Olma bu kadar aciz; olma bu kadar zavallı ey cemaat!
O kadar uzağız ki bir birimize, dün Güney Kıbrıs’ta “Dini bayram” olduğunu unutmuşum!
Her yer kapalıymış meğer!
-*-*-
Bugün, Kıbrıs Üniversitesi’nde bir konferansımsı toplantıya katılacağım.
Arabaya seyrüsefer, sigorta falan çıkarayım dedim, meğer seyrüseferciler yani devlet tatildi.
Hemen aradan geri döndüm.
Rum polis kimlik numaramı – adımı aldı, anında geçtim.
Bizim tarafta önce ikili, sonra üçlü olan bir “Kermiya” girişi var…
Yürümüyor.
Çalışanların yavaşlığıyla alakalı değil.
Sistem yavaş.
Ve bu sistem, eskidi artık.
-*-*-
Şu andaki sistem, gerekirse yürüyen yol inşa edip, misafirlerin daha hızlı gelişini sağlamayı başarmalı.
Kimin umurunda?
Bence kimsenin!
-*-*-
Kıbrıs meselesini geçtim.
Tamam, çözmek istemiyorsunuz.
İstemediğinizden değil eminim bundan, yalakalığınızdan çözüme karşısınız çünkü çözüm, Türkiye’nin 1974 sonrası elde ettiği avantajları bertaraf edebilir…
-*-*-
Evet, Kıbrıs meselesinin çözümünü geçiyorum.
Ama, iki taraf arasındaki ilişkileri, en üst ve çok hızlı seviyeye taşımak için çaba harcamıyor oluşunuzu anlamakta güçlük çekiyorum.
-*-*-
KKTC’ye şu anda başka turist gelmiyor.
Getiremiyorsunuz.
Covidti, omicrondu, deltaydı derken, Türkiyeli kumar turizmcisi de karın doyurur seviyede değil. Ayrıca hiç de olmadı!
-*-*-
Turizmi – turisti de geçtim…
Piyasanın canlılığı ve sıcak para adına, şu anda, en değerli müşterimiz kim?
Peki, müşteri velinimet değil mi?
-*-*-
Yeşil Hat Tüzüğü’ydü, hellim meselesiydi; tutturmuşuz bir “ambargo – izolasyon” meselesi ve “Hep suçlu faşist Rumlar” yalanı, olayın üzerine gitmiyorsunuz!
Hellim işi zor değil!
Ama satmak isteyenimiz yok!
Neden?
Devletimizi tanımıyorlar da ondan!
Araplar tanıyor mu ki bedavaya veya teşviklerle satıyorsunuz?
-*-*-
Neyse!
Bir de size gerçekleri yazanları suçluyorsunuz!
Hani geçen gün Fileleftheros’un genel yayın yönetmeni dedi ya; “bizim vergilerle bunlara aşı yapıyorlar” ve çok ağırınıza gitti!
Yalan değil ki!
Türkiye de bedava veriyor evet ama Türkiye bunun karşılığını en azından zirvede biatınız ve itaatınızla alıyor!
Kaldı ki, Kıbrıs Cumhuriyeti bize sadece ilaç vermiyor ki!
En değerli belgelerimiz “Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik kartı ile pasaportu” değil mi?
-*-*-
İşimize geldi mi, çocukları da güneyde okutuyoruz, Larnaka’yı, Baf’ı da havaalanı avantajı olarak kullanıyoruz; hatta TMT’cileri Makarios’ta tedaviye gönderiyoruz!
-*-*-
Evet, çözüm şu anda “daha fazla sizin yüzünüzden” imkansız…
Ama Türkiye’den katkı, yardım, para almak da imkansız…
Olsa dükkan bizim de, oralarda da yok!
-*-*-
Ve gayet açıktır ki biz, bir şeyler yapmalıyız!
O bir şeylerin içinde, “ürettiğimizi satmak” çok önemlidir.
Ve bunu başarmamızın en yakın müşterisi de gayet nettir.
