1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Olağanüstü olaylar çıkar mı?
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Olağanüstü olaylar çıkar mı?

A+A-

Türkiye'deki 15 Temmuz ‘darbe girişimi’ ve şimdilerde seçimlerden sonra da olacağı iddia edilen olağanüstü bazı olaylar iddiası yeniden ele almamıza-tartışmamıza zemin yaratıyor.
Bunlardan en önemlisi sivilleşme!
Kıbrıs'ın kuzeyinde çok ciddi bir sorun bu.
Elbette sadece bizden kaynaklanmıyor, deniz ötesinden yansımaları birinci etken.
Hayatın her alanına dokunan, her bir yurttaşı ilgilendiren bir konu.
Örneğin hala ateşkes koşullarının yaşandığı adada askeri sistemin dayattığı pek de kimselerde olmayan bir durum hala yürürlükte: Seferberlik.
Senede bir ya da bazı şahıslara 2 gün sivil hayattan koparan yeniden “asker” olma güdüsünü dürtükleyen anlamsız bir uygulama.
Peki ya törenlere ne demeli?
Askeri unsurların güç gösterisi yaptığı törenler bunlar…
Gereksiz, kışkırtıcı, soğuk savaş döneminin artığı suni güç gösterisi ve tahrikten başka ne işe yarar ki böylesi “kutlamalar” ?
Zaten kimse de gitmiyor ki izlemeye!
Subay aileleri ve birkaç örgütçük dışında hiç kimsenin ilgi göstermediği bu törenlere harcanan para ile neler yapılır kim bilir?
Bir dönem 20 Temmuz törenlerinde “sadeleştirmeye” gidilmişti, hatta kararın bundan sonraki törenler için de geçerli olduğu iddia ediliyordu.
Ben inanmıyordum.

Birkaç ay sonra Türkiye’de taşlar yerinde oturunca bizde de askeri hayat yeniden kaldığı yerden devam etti pek tabii…

Elbette tek dertlerimiz bunlar değil sivilleşme adına.
Hala kendi askeri yapılarımızı kendimiz yönetemiyoruz.
Polis, itfaiye keza öyle…
Askeri alanlar yargı denetimini kapsamıyor.
Ülkede patlayan bombalar, faili meçhuller vesaire.
Militarist yapı her yanımızda…
Türkiye’de zaman zaman gündeme gelen bir başka tartışma da “idam” cezası…
Sosyal medyada bu konuyu yorumlayanları takip ediyorum, sanki bizde idam yokmuş gibi!
TC'deki 80 darbesinin rüzgarıyla 1985 yılında Kuzey Kıbrıs'ta yürürlüğe konulan anayasanın geçici 13. Maddesi idamı içeriyor.
Ancak ilgili madde yürürlükteki yasalarla “var olan” ölüm cezalarını kaldırdı ve ölüm cezalarını, ömür boyu hapse dönüştürdü.
Anayasa bunu yaparken, 15. maddesi, 3 suçla ilgili olarak yasa ile idam cezası konabileceğini de hükme bağladı.
Peki nedir bu suçlar?

-Savaş halinde vatana ihanet suçu
- Devletler arası hukuka göre korsanlık ve tedhiş suçu.
-Ömür boyu hapis cezası gerektiren bir suçtan dolayı mahkum edildikten sonra tekrardan işlenen ayni cinsten suç.

Meclis, bu üç “suç” dışında ölüm cezası koyamaz!
Peki meclis, ölüm cezası koydu mu?
Evet, Meclis, 1989 yılında ceza yasasında değişiklik yaparak, “tasarlayarak adam öldürme” suçundan mahkum olduktan sonra tekrardan tasarlayarak adam öldüren bir suçlu için idam cezası koydu. Bunun dışında idam cezası yok.
Kısacası Kıbrıs’ın kuzeyinde olağanüstü bir olaylar yaşanması durumunda hem idam cezasının uygulanabileceği yasal düzenleme var, hem de böylesi bir ortamı doğurabilecek bir statik yapı…

Hani bazı iç gerginliklerin adaya taşması durumundan bahsediliyor ya, işte böylesi günlerde gösterecek rejim gerçek yüzünü…

Bir dönem, Barbaros Şansal’ın yasadışı olarak yaka paça yurt dışına çıkarılması da bu duruma küçük bir örnektir, küçük bir işarettir.
Her ne açından bakarsanız bakın, yaşadığımız topraklarda daha fazla sivilleşme, daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük için yapacak çok işimiz var.
Zira yaşadığımız 'yarı devlet' yapısı hem militarist yapının ürünüdür, hem de yarım kalmış kurumsallaşmanın da beşiğidir.
Gerisi laf-ı işgüzardır.


Tepeden tırnağa yolsuzluk

Hemen hemen bütün yolsuzluk haberlerinde ortak nokta var!
Zimmetine para geçirme!
Daha açıkçası çalışanlar devletin parasını cebe indiriyor.
Peki ama neden?
Neden bir insan- ki bu insan kamu görevlisi; devlete ait parayı zimmetine geçirir ki?
Kamu görevlileri özel sektör çalışanlarına göre çok daha iyi maaşlara çalışır, hepinizin malumu…
Çok daha iyi çalışma koşullarına sahip böylesi bir çalışma grubunda yer alan insanlar neden bu tarz  bir yola başvurabiliyor?
Sistemin dayattığı daha fazla para kazanma hırsı, insanların gözlerini kör etmiş adeta…
Bu kokuşmuş düzende artık zamanla fazlalaşan bu vakalara özel olarak eğilmek gerekiyor.
Yoksa tepeden tırnağa yolsuzluk bizi bitirecek.

Bu yazı toplam 6506 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar