1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. “Okusun, kendini kurtarsın…” Peki, ama nasıl?
Salih Sarpten

Salih Sarpten

“Okusun, kendini kurtarsın…” Peki, ama nasıl?

A+A-

Geçtiğimiz hafta bu sayfada, diploma mesleği geçersizliği anlatmış, bu durumu kılık değiştirmiş işsizlik olarak tanımlamıştık. Çok sayıda mesaj aldım. Özellikle anne-babalardan gelen pek çok sayıdaki mesajın ana fikri şuydu: “İstediğimiz, tek şey başarılı olsunlar, okusunlar kendilerini kurtarsınlar…” Peki, ama nasıl?

Büyük bir ihtimalle birçok anne-baba gibi sizin aklınızda da, şu sorular vardır:

  • Bu salgın çocuğumun eğitimini nasıl etkiledi? Nasıl etkileyecek?
  • Özel okul mu daha iyi kamu okulu mu?
  • Evimizin yakınında bir okul var ama diğer semtteki okulun daha iyi olduğunu söylüyorlar gerçekten öyle mi?
  • Çocuğum filanca okulun giriş sınavını kazandı ama bu durum onu özel ders kıskacından kurtulmasına yetecek mi yoksa daha da artıracak mı?
  • Çocuğum falanca okulun sınavını kazandı ama okumak istediği yükseköğretim bölümü için o okul doğru adres mi?
  • Bizim çocuk özel okulda ama gerçekten verilen eğitim tamam mı? Ödediğimiz onca paraya değiyor mu?
  • Şu bölümde okuyor ama mezun olduğunda iş bulabilecek mi?

Öyle sanırım ki, yukarıda yazılan ve burada yazılmayan zihninizdeki diğer bütün sorulara anlamlı cevaplar bulamadığımız için; iyi eğitimi, koleje giriş ya da iyi bir üniversiteye giriş sınav sonuçlarına bağlıyoruz… O nedenle, bu sınavlarda en önde olmak adına tüm enerjimizi, tüm ekonomik kaynaklarımızı, hatta tüm zamanımızı buna ayırıyor, hayatımızı buna göre planlıyoruz. Bu yüzdendir ki çocuklarımızı özel dersten özel derse, etütten dershaneye koşuşturup duruyoruz. Kendi çalışma planlarımızı çocuğumuz sınav takvimine uydurmaya çalışıyoruz. Ve yine tam da bu yüzden salgın dolayısıyla yüz yüze eğitime ara verilen bugünlerde “dershaneler de kapalı, özel dersler de istediğimiz gibi olmadı, bu sınavlara nasıl hazırlanacak bizim çocuk,” dediğinizi duyar gibiyim…

Farkında değiliz ama iyi ve erdemli insan olma, problemleri görebilme, toplumumuzun ve insanlığın geleceğine ilişkin doğruları sezebilme, etik, estetik ve doğaya saygıyı içselleştirme gibi öğretiler hakkında çok fazla gailemiz yok gibi… Başka bir ifadeyle söyleyecek olursam nitelikli insan olma, çağdaş birey özellikleri taşıma yerine “okusun, kendini kurtaracak bir mesleği” olsun düşüncesi çok daha ağır basıyor… 

Oysa yüzümüzü biraz dünyaya çevirdiğimizde, “en iyi okullar” dediğimiz okullarının “iyi eğitim sistemi” dediğimiz sistemlerin temel uğraşının iyi insan, nitelikli birey yetiştirme olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Peki, ama ne yapmalıyız?

