ÖLEN ÖLÜR, KALAN SAĞLAR BİZİMDİR
Covid-19 virüsüyle ilgili kaygıların arttığı bir döneme daha girdik. Rakamlar, istatistikler, basına yansıyan haberler ve kulaktan kulağa duyulanlar, çıplak gözle görülenler tehlikenin giderek büyüdüğünü gösteriyor.
Sağlık Bakanlığı’nın haftalık ‘veri tablosu’na bakın…
Bütün göstergeler yukarıya doğru!..
Son bir hafta içinde toplam vaka sayısı yüzde 40 oranında artmış.
Yerel vakalarda ise bu oran yüzde 54 düzeyinde…
Yoğun bakıma alınan hasta sayısı yüzde 75 oranında çoğalmış.
100 bin kişide vaka sayısı ise 300’e çıkmış!
Dikkat buyurun… İstanbul’da son verilere göre 100 binde vaka sayısı 188… Türkiye’de birçok ilde bu rakam 100’lerin bile altında…
Bizde 300’lere fırlamış!..
Ve ölümler…
Sağlık Bakanlığı her gün ‘başsağlığı mesajları’ yayımlıyor. Asli görevini, yani sağlığı korumayı bir tarafa bırakmış, Covid’den hayatını kaybedenlere ‘Allah’tan rahmet’ diliyor!
Tabipler Birliği’nin dün Sağlık Bakanlığı’na ve hükümete yönelttiği sorular tam yerindeydi.
‘Vaka sayılarının gizlendiği’ iddiası ise korkutucu…
Demek ki halktan bilgi gizleniyor!..
Acaba neden?
**
Bundan tam bir yıl öncesine gidelim.
TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, pandemi hastanesinin yapımı süreciyle ilgili bir konuşmasında KKTC’de vaka sayılarına bağlı olarak alınan ‘kapanma’ kararlarını doğru bulmadıklarını söylüyor ve özetle şuna benzer cümleler kuruyordu:
‘Türkiye, salgın nedeniyle KKTC sağlık sistemi üzerinde herhangi bir yük oluşmasına izin vermeyecektir. KKTC’de pozitif vaka sayısının artması durumunda ve gerek görülmesi halinde hastaların ambulans uçaklarla Türkiye’deki hastanelere taşınmaları sağlanacaktır.’
Fuat Oktay bunları söyleme nedeni ekonomi ve maliyeydi. ‘Zaten ekonominiz sorunlu, bir de ikide birde kapanma kararı alıyorsunuz’ gibi bir fırçaydı Oktay’ın söyledikleri…
Bu yüzden ‘gerekirse hastalarınızı ambulans uçakla Türkiye’deki hastanelere taşırız’ diyerek, buradaki biat ekibine ‘sakın bir daha kapanma kararı almayı düşünmeyin’ mesajı veriyordu.
Tabii bu açıklamanın sonrasında da kapama kararları alındı. Ama hatırlayın, bu yılın başında Ersan Saner buna epey direndi, hatta dönemin Sağlık Bakanı Ali Pilli ile medya önünde sert tartışmalar yaşadı. Sonra da Pilli’yi görevden aldı.
Pilli’nin yerine gelen Ünal Üstel ise her fırsatta ‘kapanma olmayacak’ diyor. Başbakan Saner de benzer şeyler söylüyor.
Elbette kimse kapanma istemiyor. Ne sosyal açıdan, ne eğitim bakımından ve ne de ekonomik yönüyle yeniden kapanma yeni yıkımlar anlamına geliyor.
Lakin açıklanmamış olsa da fiilen bir süredir uygulanmakta olan ‘sürü bağışıklığı’ politikası sayesinde yeni bir kapanmanın eşiğine gelmiş durumdayız.
Aşılama konusundaki yetersizlik, pozitif vakaların kontrolsüz halde ve de kendi haline terk edilmesi, temaslıların takibinde ise iplerin tamamen kaçması gibi olguların getirdiği sonuçlar ortadadır:
Hasta sayısı artıyor. Hastane kapasitesi alarm veriyor. Covid-19 kaynaklı ölümler sıklaşıyor.
Tedbir yok. Alınan kararlara uyan yok. Bakan ise sürekli ‘kabahat halkta’ deyip duruyor.
Sağlık Bakanlığı ve hükümet ‘ölen ölür, kalan sağlar bizimdir’ anlayışıyla hareket ediyor.
Belli ki Fuat Oktay’ın o açıklaması akıllarından hiç çıkmıyor.