“Olumlu sonuç için çalışmalıyız”
AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, “barışı sevenlerin, Kıbrıs’ı sevenlerin” 12 Ocak’ta olumlu sonuca ulaşılması için çalışmaları gerektiğini söyledi
“Alınan kararlar Cenevre’de olumlu sonuca varılmasına yönelik olanakları içermektedir. Ancak olumsuz gelişmelerin yaşanması ihtimalini de içermektedir. Herkesin, hepimizin, gelişmelerin olumsuz olması ihtimalini en aza indirecek, olumlu perspektifleri büyütecek şekilde hareket etmemiz gerekiyor”
“Ortak vatanımızı yeniden birleştirmek için birlikte çalışalım. İnandığımız dinden, konuştuğumuz dilden bağımsız olarak, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler, Maronitler, Ermeniler ve Latinler, hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız... İnanıyorum ki biz de burada barış içerisinde daha iyi bir geleceği birlikte inşa edebiliriz”
“Önümüzdeki birinci güçlük, çözüm konusunda anlaşmaya varılabilmesi. Ama aynı zamanda önemli bir güçlük de bu çözümün yaşama geçirilmesi olacaktır. Varılan anlaşmanın uygulanmasına ilişkin bazı methodlar ve süreçler konusunda da hemfikir olmamız gerekiyor”
“2017’ye birkaç hafta kalan günlerdeyiz. İnsanlık çok ilerledi. Kıbrıs AB’nin tam üyesi. Türkiye’nin Kıbrıs’ın garantörü olmaya devam etmesi talebi mantıklı bir talep olabilir mi? Ancak bunları söylerken şunun da bilincindeyim, Kıbrıslı Türklerde ve aynı zamanda Kıbrıslı Rumlarda da güvenlik konusunda bir endişe var. Böylesi bir durumda bir geçiş dönemi için, bir güvenlik sisteminin varolması gerekebilir”
“Tüm dünyada çağ dışı olarak görülen birşeyin devam etmesinde sanıyorum ısrar edilemez. Bence öyle bir güvenlik sisteminde hemfikir olmalıyız, öylesi bir güvenlik sisteminde anlaşmalıyız ki, bu, hem Kıbrıslı Rumların, hem Kıbrıslı Türklerin güvenlik endişelerine yanıt verici bir sistem olmalı ve bu sistem toplumların birinin leyhine, diğerinin aleyhine işleyen bir sistem olmamalı”
Ödül AŞIK ÜLKER
AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, barışı sevenlerin, Kıbrıs’ı sevenlerin 12 Ocak’ta olumlu sonuca ulaşılması için çalışmaları gerektiğini söyledi.
Kiprianu, 1 Aralık akşamı liderlerin aldığı kararların Cenevre’de olumlu sonuca varılmasına yönelik olanakları içermekle birlikte, olumsuz gelişmelerin yaşanması ihtimalini de içerdiğini söyleyerek, “Herkesin, hepimizin, gelişmelerin olumsuz olması ihtimalini en aza indirecek, olumlu perspektifleri büyütecek şekilde hareket etmemiz gerekiyor” dedi.
Mont Pelerin 2’yi izleyen günlerde iki tarafta verilen beyanların sürece zarar verdiğini kaydeden Kiprianu, “Öncelikle toplumlara verilen mesajlarda istikrarlı olunması gerekiyor. Yani çözümden, ülkemizin yeniden birleşmesinden, iki toplumun barış içerisinde bir arada yaşamalarından yana istikrarlı biçimde mesajlar verilmesi gerekiyor. Bu anlamda dile getirilen söylem de büyük önem taşıyor” diye konuştu.
Kiprianu, tüm tarafların Cenevre’ye herkesi memnun edecek bir anlaşmaya varılması hedefiyle gitmesi durumunda zirveden olumlu sonuç çıkabileceğini ifade etti. “AKEL olarak, beşli konferansı kabul etmiyoruz. Uluslararası konferansta ısrar ediyoruz” diyen Kiprianu, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cenevre’de olacak olmasının Cenevre’deki aşamanın önemini, ciddiliğini onaylar nitelikte olduğunu vurguladı.
