1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. Olağanüstü Hal/Durum ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

Olağanüstü Hal/Durum ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi

A+A-

 

Liberal demokratik devletler genellikle iç savaş, terör, derin ekonomik bunalım ve benzeri nedenlerle zaman zaman olağanüstü hal/durum uygulamasına başvurmaktadır. Ama olağanüstü hal uygulaması bu kez farklı bir nedenle birçok devletin gündemine yerleşmiş oldu. Şimdilerde devletleri olağanüstü hal’i düşünmeye ve uygulamaya yönelten olgu ise, denetim altına alınmasında zorluklarla karşılaşılan ‘korona virüs’tür. Olağanüstü hal’in birçok devlet için gündemde olmasının nedeni ilgili sağlık bilimcilerin ve sağlık alanındaki diğer otoritelerin bu virüsle ilgili kaygılarının siyaset kurumları tarfından da paylaşılmış olmasıdır.

     Uzmanlarca ortaya konulan tabloya bakıldığında durumun oldukça kaygı verici olduğu anlaşılmaktadır. Korona virüs globalleşmeyi de bir araç olarak kullanarak devletlerin sınırları arasında fütursuzca yayılmaktadır.  Bu nedenle global bir eğilim olarak ‘olağanüstü hal’ uygulaması karşımızdadır. Her ne kadar da demokratik devletlerde anayasal bir olgu olarak düzenlense de ‘olağanüstü hal’ demokrasi düşüncesiyle bağdaştırılması oldukça zor bir uygulamadır. Bu nedenle bu uygulamaya girişecek devletlerin, eğer demokrasi kaygıları varsa çok dikkatli olmaları bir zorunluluktur.

      Çoğu zaman yasal düzenlemelerde ve çeşitli devletlerin anayasalarında farklı kavramlarla ifade edilse de ‘olağanüstü hal’ ‘belirli bir durumun devlet ve vatandaşlar üzerinde yaratttığı olumsuzlukları daha etkili (daha iyi) ve daha etkin (hızlı) bir şekilde azaltmak amacıyla devlet işlevlerinin yeniden yapılandırılması’ (Zwitter, 2012: 96-97) anlamına gelmektedir. Yani, istisnai bir durum olarak ‘olağanüstü hal’in amacı ‘normal koşullara dönüşü sağlamak üzere’ (age s. 97) demokratik bir devlette anayasal sistemin olağan/alışılagelen işleyiş tarzından belirli bir süre ve anayasanın çizdiği sınırlar içinde kalarak uzaklaşmayı da ifade etmektedir. Açıkça anlaşılacağı üzere, olağan anayasal kurallar izlendiği zaman, belirli bir durumun toplum ve devlet hayatı üzerinde yarattığı olumsuzlukları gidermek mümkün olamıyorsa olağanüstü hal’e başvurulmaktadır.

     Olağanüstü hal’in liberal demokratik devlette uygulanması hukuk devleti kavramının sınırları içinde gerçekleştirilmektedir (age, s. 103). Olağanüstü hal uygulamasının olağanlaştırılması liberal demokratik devlet açısında olanaklı değildir. Bunun nedeni de olağanüstü hal uygulamasında kendisine tanınan istisnai yetkiler nedeniyle yürütme organı üzerinde gerek yasama ve yargı organları eliyle gerekse basın ve sivil toplum aracılığıyla uygulanan denetimin zayıflamasıdır. Ama bu zayıflık, örneğin yasama organının tümden devre dışında kalması nedeniyle değil, daha ziyade yürütme organına olağanüstü bir yetki kullanımını içerek şekilde yasa yapma yetkisinin verilmesidir. Kısacası, olağanüstü duruma neden olan koşullarla daha etkin ve hızlı şekilde mücadele etmek amacıyla gerekli kararları alıp uygulaması için yürütme organına yasa yapma ve uygulama yetkisi verilmekte ve daha sonra mümkün olan en erken zamanda yasama organının onayının alıması zorunlu kılınmaktadır (age, s. 108).

     Olağanüstü hal uygulamasına yönelen bazı yarı-demokratik devletlerin tüm demokratik işleyişi askıya aldıkları ve giderek olağanüstü hali ‘olağanlaştırdıkları’ da izlenmektedir. Ayni şekilde demokrasiye yönelen bazı geçiş toplumlarında olağanüstü hal’e keyfi şekilde başvurulması geçiş sürecinin sonlandırılarak  geri dönüşü olanaklı kıldığı için iktidarda bulunan otoriter eğilimlere sahip liderlerin tercih ettiği bir uygulamadır.

