1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Ölmeye devam ediyoruz...
Ölmeye devam ediyoruz...

Ölmeye devam ediyoruz...

Peki acaba, Kuzey Kıbrıs’taki trafik sorununun ve bunca trafik kazasının nedenlerine gerçekten eğiliyor muyuz? Ölümlü trafik kazalarının neden bu kadar sık yaşandığının gerçek nedeninin ne olduğu konusunda samimiyetle kafa yoruyor muyuz?

A+A-

Artun Gökşan

Kıbrıs’ın kuzeyinde trafik kazaları can almaya devam ediyor. Turunçlu kavşağında yaşanan ölümlü trafik kazası ile birlikte, 2019 yılında toplam 30 kişi yollarda can verdi. Polis raporları 2018 yılında da toplam 24 kişinin trafik kazalarına kurban gittiğini gösteriyor.

Yenidüzen gazetesinin 24 Aralık Salı günü manşete taşıdığı Polis Trafik Müdürü Hüseyin Kadir Çete’nin açıklamaları oldukça çarpıcı, ancak ısrarla dikkate alınmayan gerçekleri bir kez daha ortaya koydu.

Polis Trafik Müdürü Çete’ye göre, raporlar kazaların ezici çoğunluğunun “aşırı sürat” ve “dikkatsizlik” yüzünden meydana geldiğini gösteriyor. Araç kullanırken dikkatin dağılmasına en büyük nedenlerden birinin de “cep telefonları” olduğu vurgulanıyor.

Yaklaşık bir yıl önce kaleme aldığım bir yazımda ve geçtiğimiz Nisan ayında da Kıbrıs basınına yansıyan söyleşilerimde, trafik eğitiminin büyük eksikliğinden, insanlarımızın araç kullanmayı “öğrenmeden” sürüş ehliyeti sahibi olduklarından söz etmiş; aslında insanlarımıza “ölüm fermanı” verildiğini vurgulamış ve bu değişmediği sürece “ölmeye devam edeceğimizi” belirtmiştim.

Aradan geçen zaman içerisinde, söylenenlerin hala geçerliliğini koruduğunu görmek insanı ürpertiyor. Kazalar aynı şiddetle devam ediyor. Ne söylersek söyleyelim, ne kadar bağırırsak bağıralım, sorunun kaynağına inmeden sorunları ortadan kaldırmak mümkün olmuyor.

Peki acaba, Kuzey Kıbrıs’taki trafik sorununun ve bunca trafik kazasının nedenlerine gerçekten eğiliyor muyuz? Ölümlü trafik kazalarının neden bu kadar sık yaşandığının gerçek nedeninin ne olduğu konusunda samimiyetle kafa yoruyor muyuz? Gerek dünyada, gerekse Kıbrıs’ta bu alanda ortaya konan bilimsel raporları dikkate alıyor muyuz?

Polis raporları kazaların aşırı sürat nedeniyle meydana geldiğini gösterdiğine göre, insanlarımız niye aşırı sürat yapıyor? Trafik kurallarına niye uyulmuyor? Araç sürücüleri niye kavşaklarda dikkatsizce anayola atlıyorlar? Anayolda seyreden sürücüler niye kavşaklara yaklaşırken güvenli bir hızla yaklaşmıyorlar?

Sorular daha da çoğaltılabilir. Bu soruların yanıtı çok basittir: Çünkü doğru davranmayı teşvik edecek bir sürüş eğitimi almamışlar. Sonuç olarak başlarına ne geleceğini bilmeden ölüme koşuyorlar. Yolda araç sürerken kim ölmek ya da öldürmek ister ki? Ama insanlarımıza, daha önce de belirttiğim gibi, çoğu zaman aslında hiç de hak etmekleri sürüş ehliyeti adı altında “ölüm fermanı” veriliyor ve bu insanlar yollarda adeta “gizli birer silah gibi” birbirini öldürmek için yarışıyor.

İçine ateş düşen aileler, yakınlar, arkadaşlar da yolları, kavşakları ve giderek de devleti suçluyor. Yollarda bariyer bulunmamasının, yeterli ışıklandırma olmamasının ölümlere neden olduğunu ortaya koyarak teselli bulmaya çalışıyor. Ancak ateş düştüğü yeri yakıyor, durumlarda hiçbir değişiklik olmuyor. Her ölümlü kaza olduğu zaman da benzeri şeyler tekrarlanıp duruyor, sorunlar çözülmüyor.

Çok daha bilimsel ve gerçekçi olmalıyız
 

Evet devlet suçlu olabilir. Sorunların temeline inmeyen, bilimsel çalışmaları dikkate almayan, dünyanın diğer ülkelerinde yaşananlardan ders çıkarmayan devlet suçlu olabilir. Ama devletin görevi, sadece yollara bariyer koymak ve yolları yeterince ışıklandırmakla bitmez. Esas sorun bunlar değildir çünkü.

Devleti suçlayacaksak daha bilimsel ve daha gerçekçi olmamız gerekir. Aşırı sürati kimler yapar? Sürücüler. Yolda dikkatsiz davranan kimler? Sürücüler. Devletin her köşe başına bir polis ya da bir kamera dikme imkanı var mı? Yok.

Bütün yollar bariyer olsa, tüm yollar en son teknoloji ile yenilense, ışıklandırılsa bile; sürücü hataları sonucunda yaşanan kazaların ezici çoğunluğunun yine önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Yolların en modern olduğu ülkelerde yine kazalar olmuyor mu? Kazaların sürücü hatalarından kaynaklandığı acı gerçeğini kabul etmek gerekir. Ve işte bu noktada devleti suçlayacaksak, SÜRÜCÜ HATALARININ EN AZA İNDİRİLEBİLMESİ İÇİN ne yapıldığı konusunda onu ciddi bir şekilde sorgulamamız gerekir.