- Soru: Mont Pelerin 2’de bir kriz yaşandı. Ardından BM Genel Sekreteri’nin Özel Danışmanı Eide’nin mekik diplomasisi oldu. Sonrasında liderler Eide’nin davetiyle gerçekleşen bir yemekte bir araya geldi ve kriz aşıldı. Bu krizin aşılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz ve ne oldu da 4 saatlik yemekte kriz aşıldı?
- Kiprianu: Bizim görüşümüz, daha başlangıcından itibaren çok netti. Gerçekten Mont Pelerin’de ikinci aşamada bir gerileme, bir geriye gidiş yaşandı. Bu geriye gidiş uzasaydı, bütün süreçte ciddi sorunlara yol açabilirdi. Biz ilk andan itibaren müzakerelerin devam etmesi gerektiğini söyledik ve bu yönde inisiyatifler de üstlendik. Yemekte ne olduğunu bilmiyoruz. Bizce fazla önemi de yok. Önemli olan, sürecin devam etmesidir. Alınan kararlar Cenevre’de olumlu sonuca varılmasına yönelik olanakları içermektedir. Ancak olumsuz gelişmelerin yaşanması ihtimalini de içermektedir. Herkesin, hepimizin, gelişmelerin olumsuz olması ihtimalini en aza indirecek, olumlu perspektifleri büyütecek şekilde hareket etmemiz gerekiyor.
“İşbirliği büyük önem taşıyor”
- Soru: Kıbrıs Türk tarafı beşli konferanstan, Rum tarafı uluslararası konferanstan bahsediyor. Genel anlamda farklı anlama konusunda bazı karmaşalar oluyor. Bu tür farklı algılar hem çözüm yolunda, hem de çözümden sonra sorun çıkarır mı? Örneğin iki taraf çözümden veya federasyondan aynı şeyi mi anlıyor?
- Kiprianu: Gerek sürece ilişkin, gerekse öze ilişkin farklı görüşler, anlaşmazlıklar söz konusu. Elbette sözünü ettiğim sorunlar çeşitli konularla ilgili olarak var. Örneğin güvenlikle, toprakla, yürütme erkiyle, mülkiyetle ilgili ve bunun dışında da uluslararası konferansa yönelik süreçle de ilgili farklı görüşler, anlaşmazlıklar söz konusu. Bizim görüşümüze göre, eğer Kıbrıs sorununda gerçekten çözüme kavuşmayı istiyorsak bu başlıklarda çözümlere ulaşmalıyız. Pek çok kez belirttiğimiz gibi, bir taraf diğer tarafa kendi görüşünü dayatmaya, empoze etmeye çalışmamalıdır. Aynı zamanda çok önemli olan bir olgu da şu, bir tarafın diğer tarafın endişelerini anlamaya çalışması gerekmektedir. Bu konuları ele aldığımızda mantık ve adaletin hakim olması yaklaşımını ortaya koymamız lazım. Bu çerçevede hareket edildiği takdirde bütün meselelere ilişkin çözümler bulunabilir düşüncesindeyim. Müzakere masasında iki toplum görüştüğünde nereye, hangi sonuca varacaklarını bilmeleri önem taşımaktadır. Bir sonuca varıldığında bu sonucun derlenip toparlanması ve bu çerçevede de iki tarafın da hangi sonuca varıldığının bilincinde, farkında olması gerekiyor. Bunu söylememin sebebi şu, çok yakın zamanda da ne üzerinde anlaşmaya varıldığına dair farklı yorumların olduğunu gördük. Bence çok önemli bir konuya değindiniz, çözümden sonra ne yapacağız? Önümüzdeki birinci güçlük, çözüm konusunda anlaşmaya varılabilmesi. Ama aynı zamanda önemli bir güçlük de bu çözümün yaşama geçirilmesi olacaktır. Varılan anlaşmanın uygulanmasına ilişkin bazı methodlar ve süreçler konusunda da hemfikir olmamız gerekiyor. Çözümü yaşama geçirmede başvurulacak methodlar ve süreçlerin ötesinde de özellikle barışı seven, yurdumuzun yeniden birleşmesini isteyen güçlerin, insanların işbirliği içinde olması büyük önem taşıyor.