Şüphesiz yapılması gereken çok şey var. Özellikle de eğitimden sorumlu olan kurum ve yöneticilere büyük görevler düşüyor. Ancak öncelikle anne-baba olarak bizim yapacaklarımızdan bahsetmek istiyorum: Çocuğunuz gerçek performansını yakalaması, bu performansını artırmasını ve anlamlı bir başarı elde etmesini sağlamak için anne-baba olarak sergilememiz gereken iki önemli davranış var:

  1. Başarı tanımınız değiştirin ve onu tanıyın: Eğitim sisteminin çarpık durumunun sizi etkilemesine izin vermeyin. Bunun için de yapmamız gereken ilk ve en önemli şey “başarılı olma” tanımınızı gözden geçirmektir. Sınavda en yüksek not almanın gerçek başarı olmadığını fark edin. Çocuğunuzu tanıyın, güçlü yanlarını, keyif alarak yaptığı işleri, yeteneklerini keşfedin. Özel eşyalarına ve düşüncelerine saygı gösterin. Onun başarısını, yeteneklerini göz önüne alarak değerlendirin.
     
  2. Evdeki öğretmen olmaktan vazgeçin, ona anne-baba olun: Çocuklar evde iken en son ihtiyaç duydukları şey öğretmen edasıyla onlara davranan anne-babalardır. Onun ihtiyaçlarını ondan daha iyi biliyormuşsunuz gibi ona yeni yeni ödevler, yeni yeni çalışma soruları ya da daha fazla özel ders ve artırılmış dershane günleri yaratmayın. O, evde öğretmen rolü üstlenmiş bir yetişkin değil, onu anlayan bir anne-baba ister…

Unutmayın, çocuklarımız kendilerini keşfetme konusunda özgür oldukları, hatalar yaptıkları, yaşlarına uygun davrandıklarında, bize saçma gelse de kendi isteklerine göre eğlendiklerinde ve en önemlisi kendi kararlarını kendileri verdiklerinde çocukturlar… Ve ancak o zaman başarılı olurlar…

Gelelim eğitimden sorumlu olan kurumların yapması gerekenlere: Eğitim bilimi literatürüne baktığımızda okuma ve anlama kabiliyetini en iyi geliştirenlerin Yeni Zelandalılar, matematiği en iyi öğretip kullandıranların Finlandiyalılar, yabancı dili öğretmede ve öğrenmede en başarılı olanların Hollandalılar, fen bilimlerini, teknolojiye en iyi aktarıp uygulayanların Japonlar olduğu görmek mümkündür. Benze şekilde, lise seviyesinde en başarılı eğitimi veren okulların İskandinav ülkelerinde, en kaliteli mesleki öğretim yapan okulların Almanya’da, üniversite seviyesinde özellikle lisansüstü eğitimde ve sanat alanlarında en iyi öğretimi veren okulların da ABD’de olduğunu birçok nitelikli sıralamada görebiliyoruz.

Tüm bu ülkelerinin eğitim sistemlerindeki ortak nokta ise şu: Bu ülke eğitim sistemlerinde;

  • Her çocuğun kendi hızında öğrenmesine müsaade edilir ve öğrenciler, kendi öğrenme hızlarına göre sistem içinde ilerlerler.
  • Daha hızlı öğrenen öğrencilerin, yavaş öğrenenlere yardım edecekleri bir yapı kurulmuştur.
  • Çocuklar ilgilendikleri ve keyif aldıkları alanlarla uğraşırlar.
  • Arkadaşlarına yardım etme,  sınıf arkadaşıyla rakip değil ekip olma, düşüncesini özgürce söyleme ve beklide en önemlisi; neyi bilip-bilmediğini değil, hangi tutum ve davranışları kazandığının ölçülüp değerlendirilmesi esas alınmıştır.

Görüldüğü gibi eğitim dediğimiz sistemde değişmemiz gereken en önemli şey; anlayış, eğitme bakış açımız ve eğitim felsefesinin kendisidir. Öte yandan gelişen teknoloji ve Covid-19 salgının insanlığa öğrettiği yeni becerileri de sisteme entegre etmemiz gerekliliği ortada…

Kısacası ya bu değişimi ve dönüşümü başaracağız ya da çağın dışında kalıp, zihinlerimizdeki sorulara anlamlı yanıtlar bulamadan “okusunlar, kendilerini kurtarsınlar” mantığıyla hareket edip, kendilerini kurtaramadıklarını görüp kahrolacağız…  

Bu yazı toplam 2389 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar