1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. ÖMRÜMÜZÜN YARISINI YEDİLER
Onur Olguner

Onur Olguner

ÖMRÜMÜZÜN YARISINI YEDİLER

A+A-

2004 yılında Annan Planı onaylandığında ben henüz 19 yaşındaydım. Henüz okulum bitmemişti, Ankara ODTÜ’de mimarlık okuyordum. Dönemin içerisinde olduğumuzdan dolayı okuldan ayrılamıyorduk ama aklımız hep Kıbrıs’taydı. Ne oluyor, ne bitiyor merak içindeydik.

Neler neler oluyordu Kıbrıs’ta! Bir kere kapılar açılmıştı. İnsanlar hep birlikte diğer tarafa geçmeye başlamıştı. Hararetli bir şekilde Annan Planı tartışılıyor ve adanın tümüyle birlikte Avrupa Birliğine gireceği konuşuluyordu.

Bu heyecan ve yaşananların üzerinden tam 15 yıl geçti. Öyle az uz değil, 15 yıl. Mesela o gün doğan bir çocuk iki yıl sonra üniversiteye başlayacak. 3 yıl sonra resmi olarak anne/baba olabilecek yaşta olacak.

O gün biz Kıbrıslı Türkler büyük bir çoğunlukla referanduma evet dedik. Dahası bazen unutuyoruz ama o günden itibaren Türkiye Cumhuriyeti bu adada federasyon olmasının en büyük destekçilerinden biri oldu.

Maalesef Yunanistan’ın Doğu Avrupa ülkelerini rehin tutması üzerine AB üyeliği garantilenen Kıbrıslı Rumlar, “Nasıl olsa AB’ye girince daha iyi bir anlaşma elde ederiz” hesaplarıyla bu referanduma hayır dediler.

O gün güneyden çıkan ‘hayır’ kuzeydeki genç jenerasyonun ve ardından gelen jenerasyonların hayatını inanılmaz ölçüde etkiledi.

O gün 15-20 yaşları arasında olan nesil şu anda 30-35 yaşları arasındadır. Ömürlerinin yarısı ise Avrupa Birliği Standartlarında olmayan bir ülkede yaşayarak geçti.

O gençler spor müsabakalarına katılamamaya devam ettiler. Profesyonel ve tanınmış spor dallarında ilerlemede zorluk çektiler. Geride kaldılar, geride bırakıldılar.

Adanın güneyinde olduğu gibi, Avrupa Birliğinin baskılarıyla bir toplu taşıma ağı kurulmadı. Ülke yönetimimiz bireysel arabalı sistemlerin yığılmasından kaynaklanan kaosu, yollarla ve cezalarla çözmekte ısrar etti. Arabasız ulaşımın neredeyse imkansız olduğu bu ülkede ardı ardına gelen trafik kazaları bizlerin canını almaya ve ciğerimizi yakmaya devam etti.

Doğrudan uçuşu olmayan bu ülkenin turizmi hep bir adım geriden başladı. Daha da kötüsü toplumumuz için dünyanın geriye kalanı hep bir bağlantı üzerinden olduğundan ıraktı. 

Dünyanın işleyişini hep bir adım öteden izleyen Kıbrıslı Türkler, kendi küçücük ülkelerinde, bazen dünyanın neredeyse tümüne aykırı olan doğrular geliştirdi. Ardından da bu doğrular bizim yarattığımız sistemi boğdu.
 
Belki de bu yaşananların arasında en kötüsü, son 15 yıldır Kıbrıs Sorunu tüm hayati konuları tartışmamızın önüne geçti. Tüm siyasi gündemi belirleyen, sağ ile sol düşünceyi dahi bu eksende tanımlayan Kıbrıslı Türkler, ne zaman önemli konuları tartışacak olsalar dönüp dolaşıp yine bu soruna saplandılar. Önemli sorunlarımız hep ötelendi, hep geriye itildi ve neredeyse hepsi kronik hastalıklar haline geldi.

Ve tüm bunlar olurken, bu hayatta şimdiye kadar geçirdiğimiz ömrümüzün yarısı heba edildi.

Sürekli güneydeki şehirlere küçük soluklu geziler yapan, oradaki yaşamı tatmaya, artıları ve eksileriyle kendi tarafımıza öğütler çıkartmaya çalışan bir Kıbrıslı Türk olarak, karşılaştığım her Kıbrıslı Rum’a soruyorum:

 ‘Bunu nasıl yapabildiniz? Küçük hesaplarla bu plana nasıl hayır dediniz?“

Ama bunu sadece benim sormam yetmez. Bugün artık Kıbrıslı Türkler olarak öncelikle Avrupa Birliğine, ardından da tüm dünyaya Kıbrıslı Türklerin Annan Planı’na EVET dediğini ve buna rağmen hala izolasyonlarla cezalandırıldığını anlatmalıyız.

Bunun için de geçtiğimiz hafta bahsettiğim MAHKEMELER BİNASININ MÜZEYE DÖNÜŞMESİ gibi konuları gündeme almalıyız.

Belki size bu konu önemli gelmiyor olabilir. Ama kabul etmeniz gerekir ki bizler dünyaya Kıbrıslı Türkler olarak derdimizi anlatamıyoruz.

Dahası bunu sadece dünyaya değil, adaya güneyden veya kuzeyden gelen turistlere bile anlatmayı beceremiyoruz.

Şimdi diyeceksiniz ki “Bunu müze ile anlatacağız?”

EVET, müze ile anlatacağız!

Özellikle Lefkoşa Surlariçi’nin merkezinde, Venedik Sütununa bakan 100 yıllık mahkemeler binasını müze yapacağız ve adaya gelen her turistin bu müzeye girmesini sağlayacağız!

Zengin tarihimizi orta çağlardan günümüze kadar anlatacağız ilk önce. 

Ardından da son bölümde  “BİZ ANNAN PLANINA EVET VERDİK AMA HALA CEZALANDIRILIYORUZ.” mesajını  ülkemize gelen tüm turistlerin aklına kazıyacağız.

Emin olun bu mesaj, açtığımız çoğu temsilcilikten daha etkili olacaktır.

Ve bunu başarmak bizim elimizdedir. Sadece akıllı olmamız ve elimizdeki kaynakları değerlendirmemiz gerekiyor.

Çünkü artık ömrümüzden bir 15 yıl daha verme lüksümüz yoktur.
 

Bu yazı toplam 2778 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar