Ölçemediklerimiz
2021’in dördüncü günündeyiz, üstelik bugün yeni yılın ilk işgünü -tabi Covid-19’un izin verdiği ölçüde-… Başka bir ifadeyle kaldığımız yerden çalışmaya devam etmeye başladığımız gündeyiz. Yani yeni yılın, eskisinden çok da farklı şeyler getirmediğini fark ettiğimiz günlerdeyiz… Aslında bundan daha doğal bir şey yok. Çünkü yeni şeyleri getirecek olan, 365 günü temsil eden “yıl” kavramı değil, artık eskisi gibi olmayacak yeni anlayışlar, yeni yaklaşımlar, yeni normalleri fark edebilmektedir.
Covid-19 için yeni tedbirlerle kapattığımız 2020’nin son günlerinin ardından gelen yılbaşı ve hafta sonu tatilleri daha fazla okumamıza fırsat verdi. Bu fırsatı değerlendirenlerden biri olarak göz attığım eğitim araştırmaları arasında “Okullarda Gerçekten Önemli Olan Şeyleri Ölçüyor Muyuz?” adlı makale dikkatimi çekenler arasındaydı…
Sahi gerçekten okullarımızda önemli olan şeyleri ölçüyor muyuz? Ya da soruyu şöyle soralım; “Okullarda neleri ölçüyoruz? Neleri Ölçemiyoruz?
Çağdaş eğitim sistemleri ile kendi eğitimimizi karşılaştırdığımızda sıklıkla takılıp kaldığımız nokta “onlarda şunlar var, bizde bunlar yok” cümlesidir. Oysa gerçek olan; “biz eğitimde bilginin tekrarını yanı zihinde ne kadar kaldığını ölçüyoruz, çağdaş eğitim sistemleri ise bilgiyi nasıl ve nerede kullanacağını ölçüyor.”
Kanımca eğitim sistemimizin en önemli sorunlarından birisi budur. Çünkü bu durum, hem geleneksel yapıya sıkı sıkıya bağlı kalmamıza neden oluyor, hem de insanlarımızı üretimden koparıyor. Hal böyle olunca da yeni yılın bize yeni şeyler getirmesini dilemekten başka çaremiz kalmıyor. Halbuki yeni şeyleri getirecek olanın bizler olduğunu, bunun için de doğru bilgiyi, doğru davranışı, doğru uygulamayı nasıl ve nerede kullanacağımızı öğrenmemiz ve yeni nesillere öğretmemiz gerektiğini fark edemiyoruz.
Öte yandan yılın 2021, yüzyılın da 21. Yüzyıl olduğunu unutuyoruz. Hâlâ 19. Yüzyıldan kalma anlayışlarla eğitim-öğretim uygulamalarına, ölçme-değerlendirme yaklaşımlarına ısrarla sarılıyor, onlardan medet umuyoruz. Oysa bugün için çok önemli olan ve okullarımızda taviz vermeden gerçekleştirdiğimiz sınavlarda ölçemediğimiz onlarca unsur var.
İşte kağıt üzerindeki sınavlarda ölçemediklerimiz:
- Merak, coşku, cesaret,
- Liderlik, yaratıcılık, motivasyon,
- Öz saygı, öz disiplin, öz güven,
- Yurttaşlık bilinci, tevazu, şefkat,
- Güvenirlik, inandırıcılık, esneklik,
- Büyük resmi görebilmek, estetik değerler ve daha birçok şey…
O halde yapılması gereken en önemli şey; eğitim sistemini, 21. Yüzyıl becerilerine sahip insanı yetiştirecek bir yapıya dönüştürmek olmalıdır. Ne var ki eğitim sistemimizin yönetim anlayışı da geleceğe yönelik planları da bu yaklaşımdan çok uzaktadır. Dahası bunun kolay ve mümkün olmayacağına inanılmış durumdadır.
Evet, kolay değildir. Ama mümkündür… Böylesi bir vizyonu içeren nitelikli bir planlamayla mümkündür. Sistemimize, ezbere bilgiyi hakim kılan anlayıştan ve bilgi tekrarlarından kurtaracak genel bir ölçme-değerlendirme mekanizması ya da yapılanması kurabiliriz, kurmalıyız… Hem de acilen…
Gülmece
Bu Kadar Fark İçin…
İki tavuk birlikte otlanmaktadır. Tavuklarda güngörmüş, gelişmiş, iri olan hemen söze girer:
- “Ben senden değerliyim. Cinsim bulunmaz. Çünkü yumurtalarım seninkilerden iki kat daha büyük.”
Daha genç olan diğer tavuk, biraz da şaşkın bir ifadeyle yanıt verir:
- “Ne önemi var ki bunların”
Gururuna yediremeyen iri tavuktan hemen karşılık gelir:
- “Ama benim yumurtalarımın tanesi 95 kuruş, seninkiler ise 90 kuruşa satılıyor.”
Bizim genç tavuk tereddüt etmeden:
- “Bu kadar fark için o kadar zorlanmaya değmez...”
Okumuş muydunuz?
“Cehaletle, deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz?
Dehanın sınırlar var, cehaletin hiçbir sınırı yoktur.”
Whoopie Goldberg