“Verilen mesajlarda istikrarlı olunması lazım”
- Soru: Toplumlar çözüme ne kadar hazır? Ayrıca sizin Kuzey’deki çözüm yanlısı partilerle temaslarınız var, bu süreçte bu partiler ne yapmalıdır? AKEL hem toplumu hazırlamak, hem de çözüm sonrasında adaptasyon için ne yapmayı düşünüyor?
- Kiprianu: Bu çok belirleyici ve bundan sonraki sürece ilişkin çok önemli bir soru. Öncelikle toplumlara verilen mesajlarda istikrarlı olunması gerekiyor. Yani çözümden, ülkemizin yeniden birleşmesinden, iki toplumun barış içerisinde bir arada yaşamalarından yana istikrarlı biçimde mesajlar verilmesi gerekiyor. Bu anlamda dile getirilen söylem de büyük önem taşıyor. Bu anlamıyla Mont Pelerin 2’yi izleyen günlerdeki beyanlar, söylemler sürece zarar veren söylemler oldular, sürece ilişkin zararlara yol açtılar. Bence ikinci önemli olgu, çözüm yönünde, barış yönünde güçlü mesajlar veren etkinlikler, ortak faaliyetler düzenlemeliyiz. Barışa elbette ki doğru, adil, işler ve yaşayabilir bir çözüm aracılığıyla ulaşabileceğiz. Nitekim Mont Pelerin 2’nin gerçekleştirildiği sırada, 21 Kasım pazartesi akşamı, başta PEO olmak üzere, kitlesel örgütleri böylesi bir ortak etkinliğin gerçekleşmesi yönünde cesaretlendirdik, teşvik ettik, destekledik. Yine aynı şekilde kendi partimizin ilçe örgütlerini çözüm isteyen Kıbrıslı Türk partilerle temaslarını ve ortak çalışmalarını yoğunlaştırmaları yönünde harekete geçirdik. Bu süreç içerisinde en önemli unsurlardan biri, belirttiğim barış mesajlarının tutarlılık ve devamlılıkla verilmesidir.
İyi anlaşma nedir?
- Soru: Toplumların çözüme ne kadar hazır olduğunu da sormuştum?
- Kiprianu: Eğer anlaşmaya varılabilirse ve eğer bu anlaşma iyi bir anlaşma olursa toplumlarımızı ikna edebilmemiz için ortaya çok çaba koymamız gerekecek.
- Soru: “İyi bir anlaşma” dediniz, AKEL için “iyi anlaşma” nedir veya AKEL’in “evet” diyebilmesi için olmazsa olmaz nedir?
- Kiprianu: Önemli başlıklardan açık olanların, henüz kapatılmamış olanların neler olduğuna değindim, güvenlik, toprak, mülkiyet ve yürütme erki. Sanıyorum ki müzakere süreci gelişme halindeyken ve bu konular 12 Ocak’ta Cenevre’de ele alınacakken, şimdiden önümüze kırmızıçizgiler koymamızın doğru olacağı düşüncesinde değilim. Ama geçtiğimiz zaman içerisinde, zaten yıllar boyunca bütün bu konulara ilişkin görüşlerimizi ortaya koyduk. Bu görüşlerimiz, tezlerimiz değişmiş değil. Ancak sizin de takdir edeceğiniz üzere, müzakereler müzakere masasında yapılmalı, bir röportaj aracılığıyla kamuya açık biçimde değil.
“Yaklaşımımızda mantıklı olmamız lazım”
- Soru: Garantileri kabul etmenin asla söz konusu olmayacağını, 2016 Avrupa’sında garantilere gerek olmadığını zaten açıkça basına söylüyorsunuz. Kıbrıs Türk tarafı Türkiye’nin garantisini isterken, Kıbrıs Rum tarafı buna karşı. Belki detayları konuşamayız, müzakere masasında değiliz ama garantiler konusunda bir orta yol bulunabilme ihtimali olduğunu düşünüyor musunuz?