Devletten neler istemeliyiz?
Kuzey Kıbrıs’ta trafikle ilgilenen tüm kurum, kuruluş ve derneklerin, sivil toplum örgütlerinin ortaya daha ciddi önerilerle gelmesi ve ciddiyetle, samimiyetle büyük bir baskı unsuru oluşturmaları, yaptırımcı olmayı başarmaları gerekir.

Bana göre devletten şunların ciddiyetle istenmesi gerekir:

1- Ehliyet verme sistemini en üst seviyeye çıkarmak. Ehliyet veren memurların profesyonel birer “sınavcı” olarak yetiştirilmelerini sağlamak. Kazaların en aza indirildiği ülkelerde uygulanan ehliyet verme sistemlerini inceleyerek bunları örnek almak ve uygulamak. Yani ehliyet almayı zorlaştırmak.

2- Torpil mekanizmasını ortadan kaldırmak. Devlet memurlarının hiçbir etki altında kalmadan, güvenli araç kullanabildiğini kanıtlayan adaylara “hakkı” olan sürüş ehliyetini vermesini sağlamak. Eskilerin söylediği “doğru gibi araç kullanamayana” ehliyet vermemek!

3- Çok ilkel kalmış sürüş okulları sistemini yeniden yapılandırmak. Sürüş hocalarının yetiştirilmesi konusunda yine gelişmiş ülkelerdeki sistemleri örnek almak. Sürüş okullarının eğitim müfredat ve uygulamalarının merkezine “güvenli sürücü yetiştirmek” amacının yerleştirilmesini sağlamak.

4- Ve elbette yollara, yol işaretleri ve trafik levhalarına gerekli yatırımları yapmak, trafik güvenliğinin sağlanabilmesi için gerekli olan önlemleri almak.

Ama önce insana yatırım yapmak. Trafik eğitiminden geçerek, “hak” ederek ehliyet alan her birey, güvenli sürüşün, sorumlu araç kullanmanın ne olduğunu bilecek, böylelikle kazalar çok büyük oranda azalacak, Kıbrıs gibi küçük bir ülkede de ölümlü kazalar hemen hemen ortadan kalkacaktır.


Güvenli ve sorumlu sürüş eğitiminden geçen bir sürücü neleri öğrenir
 

  • Öncelikle, yolda rastgele araç sürmek yerine, tüm dünyada geçerli olan Trafik Kurallarını hayata geçirmeyi öğrenir.
     
  •  Aracını güvenli kullanmayı öğrenir. Hangi durumda ne kadar hızlı ya da yavaş sürmesi gerektiğini öğrenir. Örneğin, kavşaklara yaklaşırken, öncelik hakkına sahip olsa bile hızını düşürmesi gerektiğini, yola birinin atılma ihtimali ile karşılaşabileceğini düşünmesi gerektiğini öğrenir.
     
  •  Aracını kullanırken sadece önünde değil, arkasında, sağında, solunda; kısacası tüm çevresinde ne olduğunun nasıl farkında olacağını, aynalarını nasıl kullanması gerektiğini öğrenir.
     
  • Defansif sürüş tekniği ile araç kullanmayı öğrenir: yolda araç kullanan herkesin hata yapacağını düşünerek, araçlarla karşılaşma durumu olan her durumda (çember kavşaklarda, dörtyol ve diğer kavşaklarda, karşılıklı trafiğin aktığı yollarda vs) dikkati elden bırakmamayı, hızını ona göre güvenli olan bir seviyeye düşürmeyi öğrenir.
     
  • Kendi dışındaki tüm sürücü ve yol kullanıcılarına karşı saygılı olmayı, yolda yapılan sürücü hataları karşısında sabırlı ve toleranslı olmayı öğrenir.
     
  • Yolda en fazla tehlikede olan, en çok korunmaya muhtaç yaya, bisiklet ve motorlara karşı dikkatli ve saygılı davranmayı öğrenir.
     
  • Yoldan kaçmamak, uçurumlardan ya da yüksek yol kenarlarından aşağıya uçmamak için hangi aşamalarda fren yapması ya da yapmaması, direksiyon hakimiyetini kaybetmemek için nasıl davranması ya da davranmaması gerektiğini öğrenir.
     
  • En önemlisi, sürüşe karşı olan bakış açısının; “ben geliyorum çekilin” yanlış mentalitesinden; yolu kullanan herkese karşı “saygılı ve güleryüzlü” mentalitesine evrilmesini öğrenir. Yani yolların sadece kendisine değil, herkese ait olduğunu ve paylaşmayı öğrenir.
     

Çocuklarımızın, gençlerimizin yollarımızda güvenli bir şekilde yol almasını istiyorsak, her şeyden önce nasıl “güvenli bir sürücü” olabileceğimizi düşünelim, bunun üzerinde kafa yoralım. Güvenli araç kullanarak kendimizden başlayalım, aracımızda seyahat eden çocuklarımız, gençlerimiz için birer “rol model” olalım.

Yolların güvenli hale gelmesi için elbette ki mücadele edelim. Ama öncelikle devletin “güvenli sürücü yetiştirecek” etkili bir ehliyet verme sistemini hayata geçirmesi için mücadelemizi yükseltelim. Sorunlar, yollara çıkacak sürücü adaylarını, etkili ve profesyonel bir sürüş eğitim sisteminden geçirmekle ortadan kaldırılabilir, ya da mümkün olan en düşük seviyeye indirilebilir.


* (Artun Gökşan, Şoför Eğitmeni, Londra)

Bu haber toplam 5612 defa okunmuştur
Etiketler :