-*-*-
Her gün Toroslara bakıp abuk sabuk mesajlar veya hep aynı mesajı yazmak yerine, bir şeyler yapmak, hiiç mi aklınıza gelmiyor?
-*-*-
Bu kadar mı kuklasınız?
İlla ki ipinizi birinin çekip sizi oynatmasını mı beklemek zorundasınız?
-*-*-
Evet, anladım, ne biz Rumlara toprak vermek istiyoruz; ne de onlar bizimle siyasi eşitliği paylaşmayı kabul ediyor!
Ne de Türkiye’ye “heeeey” diye seslenen var!
Ama, yaşamak için, birilerinin, Güney Kıbrıs ile bir şeyler yapması, ekonomik aklın, dürüst ve düz mantığın açık kuralı değil mi?
-*-*-
Anlamıyorum!
Fuat Oktay aradı diye seviniyor başbakanımız…
Aşağılandığımızın, rezil olduğumuzun bile farkında değil…
Ve “yakında beni çağıracak, gideceğim” diyor…
Ne olacak peki?
“Al şu kadar para, öde memuru, gerisini bize bırak” dediğinde, bu ülkede ne değişecek?
Bu mudur istediğiniz?
-*-*-
Olma bu kadar aciz; olma bu kadar zavallı ey cemaat!
Ne olur, bir şeyler yarat!
Yapamayacaksan da…
İşe de yat!
Kimlerdensin ya b’annem?
Türkiye’de en güvendiğim gazetecilerin herhalde başında gelen isimdir Faruk Bildirici…
Medya Ombudsmanı sayfasında, çok hoş bir yazı kaleme aldı…
Özetle diyor ki; “… Medyamız, Hollanda'da bakan olan 1'i Türk, 1'i de Kürt olan iki kadını nasıl tanımlayacağını bilemedi! Türk kökenli, Türkiye kökenli, Türkiyeli, İki Türk de denildi. Takvim ise "1 Türk ve diğer kökenli kadın bakan" diye yazdı. Bu çağda bu kafa!..”
-*-*-
Yazı bu kadar değil elbette…
Uzun…
Ve “gazeteciyim – onun bunun şarlatanı değilim” diyen herkesin, mutlaka okuması gerekiyor.
-*-*-
Çünkü “bizi de” ilgilendiriyor konu…
-*-*-
Neden mi?
Efendim, “kimliğimiz” nedeniyle tabii ki…
Türkiye’nin bir yerlerinde bazı kişiler karar veriyor; “Kıbrıs Türkü” olabiliyoruz…
-*-*-
Bu konu bence çok önemli…
Çünkü, “Kürt” kadınla ilgili olarak “… diğer kadın” ifadesini kullanan kafalar tarafından yönetilmeye çalışılıyoruz…
-*-*-
Kıbrıslı Türk olmak doğru olandır…
Kıbrıs Türkü ifadesi, hakarettir, dışlamadır, ırkçılıktır, ayrımcılıktır ve günün sonunda saçmalıktır…
-*-*-
Kimlerdensin ya b’annem?
Kıbrıslı…
Ve Türk…
Vatandaşlık mı?
KKTC!
KC!
Sana kalmış!
Her ikisi de mi?
E olmaz!
Teniste 2022 yılının ilk grand slam turnuvası olan Avustralya Açık'ın (AO) başlamasına kısa süre kaldı… Erkeklerde dünya 1 numarası ve son AO’nun şampiyonu olan Novak Djokovic, koronavirüs aşısı yaptırmamasına rağmen Avustralya Açık yönetiminden tıbbi muafiyetle turnuvaya katılma hakkı aldı. Ancak Avustralya Başbakanı Scott Morrison bu durumu reddetti. 8 saat Melbourne Havalimanı'nda bekleyen Sırp raketin sunduğu kanıtlar kabul görmedi ve Djokovic sınır dışı edildi… Babası, “sokağa döküleceğiz” dedi… Bir grup Sırp, Avustralya’da protesto gösterisi başlattı… Dünya, artık eskisi gibi değil… Bu kesin!