- Kiprianu: Biraz önce de belirttiğim gibi, bütün meselelere yaklaşımımızda mantıklı olmamız lazım. 2017’ye birkaç hafta kalan günlerdeyiz. İnsanlık çok ilerledi. Kıbrıs AB’nin tam üyesi. Türkiye’nin Kıbrıs’ın garantörü olmaya devam etmesi talebi mantıklı bir talep olabilir mi? Ancak bunları söylerken şunun da bilincindeyim, Kıbrıslı Türklerde ama aynı zamanda Kıbrıslı Rumlarda da güvenlik konusunda bir endişe var. Böylesi bir durumda bir geçiş dönemi için, bir güvenlik sisteminin varolması gerekebilir. Bu güvenlik sisteminin nasıl bir güvenlik sistemi olabileceğini müzakere masasında görüşebiliriz. Eğer siyasi irade varsa, siyasi istek varsa çözümler bulunabilir.
“Yeryüzünde benzer başka bir örnek yok”
- Soru: Empati yapmaktan, iki tarafın birbirini anlamasından bahsettiniz. Kıbrıs Türk tarafı, halkın kendisini güvende hissetmesi için, Türkiye’nin garantisinin bir şekilde devam etmesini istediğini söylüyor. Ama diğer taraftan Rumlar Türkiye’nin garantisinin revize edilip devam etmesinden bile tedirginlik duyuyorlar. Bunun orta yolu nasıl olacak?
- Kiprianu: Yeryüzünde benzer başka bir örnek yok, yani bir ülkede etnik kökenlerinin ortaklığından dolayı başka bir ülkenin garantör olduğu bir ülke yok. Ancak aynı esnada endişeler olduğunu görüyoruz, sadece Kıbrıslı Türklerde değil, Kıbrıslı Rumlarda da. Tüm dünyada çağ dışı olarak görülen birşeyin devam etmesinde sanıyorum ısrar edilemez. Bence öyle bir güvenlik sisteminde hemfikir olmalıyız, öylesi bir güvenlik sisteminde anlaşmalıyız ki, bu, hem Kıbrıslı Rumların, hem Kıbrıslı Türklerin güvenlik endişelerine yanıt verici bir sistem olmalı ve bu sistem toplumların birinin leyhine, diğerinin aleyhine işleyen bir sistem olmamalı.
“Olumsuz gelişme, Kıbrıs’ta yaşayan herkes için çok yıkıcı olacaktır”
- Soru: Ocak’taki zirveden beklentiniz nedir? Bu tür garantilerin çağ dışı olduğunu söylüyorsunuz, Ocak’ta bu tür garantilerin ortadan kalkmasını beklediğinizi söyleyebilir miyiz?
- Kiprianu: Varılacak olan sonuç, iki toplum tarafından ortaya koyulacak siyasal irade ile ve aynı zamanda başta Türkiye olmak üzere diğer ülkelerin ortaya koyacakları tutumla bağlantılı olarak ortaya çıkacaktır. Eğer herkes, herkesi memnun edecek bir anlaşmaya varılması hedefiyle bu zirveye giderse, o zaman bu zirveden olumlu sonuca ulaşılabilir. Ancak diğer yandan eğer Türkiye tüm dünyanın karşı olduğu, tüm dünyanın hemfikir olmadığı taleplerle bu zirveye giderse, o zaman bu zirveden arzu edilen sonuç çıkamaz. Bir olumsuz gelişme, Kıbrıs’ta yaşayan herkes için çok yıkıcı olacaktır.
“Karar alma sorumluluğu iki toplumun liderlerindedir”
- Soru: Anastasiades, Ocak’taki toplantıya Kıbrıslı Rum siyasi partileri de götürüyor. Akıncı da siyasi partileri götüreceğini söyledi. Bu durum toplantının gidişatını nasıl etkiler?
- Kiprianu: Siyasal partilerin rolü net olarak danışma, öneri, tavsiye düzeyindedir. Karar alma sorumluluğu iki toplumun liderlerindedir. Bu aşamanın kritikliği ve önemi nedeniyle, istişarede olunması açısından toplumların liderlerine siyasal partilerin refakat etmelerinin doğru olacağı görüşündeyim.
