üç ayı donmuş Hayat Pahalılığı ödeneğini önümüzdeki dört ay için de derin dondurucuya koyma planlarını ilan ediyor.
Hükümet, kendi kararları ile kapanan birçok sektöre tek kuruş dahi ‘istihdam desteği’ vermiyor.
Aynı hükümet diğer yandan ‘göz bebeğimiz’ diye diye şov amaçlı sıfatlar kullandıkları sağlık personelinin yemek parasına göz dikiyor.
Ülkeyi yönettiğini iddia eden kadro eğitim emekçisine ‘kamu maliyesinin sırtındaki kambur’, sağlık çalışanına ‘aç ve açgözlü’, özel sektör çalışanına ise ‘dilenci’ muamelesi yapıyor!
Öğretmene gümrükçüyü, özelde çalışana memuru, hemşireye hekimi hedef gösterip insanları bölmeye, çatıştırmaya çabalıyor hükümettekiler…
‘Para yok’ lafının arkasına saklanarak, can çekişen dar ve sabit gelirlileri susturmayı ama diğer taraftan da bildikleri her yöntemle yandaşlarına ve bazı sermaye kesimlerine hizmet etmeyi sürdürüyorlar.
**
Özelde çalışan ve bizzat kendi kararlarıyla kapattıkları işyerlerindeki insanlara verecek üç kuruş dahi bulamayan UBP-DP-YDP üçlemesi diğer taraftan neler yapıyor neler…
- Tatar’a yeni ve en pahalısından Mercedes alabiliyor, yeni Saray için TC protokolüne 14 milyon konulmasını kabullenebiliyor.
- Boğaz’a cami parasını TC’den isteyebiliyor.
- Çıkarma Plajı’na ‘yüzen müze’ projesine kaynak ayırabiliyor.
- İki ay gibi kısa bir sürede 75-80 üst düzey bürokrat atayıp, kamu maliyesine milyonlarca liralık kalıcı yük bindirebiliyor.
- Bu koşullarda bile el altından kamuya istihdam için adımlar atabiliyor.
- Kimi bakanlıklarda makam odaları yıkılıp yenileri yapılabiliyor, mefruşatlar yenilenebiliyor.
**
Toplumun farklı kesimlerini birbirine düşürme çabaları son derece tehlikeli bir oyundur. Onlar herkesin ‘birbirini yemesi’ni istiyor. Bu oyuna gelmemek gerekir.
Toplumun en fazla külfet çeken kesimleri için dağılmak ve parçalanmak en büyük risktir. Zira her adımda aslında bu kesimden bir şeyler daha istenecektir.
Bugün emeklinin, yarın memurun, öbür gün esnafın, daha sonraki gün çiftçinin, hayvancının ekmeğini alacaklar önünden.
Nimetlerden en fazla yararlanan kesimler yine semirecek, büyüyecek.
Düzen bu. Düzeni beklemek üzere sandalyelere oturtulanlar da gözlerini kapayıp vazifelerini yapıyorlar.
‘Usta’larından aferin almak dışında bir amaçları yok o makamlarda…
Olsaydı eğer kendi insanına, kendi kurumlarına bu kadar yabancılaşmazdı.
Halkını ‘kambur’, ‘açgözlü’, ‘dilenci’ olarak görmezdi.
Bir sonraki adım da ‘hainlik’ edebiyatı olacak.
Hele sivil toplumu ve basını da tamamen susturabilseler, daha görün neler yapacaklar bize!..