Olmadı Sn. Akıncı…
Güney Kıbrıs meclisinin Enosis’in okullarda kutsanacağı bir düzenleme yapması görüşme sürecinde bunalım yarattı. Konuyu bu köşeden yorumlarken özetle şunlar üzerinde durulmuştu: Bu karar, Kıbrıs Rum faşist ideolojisinin vizyonundaki sembolü genç beyinlere yerleştirme girişimidir – bu girişim adada barışın gerçekleşmesi ve sürdürülebilirliği için bir tehlike ve tehdittir, hafife alınmamalıdır - faşizm böylesine stratejilerle ilerler - Akıncı’nın tavrı da bunu ortadan kaldırmaya yönelik olacağı nedeniyle doğrudur - Güney meclisinin aldığı bu karar etkisizleştirilmelidir.
Ayrıca, Anastasiadis’in gelecek yıl yapılacak olan seçimlere odaklandığı ve dolayısıyla bir gözü görüşme masasında, bir gözü gelecekteki seçimlerde olduğu için görüşmelerde ilerleme olamayacağı, görüşmelerin Güney’in seçimlerine meze yapılmaması görüşü de paylaşılmıştı. Yani, Güney meclisinin makus kararı olsa da olmasa da bu iki liderin Şubat 2018’e kadar yapacağı bir şey kalmadığı, dolayısıyla da çözümün 2018 seçimlerinden sonraya ve hatta 2020 KKTC cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonrasına kalacağı öngörüsünde bulunulmuştu.
Kıbrıs sorunu çözüm ölçütleri de değişmez bir şekilde, ‘iki bölgeli – iki toplumlu – tarafların kusursuz siyasi eşitliğine dayalı federal yapı’ olarak kalacağı da hep vurgulandı.
Akıncı’nın TC Başbakanı ile birlikte yaptığı son basın toplantısında açıkladığı bir nokta, hiç de olumlu veya geleceğe dair umut vadeden bir nitelikte değildir. Akıncı, mevcut görüşme sürecinin akamete uğraması halinde “Kıbrıs’ta iki devletli, iki ayrı devletin kökleşeceği bir çözüme hazır olmak” gerektiğini açıklaması kendi siyasetinin bir ürünü, hatta onun B-planı da olabilir. Bu durumda, mevcut koşullardaki duruşunu, faşizme geçit vermemek için değil de kendi B-planına geçmek için olduğu şeklinde yorumlamak abartılı olmayacaktır. Bu da onun, kendisinin seçilmesini sağlayan oyları suiistimal etmesi, onlarla çelişmesi demektir. Ve ayrıca UBP ile 1998’yılında kuruduğu UBP – TKP koalisyon hükümetinin programında KKTC’nin tanıtılmasına çaba gösterileceğinin yer aldığı da hafızalarda tazelenmiştir.
Kıbrıslı Türkler Akıncı’ya Kıbrıs sorununu BM ölçütlerinde çözmesi için manda vermiştir, döneminin sonuna kadar çözerse çözer, çözemezse yeniden görev talep eder. Ama sırf Kıbrıs Rum tarafının faşist ideolojiyi eğitim sisteminde var etmeyi sağlamak için girişimde bulundukları nedeniyle, sorunu, mandaya sahip olduğu dönemde çözemeyecek diye başka bir plana geçmeye çalışması, mandası dışına çıkmaktır. TC başbakanının yanında bunu açıklaması ise, bu değişikliğe onay almak istemek anlamını taşımaktadır.
Kıbrıs Türklerin büyük çoğunluğu federal çözümden, Rumlara rağmen istifa etmiş değildir. Akıncı, sonuç alamayacak diye BM ölçütlerinde görüşmekten istifa etmeyi değil, ‘iki devletli çözüm planı’ hevesini tatmin için görevinden istifa etmeyi, yeni bir cumhurbaşkanlığı seçiminin önünü açıp beyninin gerisindeki çözüm planı için görev talep etmelidir. Akıncı’nın beyanı o ise, yapması gereken de budur… Akıncı’nın, barış güçlerinden aldığı oy ve destekle, statükocuların çözüm planını öne çıkarması kabul edilebilecek, hafife alınabilecek, geçiştirilecek bir durum değildir ve Güney meclisinin aldığı kararla da, sonuçları itibarıyla benzeşmektedir.
Bu aşamadan sonra görüşmeci her iki lidere de güven kalmamıştır. Anastasiadis’e sarsılan güvenin nedenleri uzun zamandır konuşulmaktadır; Akıncı’nın bu son basın toplantısında ‘Taksim’i anlatan B-planını açıklaması, ona verilen desteği aşındırmıştır. Bu iki liderin başka gündemleri olduğu ortada iken onların görüşmesinden bir sonuç alınamayacağı artık kesindir. Liderlerin BM ölçütlerinde çözümden sapması veya değiştirmeye kalkışması yetki alanlarında değildir; BM ölçütlerinde çözüm ise mümkündür…
Çözümün baharı 2020’ye kaldı, başka liderlerle…