“Beşli konferansı kabul etmiyoruz. Uluslararası konferansta ısrar ediyoruz”
- Soru: Beşli zirveye Türkiye en üst düzeyde katılıyor, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsviçre’de olacağı açıklandı. Bu ne anlama geliyor?
- Kiprianu: Öncelikle şunu netleştirmek istiyorum, AKEL olarak, beşli konferansı kabul etmiyoruz. Uluslararası konferansta ısrar ediyoruz. Sayın Erdoğan’ın orada olacak olması da bu aşamanın önemini, ciddiliğini onaylar niteliktedir ve herkes tarafından, hepimiz tarafından bu böyle ele alınmalıdır.
Çözüm olmazsa...
- Soru: Çözüm olmazsa hem Kıbrıs’ın tümünü ve ayrı ayrı Kıbrıslı Türkleri ve Kıbrıslı Rumları sonrasında nasıl gelişmeler bekler?
- Kiprianu: Sanıyorum ki böylesi bir gelişme çok olumsuz bir gelişme olacak. Böylesi bir durumda, en iyi senaryo bir süre sonra çözüm hedefiyle müzakerelerin yeniden başlaması olacaktır diye düşünüyorum. Ancak biz kendi kendimizi kandırmıyoruz, böylesi bir durumda müzakereler çok daha kötü bir noktadan başlayacaktır. En kötü senaryo sanıyorum ayırıcı bir senaryonun yaşama geçirilmesi olacaktır. İster TAKSİM’e götüren bir senaryo olsun, ister daha da kötüsü adanın kuzeyinin Türkiye tarafından ilhakına götüren bir hareket olsun, bunlar iki toplum açısından da çok olumsuz senaryolar, çok olumsuz gelişmeler olacaktır. Bu nedenle tekrar vurgulamak isterim ki, barışı sevenlerin, ülkemizin yeniden birleşmesini isteyenlerin, bu adayı sevenlerin hepsinin, hepimizin yükümlülüğü 12 Ocak’ta olumlu sonuca ulaşılması için çalışmamızdır. Tabi bunları derken şunun da altını çizmek istiyorum, kötü bir çözüm biraz önce sözünü ettiğimiz kötü senaryolara denk düşen bir sonuç olur, kötü bir sonuç olur.
- Soru: Yani sizce kötü çözüm ile çözümsüzlük bir mi, aynı mı?
- Kiprianu: Biraz izah edeyim. Kötü bir çözüm öylesi sorunlara, öylesi tepkilere yol açabilir ki sonunda ayrılığa götürebilir. Böylesi bir ayrılık şiddetle de yaşanan bir ayrılık olabilir. Çözümün iki toplumda da çoğunluk tarafından kabul edilmesi büyük önem taşıyor.
“AKEL tavrını Anastasiades’in ne dediğine bakarak belirlemeyecek”
- Soru: Rum partilerinin çoğu Anastasiades’e güvensizliğini dile getiriyor. Siz Anastasiades’e güveniyor musunuz?
- Kiprianu: Bizim bakış açımız şu, AKEL bir anlaşmaya ilişkin olarak tavrını, tutumunu, Anastasiades’in ne dediğine bakarak belirlemeyecek. Varılan anlaşmanın içeriğini önümüze koyup inceledikten sonra tavrımızı, tutumumuzu belirleyeceğiz. 1974’den itibaren Kıbrıs sorununun müzakerelerle çözülebileceğini defalarca vurguladık. Anlaşmaya varılabilmesi için görüşmelerin, müzakerelerin yapılması gerekiyor. Bugün Cumhurbaşkanı Sayın Anastasiades’tir, öyle olunca toplum lideri olarak müzakereleri Sayın Anastasiades sürdürüyor. Biz müzakere sürecini, Kıbrıs sorununa çözüm bulma çabalarını destekliyoruz. Sayın Anastasiades’i olumlu yönde etkilemeye çalışıyoruz ve varılacak olan sonucu içeriğine bakarak değerlendireceğiz.
