Okul sporları iflasın eşiğinde
Okul sporları iflasın eşiğine gelmiş. “Alttan sporcu yetişmiyor”diye klişe bir cümle var ya, okul sporları en güzel örnek. Okul sayısı ile bugün okullarda yapılan spor, tam bir tezat teşkil eder. Eğitimsizlik, denetimsizlik , boş vermişlik, bilgisiszlik, partizanlık, sendikal hareket, hükümetlerin spor politikaları, kısacası mevcut KKTC sistemi alttan sporcu yetişmesine birer etkendir. Düşüne bilirmisininiz? Bir öğretmen “ben bu yıl spor müsabakasına katılmıyorum” dediği an iş bitmiştir. İlgili okul yarışmalara katılmaz. Veya bir öğretmen kurra çekiminden sonra “ben takımımı müsabakadan çektim” derse, sorgulayan olmaz. En basit örnek lise erkek voleybol. Koskoca KKTC’de Namık Kemal ve Erenköy liseleri dışında hiç bir okul, takımlarını müsabakalara katmamış. Olmayan spor bakanlığı, olmayan spor dairesi, olmayan sendika ve olmayan okul sporları kolu bu konuyu gündem yapıp olayın üzerine gitmesi gerekirken, ne rastlantıdır ki, tümü sessiz kalmış.
Seminerler, kongreler, şuralar, yurt dışı eğitimler hep palavra ve birer fiyasko. Tümünün adı var ama gerçek değil. Gemisini kurtaran kapatan bu sistemin en başarılısı olmuş. Suçlu arasanız, devletten tutun da özel ders verenlere, antrenörden tutun da doktorlara, kamudan tutun da sporun içinde yer alan tüm katmanlara kadar çorap söküğü gibi uzun ve hiç bitmeyen bir yolun içerisine gireriz. Peki, bu düzende zarar gören kim? Toplum ve ağzımızdan hiç eksiltmediğimiz gencecik çocukalar.
Kağıt üzerinde her konuda birer profösörüz. Dört duvar arasında, sanal dünyada ve “kopy paste” yapmakta üstümüze yok. Hele hele özentide mangalda kül bırakmayız. Tabi, tüm bunlar yalnızca kağıt üzerinde. Sanal dünyadan gerçek dünyaya açılmakla birer dünyalı olduğumuzu zannederiz ancak düşüncemiz ve bilgimiz Lefkoşa dikili taşının ötesine gitmez. Gerçek dünyada nelerin döndüğünün farkında bile değiliz.
KKTC devletini öyle bir hal ki, sporu kimin yönettiği, kimin denetim yaptığı, kimin statistik tuttuğu, iyileştirme için ne yapıldığı, kısa, orta ve uzun vadeli planların ne olduğunu bilmek mümkün değil. Ama şunu çok iyi biliyoruz. Kimin hangi partiden hangi partiye transfer olacağı, kimin müdür veya müsteşar koltuğuna oturup hayat boyu ya beleş para kazanacağı, kimin Cumhurbaşkanlığı seçimi için siyasi arenayı “hayat kadınına” benzeteceğini, okkulların açılacağı ilk gün grev yapılacağı net bilinir.
Böylesi gayri ciddi, ranta dayalı, bireylerin kazanıp, toplumun kaybettiği imparatorluklarda pek tabi ki sporun yerini uyuşturucu, kumar, hırsızlık alır. Daha sonra da çıkıp vah gençlik yok olmuş, ah şu uyuşturucu kullanmış, vah bunlar dağa kaçmış diye de feryat ederiz. Vallahi kendimiz ettik kendimiz bulacağız. Zirzirolar bile yalnızca Ağustos aylarında bağırır. Bizler zirziroları da geçtik. Yıl 12 ay bağırırız. Sonuç? Zirzirolar sabahtan akşama ölür. Bizler 365 gün acı çeke çeke ölürüz.
Bir ülkenin en tepesinden, en alt kademesine kadar her taraf kirlenmiş ve güven sorunu yaşarsa, araba dolandırıcılığı mevki kazandıdırsa, yalançılık, fuhuş, cinayet, uyuşturucu gibi sektörler rantabıl olursa yazılacak çok fazla birşeyin olduğuna ianmıyorum. Ben de kalkmışım okul sporları nasıl iyileştirilebilir diye aptalca yorum yazıyorum. Gerçekten çok özür dilerim.