Okul Öncesi Eğitimde Neredeyiz?
Her çocuk öğrenme kapasitesiyle doğar. Doğuştan itibaren başlayan öğrenme, yaşam boyu devam eder. Öğrenme ve öğretim sadece okulun ve öğretmenlerin varlığında gerçekleşmez… Tüm öğrenmeler beyinle ilgilidir. Bu nedenle de son yıllarda eğitimciler kadar nöro-psikologlar da çocukların öğrenme yaşantılarıyla ilgilenmektedirler.
İnsanlar birçok karmaşık davranışlarını uzun pekiştirmeler olmadan sadece gözleyerek öğrenirler. Bebekler, konuşmayı çevresinde bulunan kişileri taklit ederek öğrenir. Cinsiyet rolleri; anne, baba ve kardeşlerden öğrenilir. Gençler ilgi duydukları alanlarda ünlü kişileri model alarak davranış oluşturur ve geliştirirler. Kısacası birçok davranışımız başkalarını gözlemleyip onların düşüncelerin yönlendirici etkisiyle oluşur.
Bu etkilenmenin en etkin yaşandığı dönem, insan beynin en hızlı şekillendiği 3-5 yaş aralığı yani okul öncesi dönemdir. Bu nedenle çocuğun 3-5 yaş dönemindeki gözlem ve öğrenmelerini nasıl kazandığı büyük önem taşımaktadır.
İşte tam bu noktada UNISEF tarafından hazırlanan “Çocuk Refah Belgesi” adıyla OECD ülkelerinin 3-5 yaş arasındaki çocukların okul öncesi eğitim programlarına kaydettirilme oranlarını içeren bir çalışma yayımlandı. Tahmin edeceğiniz bu belgede KKTC ile ilgili herhangi bir veri yok. Ancak belgedeki istatistiki verilerle, kendi verilerimizin karşılaştırılması, ülkemizdeki okul öncesi eğitimin durumu hakkında önemli bulgular ortaya çıkaracaktır diye düşünüyorum.
Önce bu çalışmadan bazı notlar aktarayım: Çalışmaya göre, 3-5 yaş arasındaki çocukların okul öncesi eğitim programlarına kaydettirilme oranı açısından OECD ortalaması %77 iken Fransa %100 ortalama ile ilk sırada yer alıyor. Fransa’nın ardından gelen ve ortalaması oldukça yüksek olan diğer ülkeler ise Belçika, İspanya, İtalya, Norveç ve İzlanda… 40 ülkenin yer aldığı listede Türkiye %23.8’lik oranla son sırada yer aldı. OECD ortalamasının altında kalan diğer Avrupa ülkeleri ise Polonya ve Yunanistan oldu.
KKTC’de durum ne?
Ülkemizdeki 3-5 yaş dönemi okul öncesindeki okullaşma oranına baktığımızda sanılanın aksine ciddi sıkıntılar olduğu görülmekte. 5 yaş grubu için %100’lük bir okullaşmadan bahsedilebilir. Ancak 4 ve 3 yaş grupları için aynı şey söylenemez.
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, Eğitim Ortak Hizmetler Dairesi’nin yayımladığı, öğretim yıllarına göre okul öncesi öğrenci sayıları ve Devlet Planlama Örgütü tarafından belirlenen çağ nüfusuna göre hesaplanmış okullaşma oranları tablolarda görülmektedir.
Ne yazık ki, 3 yaş grubu ile ilgili herhangi bir veriye ulaşamadım. Sadece bu durum bile 3 yaş grubu için herhangi bir örgün eğitim programın varlığı veya okullaşmasından bahsetmek söz konusu değil.
Tablolardan da görüldüğü gibi 4 yaş grubunda da pek parlak olmayan bir orana sahibiz. 2003 yılından 2009 yılana kadar giderek artan bir okullaşma oranı ve ardından ani bir düşüşle beraber yine artan bir eğilim olduğu görülmektedir. Bugün 4 yaş grubunda devlet okullarına kayıt olma oranımız sadece %30’un biraz üzerinde, özel okullara kayıt olma oranı ise %30’un biraz altında olduğu görülmektedir. Bu bulgu 4 yaş grubunda geriye kalan %40 çocuğun nerede ve nasıl bir öğrenme içinde olduğunu yanıt aranması gerektiğini gözler önüne seriyor.
5 yaş grubu için de giderek artan bir oranda okullaşma olduğu söylenebilir. Zorunlu eğitim kapsamında yer alması nedeniyle 5 yaş grubunda %100 bir okullaşma olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu oranın %75’e yakınının devlet okullarında, %25’inin de özel okullarda olduğu görülmektedir.
3 ve 4 Yaşındaki Çocuklar Nerede?
Yukarıdaki verilerden de anlaşılacağı gibi 3 ve 4 yaş gruplarındaki çocuklarımız, örgün eğitim kapsamında yer aldığı söylenemez. Peki, ama bu çocuklarımız nerede? Davranış, değer yargıları, tutum ve psiko-motor gelişimlerinin kısacası kişiliklerinin en önemli yapı taşlarının şekillendiği bu dönemde çocuklarımız nerede?
Bu anlamda herhangi bir araştırma ya da veri içeren herhangi bir dokümandan söz etmem mümkün değil elbette… Ancak, 3 ve 4 yaş grubundaki çocuklarımız, öğrenmelerini; nene – dede, bakıcı ya da kreşlerden elde ettiklerini söylemek de yanlış değildir…
Sonuç
Sadece 5 yaş grubundaki okullaşma oranına bakarak, okul öncesinde iyi bir noktada olduğumuzu kabul edebiliriz. Ancak bu sıradan ve anlamsız bir kabulden öteye gitmeyecektir. Öğrenmenin doğumdan ölüme kadar olduğu düşünüldüğünde, ayrıca beynimizin en hızlı ve en etkin olarak 3 yaşından itibaren planlı öğrenmeyle yapılabileceği araştırmalarla ortaya konduğuna göre okul öncesini, 3-5 yaş arasında bir bütün olarak değerlendirmek gerektiği kaçınılmazdır. İşte bu noktada almamız gereken daha çok yol olduğu da açıkça görülmektedir.
***
Anlayana - Gülmece
Balık Baştan Kokar
Balık pazarından geçen yaşlı bir adam, balıkları tek tek eline alıp kuyruklarını kokluyor… Bunu göre balıkçı adama sesleniyor…
- “Amca, nedir yaptığın… Balık baştan kokar, kuyruğundan değil”
Yaşlı adam, iç çekerek, yanıt verir:
- “Biliyorum oğlum, etrafı koku sardı zaten… Acaba kuyruğa kadar kokmayan balık var mı diye bakıyorum”
***
Aklınızda Bulunsun
Özgüvenli Bir Çocuk Yetiştirmek
Ülkemizdeki okul öncesi eğitimi analiz etmeye çalıştığım yukarıdaki yazıdan da yola çıkarak, özgüveni yüksek bir çocuk yetiştirmek için yapmanız gereken bazı öneriler:
Çocuğunuzun seçim yapmasına izin verin… Onun yerine düşünmeyin ve bunu ona bırakın. Her konuda ona fırsat tanıyın… Onu görev ve sorumlukları ile baş başa bırakın. Yaşına, gelişim düzeyine ve ruh haline uygun sorumluluklar verin, başarması için onu destekleyin… Böylelikle çocuğunuza, kendisine yetmeyi ve kendi kendisini yönetmeyi öğretmiş olacaksınız…
Çocuğunuzun görebileceği ve kolayca alabileceği bir kitap köşeniz olmalı. Vitrinlerinizi süs eşyaları doldurabilirsin ama en az bir köşesini kitaba ayırmalısınız. Böylece çocuğunuzun büyüme sürecinde kitaplara yabancı kalmamasını sağlamış olursunuz.
Anne-babalar genellikle çocuklarının yapmakta zorlandığı işleri üzerlerine alarak, onlara yardımcı olduklarını düşünürler. Oysa bu yardım çoğu zaman çocuğa; “sen bunu yapamazsın”, “sen yeterince iyi değilsin” mesajını verir. Bu da çocuğunuzun özgüven kazanmasını engeller. Çocuğunuzun, bir işi başarması için mücadeleye davet edilmesi gerektiğini unutmayınız.