Önce anlayış değişmelidir
Herkes değişimden bahsediyor. Kim seçime girecekse diline “değişim” kelimesini yerleştiriyor.
Peki ama neyi değişteceksiniz?
Asıl cevaplanması gereken soru budur. Ben en başta anlayışların değişmesi gerektiğine inanıyorum. Anayış değişmeden hiçbirşeyi değiştiremezsiniz.
Kıbrıslı Türklerin genel anlayışı tutucu olmalarıdır. Yani kimse, hiçbir zümre, hiçbir kesim, hiçbir sınıf bulunduğu durumu terketmek istemiyor.
Hemen herkes kendi statüsünün değişmemesi gerektiğine inanıyor. Üstelik önemli bir çoğunluk statükonun yıkılmasını istiyor. Ama “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışıyla, kendi durumunun değiştirilmesine karşı sonuna kadar direnir.
Bu durumda değişim istemi gerçekçi değil. İnsanımız aslında “değişim isterim” derken, gerçekte “benim dışımda değişim isterim” demektedir.
Bu yapı sürdürülemez. Bunu herkes seslendiriyor. Ama iş kendine gelince durum değişiyor. O aslında bu yapı sürdürülemez derken kendi dışındaki herkesi kastediyor.
Böyle değişim istemek olmaz. Değişim herkesi, her kesimi ve her yeri kapsamalıdır. Anladığım kadarıyla toplum olarak biz buna hazır değiliz. Özünde değişime hazır değiliz.
Bu yapının sürdürülemeyeceğini biliyoruz. Ama buna rağmen değişmek istemiyoruz. Çünkü sistemin içinde olan, ya da sisteme bir biçimde girme şansı olduğunu düşünen herkes bu yapıdan memnundur. Memnun olmayan yalnızca sistemin dışında kalanlardır. Onlar da azınlıktır.
Bugün bu ülkede “devletten geçinme” bir ayrıcalıktır. Toplumun yarısından fazlası devletten geçiniyor. Yani yaklaşık 150 bin yetişkin nüfusun 90-100 bini devletten çek alıyor.
Bu ülkede devlette iş bulamayanlar kendilerini işsiz olarak tanımlıyor. Aileleri de oğlum/kızım/eşim işssizdir diyor. Özelde çalışma yabancı çalışanlar için olanaktır. KKTC yurttaşları devletten başka işveren tanımaz.
Bir ülke düşünün yetişkin nüfusun önemli bir bölümü devletten besleniyor. İşveren sınıfına girenler dışında geriye kalanlar da devlette iş olanağı yakalayabilmek için kapıda bekliyorlar.
Peki nasıl değiştireceğiz?
Yazının başında da belirttiğim gibi önce bu anlayış değişmelidir. Değişimin önünü açacak olan budur.
40 yılda oluşturduğumuz bu düzenin yerine yeni bir düzen koymak istiyoruz. Ama nereden başlayacağımızı bilmiyoruz. Halbuki çok basit, kendimizden başlamalıyız.
Bunu anladığımız gün değişim başlamış demektir.
Değişim değiştirmek değildir. Elbette değişt. Elbette değiştirmek, değişime bir adımdır. Ama kendisi değildir.
Halbuki birçok kimse değişim derken aslında değiştirmeyi anlıyor. Asıl değişmesi gereken de bu anlayıştır.
Kıbrıs küçük bir ada ülkesidir. Bu ülkede her bir bireyin huzur içinde, mutlu bir yaşam sürmemesi için bir neden yoktur. Buna rağmen biz Kıbrıslılar son 50 yıldır bunu başaramadık. Başaramadığımız gibi, sanırım başarmak da istemedik. Çünkü mevcut durumun, yani statükonun değişmesini istemiyoruz.
Bu yöndeki anlayışı değiştirebildiğimiz gün çok şeyi değiştirmeye başlayabileceğiz.