Olağanüstü Hal’e ihtiyacımız var mı?

Sağlık bilimciler ve ilgili diğer otoriteler tarafından ortaya konulan görüşleri dikkate aldığımız zaman şu sonuca varıyoruz: Diğer ülkelerde olduğu gibi, Kıbrıs’ın kuzeyinde ve tümüyle Kıbrıs’ta korona virüs kaynaklı, tehlikeli bir salgın hastalık sorunuyla karşı karşıyayız. Yani olağanüstü koşullardan geçmekteyiz. Bu nedenle eğer bu olağandışı koşulların toplum hayatı üzerindeki olumsuz etkilerini normal veya olağan idari önlem ve yapılanmalarla azaltmak ve ortadan kaldırmak mümkün değilse, istisnai bir düzenleme olarak olağanüstü hale başvurulabilir.

     Genel olarak söylersek, gerek Kıbrıs’ın kuzeyinde  gerekse güneyinde korona virüse karşı teknik detaylar bir yana, etkinlik dereceleri henüz tam olarak ölçülemeyen ve olağan idari yöntem ve yapıları harekete geçirerek alındığı izlenimi verilen bazı idari önlemler tehlikenin azaltılması amacıyla gündeme getirilmiştir.

     Peki, idarenin mevcut normal ya da olağan yasal düzenlemelere dayanarak aldığı önlemler Kıbrıs’ın kuzeyinde bu sağlık sorununun üstesinden gelinmesine yeterli olmakta mıdır? Yoksa, bunların yeterli olmadığı konusunda öncelikle yürütme organının yaptığı bir saptama var mıdır?  Daha açıkcası, yürütme organı olan Bakanlar Kurulu’na, KKTC Anayasası’nın  124. Maddesinde öngörüldüğü gibi  sözü edilen ‘tehlikeli salgın hastalıkla’ mücadele amacıyla olağanüstü yetkilerin verilmesine yol açacak olan Olağanüstü Durum ilan edilmesini gerekli kılan nedenler nelerdir?

     Bu soruların yanıtları elbette Bakanlar Kurulu tarafından verilmelidir. Alınan ve alınacak olan önlemlerin etkinliğini artırmanın en etkili yolu, halkı düzenli olarak, tek merkezden ve doyurucu verilerle bilgilendirmektir. Sağlık otoritelerinin öngördüğü önlemlerin uygulanmasında etkinliği artırmak için bu bilgilendirme bir zorunluluktur. Buna rağmen normal/olağan yöntem ve kuralların yeterli olmadığı ilgili sağlık otoriteleri tarafından saptanıyorsa, önerilecek alternatiflerin Bakanlar Kurul tarafından ele alınması ve uygulanması gerekecektir.

    Her ne kadar da Cumhurbaşkanı, hükümet ve siyasal partiler olağanüstü koşullardan geçtiğimize dair bir uzlaşma içinde olsalar da bu olağanüstü koşulların bir ‘olağanüstü durum/hal’ ilanını gerektirmediği ve normal/olağan idari yöntem ve yapılanmalarla sorunun üstesinden gelinebileceğine de inanç belirtmektedirler. Anlaşılan odur ki bu konuda siyasi bir tercih yapılmaktadır. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ertelenmesi için yapılan çalışmalar bu siyasi tercihin ne ölçüde geçerli olduğu sorusunu akla getirmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Seçimi

Liberal demokratik devletlerin birçoğunda anayasalar ‘olağanüstü hal’ uygulandığı dönemlerde parlamento seçimlerinin ertelenmesini öngörerek ve bazı yasal düzenlemelerin yapılamayacağına dair hükümler koyarak demokratik devlet düzenini koruma altına almışlardır. Buna göre, olağanüstü hal ilanı durumunda seçimlerin ertelenmesine ek olarak, yasama oraganının derhal toplanarak olağanüstü hal ilanının süresi ve kapsamı hakkında kesin bir karar vermesi sağlanacaktır. Ayrıca olağanüstü hal’in geçerli olduğu dönem içinde aşağıdaki düzenlemelerin yapılması yasaklanmaktadır (Bkz. Khakee, 2009: 15):

  1. Parlamentonun lağvedilmesi,
  2. Anayasanın değiştirilmesi,
  3. Seçim Yasası ve Olağanüstu Hal yasasınında değişiklik yapılması.

     Salgın hastalık tehlikesi nedeniyle KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılamayacağına dair siyasal partiler arasında varılan ve Cumhurbaşkanı tarafından da desteklenen bir yaklaşım sonucunda seçimlerin ertelenmesi yoluna gidileceği anlaşılmaktadır.

     KKTC Anayasası’nın 79. maddesi’nin 5. paragrafı Meclis seçimlerinin ertelenmesi konusunu düzenlemiştir. Buna göre ‘Olağanüstü nedenlerle seçimin yapılması olanağı yoksa’ Meclis seçimleri  ‘bir yıl süreyle, Cumhuriyet Meclisi tarafından ertelenebilir.’ Ayni maddeye göre, erteleme kararının alınabilmesi için Meclis üye tamsayısının üçte ikisinin olumlu oyu gerekmektedir.

     Her ne kadar da 79. Maddede yer alan bu düzenleme sadece Meclis seçimlerini kapsamına almış olsa da, seçimlerin yapılması imkanının bulunmadığı durumlarda ayni kuralın diğer seçimle gelen makamlar için uygulanması demokrasi ilkesinin korunması açısından gereklidir.

     Seçimlerin esas amacı halk iradesinin ortaya çıkarılmasıdır. Bunun için seçimlerin rekabetçi bir ortamda yapılması zorunluluktur. Demokratik seçimler ‘adaylarla seçmenler arasında diyaloğ oluşturulmasını’ gerektirir. Yani rekabetçi seçimler devletle toplum arasında bir diyalog kurulmasını’ sağlar. Seçimle oluşacak organların ise yeterli otoriteye sahip olarak daha etkin işlev görmesini sağlar (Hague ve Harrop, 2004:145). Eğer seçimler bu özellikleri barındırmadan yapılacaksa ortaya çıkacak sonuç demokrasi ilkesini zedeleyecektir. Ayrıca olağanüstü koşullar nedeniyle ya da bu koşulların yol açtığı olumsuzluklarla mücadeleyi güçlendirip toplumun zarar görmesinin önüne geçilecekse seçimlerin ertelenmesi demokrasi ilkesiyle bağdaştırılabilir. Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması salgın hastalıkla mücadeleyi sekteye uğratacağı ilgili sağlık otoriteleri tarafından teyit ediliyorsa, seçimlerin ertelenmesi demokratik devlet düzeninin korunması açısından gerekmektedir. 

     KKTC Anayasası Cumhurbaşkanı’nın beş yıllık bir süre için seçileceğini (m. 99) hükme bağlamıştır. Dolayısıyla, bu dönem sonunda yeni Cumhurbaşkanı seçilip görevi devralana kadar  görev süresi dolmakta olan Cumhurbaşkanı’nın görevde kalacağı sonucunu çıkarmak mümkündür. Anayasamız, Cumhurbaşkanlığı makamının beş yıllık süre dolmadan önce sona ereceği veya boşalmış sayılacağı durumları da düzenlemiştir. Buna göre, süresinden önce Cumhurbaşkanı’nın görevi Yüce Divan kararıyla sonlandırılabilir (m. 103 (3)); ölüm veya istifa nedeniyle (m. 104 (1))  ya da Bakanlar Kurulu’nun başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafında Cumhurbaşkanının sağlık nedeniyle görevini yapamayacağına karar verilmesi (m. 104 (2)) durumlarında da Cumhurbaşkanlığı makamı boşalmış sayılır. Bu düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ertelenmesi kararının verilmesi durumunda ne Cumhurbaşkanı’nın görevi sona ermiş sayılacak ne de Cumhurbaşkanlığı makamı boşalmış olacaktır.

 

Kaynaklar:

Zwitter, A. (2012). The Rule of Law in Times of Crisis A Legal Theory on the State of Emergency in the Liberal Democracy. Archiv für Rechts-und Sozialphilosphie, 98 (1), 95-111.)

Khakee, A. (2009). Securing democracy: a comparative analysis of emergency powers in Europe. Geneva Centre for the Democratic Control of Armed Forces.

Hague, R. and Harrop, M. (2004). Comparative Government and Politics. 6th Edition. Macmillan.

 

 

Bu yazı toplam 3752 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar