'Öğretmenim adalet, eşitlik, kardeşlik nedir?'
Giymiş üniformasını, çantası omzunda düşmüş okul yoluna...
Tertemiz yüzünü kaplamış bir gülümseme; öğretmenini, arkadaşını görecek diye...
Nasıl da sığdırırlar, o küçük yüreklere, o kadar büyük sevinçleri, heyecanları...
Her gün koşacaklar okula... Pır
Giymiş üniformasını, çantası omzunda düşmüş okul yoluna...
Tertemiz yüzünü kaplamış bir gülümseme; öğretmenini, arkadaşını görecek diye...
Nasıl da sığdırırlar, o küçük yüreklere, o kadar büyük sevinçleri, heyecanları...
Her gün koşacaklar okula... Pırıl pırıl gözlerle geleceğe bakarak büyüyecekler insan olmanın onur ve sorumluluğuyla...
Her biri toplumun bir bireyi; kimi anne, baba, eş... Kimi işçi, memur, doktor, öğretmen, müdür olacak.
Bir toplumun üzerinde yükseldiği; adalet, eşitlik, kardeşlik gibi temel değerleri içlerine sindirerek büyüyecekler...
Nasıl anlatacağız bu yavrulara adaleti, eşitliği, kardeşliği?...
Eğer bir gün sorarlarsa “Öğretmenim, adalet nedir?”, “Baba adalet nedir?”, “Anne adalet nedir?” diye, nasıl anlatacağız, nasıl?
“Yasalara uygunluk mu?” diyeceğiz. “Kendi hakkı olanı almak mı, vermek mi?” diyeceğiz... Yoksa “Doğruluk mu?” diyeceğiz.
Ne diyeceğiz? Ne?
Büyürken yavrum, nasıl anlatacağım sana adaleti nasıl?
Bin bir oyunlarla müdür çocukları kolej sınavlarında dereceye konurken, sen dışarıda kalacaksın yavrum. Bu oyun başka bir oyun; ne piriliye benzer, ne de lingiriye... Partizanlık, iltimas... Sakın sen oynama bu oyunları. Ne oyna, ne oynattır...
Öğretmenlerin, okul müdürü olabilmek için gece gündüz çalışırken, makam sahipleri, parti ileri gelenleri eşini, dostunu, akrabasını müdür yaptırırken; nasıl anlatayım sana yavrum adaleti, nasıl?
Hele Anadolu’nun bağrından kopup gelen mahsum yavrular! Size nasıl anlatayım?
Babanız para kazanıp sizi okutabilmek için, güneşin altında kırk derecelik sıcakta, nasırdan taşlaşmış elleriyle bıkmadan usanmadan çalışırken, klimalı odalarda oturan elçilik mensubu bürokrat önce Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlığı alıyor, sonra da çocuğunu kontenjanlardan burslu olarak üniversiteye yerleştiriyor. Nasıl anlatayım sana yavrum adaleti? Hangi vicdanla, hangi sözcüklerle...
Baban on yıldır ülkeye alın terini dökerek vatandaş olmayı beklerken, on ayda vatandaş yapılıp bireysel menfaat elde edenleri nasıl anlatayım!?
Eğer bir gün oluru da “Eşitlik nedir?” diye soracak olursan, sana nasıl anlatacağım yavrum? Bilemiyorum...
Kimi okulda öğretmen var, kiminde yok. Özelleştirme adı altında devlet okulları gözden çıkarılmış, kırk kişilik sınıflar oluşturulmaya başlandı. Zayıf yönlerini, güçlü yönlerinin önüne engel olarak koydular. Seni başarısız sayarak okuldan attılar. Başarısız olanlara sınıf tekrarı yaptırırken, belirli bir kesime de ek bütünleme hakkı verdiler. Öyle bir düzen yarattılar ki yavrum, eğer annen-baban işçi emekçi ise daha okulun kapısından içeri girmeden akıbetin bellidir; ya sınıfta kalacaksın, ya da okuldan atılacaksın... Düzen kaderin olacak.
Ya bir gün “Öğretmenim kardeşlik nedir?”, “Anne-baba kardeşlik nedir?” diye soracak olursan, nasıl yanıtlayacağım yavrum, nasıl?
Aynı sınıfta, aynı sırayı paylaştığın arkadaşın senin en büyük rakibindir. Oynama, koşma, hoplama zıplama; test çöz... Rakiplerinle oyun oynama, dostluğu, arkadaşlığı, kardeşliği öğrenirsin. Sen ne biçim çocuksun! Ayşe’yi, Mehmet’i hala geçemedin... Kan kokusu almış sırtlanlar gibi düştün artık özel dersçilerin eline; inim inim inletmeden bırakmazlar peşini... SBS, KGS sana biçilen gömlek; ya giyecen ya giydirtecekler. Para, çıkar, bencillik; düzen budur! Ne kardeşlik, ne dostluk...
Sen büyüdükçe...
Sana nasıl anlatacağım yavrum; adaleti, eşitliği, kardeşliği...
“Adalet” dedikçe, çıkarcılığı...
“Eşitlik” dedikçe ayrımcılığı...
“Kardeşlik” dedikçe bencilliği... Anlamayacak mısın!?
Kişisel çıkarlar için ne değerler feda ediliyor, fakında mıyız acaba!?
Bir toplum, feda ettiği değerler üzerinden değil, sahip çıktığı değerler üzerinden geleceğe yükselebilir.
Nasıl bir düzen yaratıldı ki değerlerimizi, çocuklarımızı, geleceğimizi tatlı tatlı feda ediyoruz.
Ve bir gün...
Eğer sorabilirsen “Öğretmenim, laiklik nedir?” diye, umarım anlatabilecek bir şeyimiz kalır.
Ve sen yavrum, düzenin seni kendine benzetmesine izin verme. Kişisel çıkarlar uğruna toplumsal değerleri feda etme; diren, gücün yettiğince değiştir.
Diren ki senin de gelecekte söyleyecek sözün olsun...