“Olacak” dediler oldu
“Türkiye’de ne varsa burada da olacak” dediler, öyle oldu gerçekten…
Son olarak Arıklı ihalesiz, kontrolsüz yakıt da getirdi. Daha önce özellikle yol yapımları için ihalenin Ankara’da açıldığı söyleniyordu ama aslında öyle bir ihale de yoktu. “Sen git o yolu yap” derler bir ‘ahbap’ müteahhide, o da adamlarıyla, araçlarıyla gelir, öylesine bir yol yapar gider.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki bütün işler, yani Türkiye finansmanı veya KKTC finansmanı fark etmez Türkiye’deki işleyişe uygun olarak yapılıyor… “82. il ne zaman olacağız” diye merakla bekliyoruz! ama resmi olmasa da çoktan o 82. il olmuşuz zaten…
KKTC’nin yönetimi zaten atama… Muhtarlar bile seçimle işbaşına gelirken bizim burada artık yöneticilerimiz atama oldular. Seçim adı altında bir şeyler yapılsa bile son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gördüğümüz gibi kendi partisinin bile “yok yahu!” deyip de hiç ümit bağlamadığı biri atama ile saraya oturdu.
Hükümetin büyük partisine kurultay yaptırılmadı, adaylar çektirildi, şimdiki başbakanı da atama yaptılar.
Yani “Türkiye’de ne varsa burada da olacak” demişlerdi de o kadar değil demiştik ya… Oldu maalesef…
Bakınız Elçi bile tarih derslerine merak sardı. Tarih kitaplarını kendilerine uygun hale getirmeye çalışıyor. Bize değil, AKP iktidarına uygun hale… Okutacakları tarihten de yine kendilerine uygun kafalar oluşturabilmek için… Her yere yaydıkları ilahiyatlar, her mahalleye diktikleri camiler yetmedi, şimdi de tarih derslerini takviye olarak kullanacaklar.
Bir ülkedeki iktidar kendine uygun politikalar üretebilir, uygulayabilir, oradaki halklar muhalefet yapar veya uygular ama beni rahatsız eden başka bir ülkenin bütün yaşam modellerini bu ülkeye de uygulatmak için gayretine bizim idarecilerin tavla teslim uyum sağlamaları… Hiiiiç dertleri olmaması, makam arabalarında çok önemli bir şey yapıyorlarmış gibi hava atmaları, iş yokmuş, para yokmuş, elektrik yokmuş, eğitimmiş, sağlıkmış, çalışma yaşamıymış hiiiiç umurlarında değil.
Adamların/kadınların keyfi yerinde. Kameralara poz vermek onlara yetiyor.
‘Dibelik azınlık’la ancak buraya kadar…
Elektrik enerjisi için ihaleye çıkılacaktı, çıkıldıydı, şöyleydi böyleydi derken yakıt bitti, acil olarak ihalesiz, hiçbir kontrolü de yapılmadan yakıt getirildi Türkiye’den… KIB-TEK yönetimi “gerekirse güneyden elektrik alacağız” dedi, hemen ardından Arıklı ‘ahbap hesabı’ ihalesiz yakıt getirdi. Oysa ki bunun öncesinde her gün güneyden 20 megavat elektrik aldığımız açıklanmıştı. Şimdi de alırsak olurdu yani ama idare yoksunluğu nedeniyle son dakikaya bırakılıyor işler ve son anda ihalesiz ve kontrolsüz yakıt getiriliyor.
Belki de bilinçli bir politika yapılıyordur… Son anda yine “Türkiye bizi kurtardı” diyebilmek ve de istenen kişi/şirkete para kazandırabilmek için… İşte “zaman yoktu, acil getirmek gerekirdi, onun için de hemen getirebilecek şirketle anlaştık” gibi bir mazeret üretebilmek için…
Atama/azınlık hem de dibelik azınlık kalmış hükümet ile ancak buraya kadar.
Vakalar evlerde…
Vakalar kontrolden çıktı artık… Her gün artan vaka sayılarıyla karşılaşıyoruz… Otellerde kalanlardan başka pozitif vakalar evlere gönderiliyor şimdi… Evleri olanlar bileklikle evlerinde negatife dönmeyi bekliyorlar… Evlerde vaka kontrolü nasıl yapılır, denetimi yeterli olur mu?
Bilekliği olanın olduğu yerden uzaklaşmasını belki engelleyebilirsiniz ama ya o evde kalan diğer aile bireyleri, ya o eve dışarıdan gelenler… Onlar nasıl engellenebilir? Pozitif olup evde kalan kişinin inisiyatifine kalmış bir şey artık!..
“Boş ver gel içeri, bir kahve yapayım” diyebilecek birine kim nasıl engel olabilir?
Evet, covid-19’la yaşamaya alışmak gerek ama böyle değil. Her şeyi savsaklayarak alışmaktan söz etmiyoruz. Dikkatli olarak, maske, mesafe, hijyene uyarak ve aşılanarak… Aşı karşıtlarının da artık bu ‘her şeye karşıyım’ felsefesinden kurtulup aşı olmalarında fayda var. Onların karşıtlığı, kendilerine olduğu gibi başkalarına da zarar veriyor.
Acil site
İklim değişikliği kimi yerlerde sıcaklar, yangınlar olarak karşımıza çıkarken, kimi yerlerde hem de aynı coğrafyada aşırı yağmurlar, sel, toprak kayması olarak gösteriyor kendini… En yakın örnek Türkiye.
Özellikle güney ve batı sahilleri yangınlarla kavrulurken, cana, mala zarar gelirken, yılların emekleri bir anda yok olup giderken kuzeyinde, Karadeniz bölgesinde seller alıp gitti binaları ve de insanları… Bunların altında yine betonlaşma, suyoluna yapılan binalar, öngörüsüzlük yatıyor.
Burada da her zaman yapılan, zararları görülen, seller altında kaldığımız bir-iki gün uyanır gibi olsak da hemen ardından yine rant gailesine düştüğümüz hallerimiz… Şimdi de Girne Eziç üzerinde emekli subaylara verilen ve ağacı sökülen, toprağı kazılan bir alan…. Site yapılacakmış. Önceden hastane alanı olarak planlanmış ama sonradan GAÜ’den devralınan bina nedeniyle bırakılan alan… Onun yerine site kurulacak, oralarda mutlaka suyolları kapanacak, dereler işgal edilecek, suyun önüne setler yapılacak. Gerçi GAÜ’nün bıraktığı binada henüz bir ihale bile yok hastane yapımı için ama subaylara site yapmak çok acil olduğu için, hemen kazıldı alan… Birileri para kazanacak, rant edecek birileri…
Yazık hem de çok yazık.