AKEL “hayır” dediğine pişman mı?
- Soru: Annan Planı’na “hayır” dediğinize pişman mısınız?
- Kiprianu: Bunlar artık geçmişte kaldı. Hele ki bu kadar önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, bunları tartışmanın yararı olacağını düşünmüyorum.
- Soru: Çıkacak çözüm metnine AKEL yönetiminin “evet” kararı alması, AKEL üyeleri tarafından da takip edilir mi, ne kadarı bu kararı destekler?
- Kiprianu: Eğer çözümün içeriği olumluysa ve AKEL liderliği de “evet” yönünde karar vermişse, inanıyorum ki AKEL seçmenlerinin, AKEL tabanının büyük çoğunluğu “evet” yönünde hareket edecektir. Çünkü AKEL’in tabanı, AKEL’in seçmeni çözüm isteyen insanlardır, ülkemizin yeniden birleşmesini isteyen insanlardır ve Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşama düşüncesiyle yetişmiş insanlardır.
“Her şey iki lidere ve Türkiye’ye bağlı”
- Soru: Havayı nasıl görüyorsunuz? Çözüm ve iki “evet” açısından umutlu musunuz?
- Kiprianu: Ben doğam gereği çok iyimser bir insanım. Ancak şunu da belirtmem gerekiyor ki, içinde bulunduğumuz bu durumda herşey iki lidere ve Türkiye’ye bağlı. Yani içinde bulunduğumuz aşamada onların müzakere masasında ne yapacaklarına, ne sonuca varacaklarına bağlı, yoksa benim ya da insanların ne kadar iyimser olduğuna bağlı değil.
- Soru: Liderler ve Türkiye diyorsunuz, Yunanistan tamamen dışlanabilir mi?Yunanistan’ın tavrı ne olmalı?
- Kiprianu: Yunanistan sadece güvenlik konularıyla ilgileneceğini, başka konularla ilgilenmediğini defalarca net bir biçimde ortaya koydu. Yunanistan Başbakanı’yla yakın zamanda da görüştüm.Yunanistan Başbakanı güvenlikle ilgili konularda mantıklı olan neyse onu destekleyecek.
- Soru: İki tarafta da çözüm karşıtlarında, hayırcılarda bir hareketlenme var. Bu hareketliliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Kiprianu: Görüldüğü kadarıyla, bu çevreler federasyon çözümüyle hemfikir değiller. Geçmişte, çeşitli dönemlerde, iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünü kabul ediyor göründüyseler de, anlaşılan o ki, özünde hiçbir zaman böylesi bir çözümü kendi içlerinde benimsememişler. Müzakerelerin ilerlediğini görerek, bir anlaşmaya varılabileceğinden endişe duyuyorlar. Bu endişelerinden dolayı da tepki gösteriyorlar.
“Hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız”
- Soru: Kıbrıslı Türklere ne mesaj vermek istersiniz?
- Kiprianu: Ortak vatanımızı yeniden birleştirmek için birlikte çalışalım. İnandığımız dinden, konuştuğumuz dilden bağımsız olarak, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkler, Maronitler, Ermeniler ve Latinler, hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız. 200’ü aşkın farklı etnik kökenden gelen insanların yaşadığı ülkeler var, örneğin Avustralya. İnanıyorum ki biz de burada barış içerisinde daha iyi bir geleceği birlikte inşa edebiliriz ve özellikle de gelecek nesiller için, ülkemiz için daha iyi bir geleceği yaratabiliriz. Sorunların, güçlüklerin, içimizdeki fobilerin aşılabilmesi için hep birlikte çalışmalıyız ve bu çalışmalarımızla Kıbrıs’ımız için, ortak vatanımız için daha iyi günlerin doğmasının yollarını açmalıyız, imkânlarını yaratmalıyız. Pek çok kez dillendirildiği gibi, yurdumuz bölünemeyecek kadar küçük ama hepimizi kucaklayabilecek, hepimizin üzerinde yaşamasına olanak sunacak kadar da büyüktür.