Önce Kendi Maskenizi, Sonra Çocuğunuz Maskesini Takınız
Uçakla yapılan yolculuklarda; yolcular üzerinde hep inceden bir tedirginlik olur. Ne de olsa ayağınız yerden kesilecek, dağların, denizlerin üzerinden uçarak yolculuk yapacaksınız. Bu nedenle uçak yolculuğunda güvenlik çok önemlidir ve uçuş görevlilerine güvenimiz tamdır. Onların her dediğinin doğruluğu tartışılmazdır... Kalkıştan hemen önce şu uyarı gelir; “Kabin basıncında bir değişiklik olursa, oksijen maskeleriniz meydana çıkacaktır. Önce kendi maskenizi, sonra çocuğunuz maskesini takınız.”
Ne olabilir ki ilk önce çocuğuma taksam en fazla 2-3 saniye kaybederim diye düşünebilirsiniz. Ama o 2-3 saniye içinde oksijensiz kalmanızdan ötürü önce muhakeme yeteneğinizi ardından yüzleri ve şekilleri tanıma yeteneğinizi kaybetmeye başlayacak ve sonrasında da bayılacaksınız. Çünkü bilim şunu diyor; “Kendiniz nefes almakta zorluk çekiyorsanız kimseye yardım edemezsiniz.”
Aslında bu uyarının temel dayanağı şudur: “Kendinizi kurtaramazsanız, en değer verdiğiniz varlığınız olan çocuğunuzu bile kurtaramazsınız.”
Yani çocuğunuz için yapacağınız en büyük katkı, her koşulda ilk önce onun adına karar vermek değil, çocuğunuzun kişisel farkındalık ve öz güven kazanmasına katkı koymaktır.
Kişisel farkındalık; Öğrencilerin güçlü yönlerini, ilgi alanlarını ve zayıf noktalarını daha iyi tanımalarını sağlar. Başka bir ifadeyle kendilerini tanıma, beceri ve yeteneklerini bilme, hangi alanlarda başarılı olacaklarını kestirebilmelerini sağlar. Bu da hem okul hayatlarında hem de gelecekteki çalışma yaşamlarında ciddi bir iç motivasyonla hareket etmelerini doğurur.
Öz güven: Öğrencilerin kendilerine olan inancını ve başarıya ulaşma konusundaki güvenini anlatır. Öz güven sahibi olan öğrenciler, başarısızlık korkusundan daha az etkilenirler ve daha yüksek akademik başarı elde ederler.
Ne var ki bir yandan geleneksel anlayıştaki okullarımız diğer yandan da çocuğu adına tüm sorumlulukları üstlenen anne-baba profilleri; hem çocuklarımızın öz güven kazanmalarındaki en büyük bariyer halini alıyor hem de çocuklarımızın doğuştan getirdikleri merak, ilgi ve yaratıcılıklarının yanı sıra sanatsal veya sportif yeteneklerini de yok edebiliyor. Çocuklarımızı yüksek not alma, kâğıt üzerindeki sınavlarda başarılı olma baskısı altında ezerken, tutum ve değer kazanmasını, kendini tanımasını ve öz güvenli birer genç olarak yetişmesine engel oluyoruz.
Peki, ne yapmalıyız?
İşe eğitim anlayışımızı değiştirmekle başlamamız gerektiği aşikar. Çocuklar ve gençler çok değişti, artık okulu sevmiyorlar, istemiyorlar sözlerini sıklıkla duyar olmuşsunuzdur. Dünya değişiyor, gençler değişiyor ne var ki okulların da değişmesi gerektiğini kimse söylemiyor, söyleyemiyor…
- Sınavların eğitim sistemini esir almadığı, öğrenciyi merkeze alan, daha çok kitap okutan, daha çok yazı yazdıran, öğrencilerin güçlü yanlarını daha çok geliştirmeye odaklanan bir okul iklimi kurmalıyız.
- Bireysel çalışan, sınıf ortamında dinleyici olan öğrenci anlayışı terk ederek, sınıf dışı alanlar kullanabilen, ekip çalışmalarına açık, üreten öğrenci öne çıkarak okul kültürleri yaratmalıyız…
- Aktif öğrenme, sosyal sorumluluk ve çevre duyarlılığı gibi kavramları içine alan eğitim yaklaşımlarını işe koşmalı, dünya vatandaşı olarak yetiştirmeye odaklanmalıyız…
- Her şeyi bilen, bilgi aktarıcı öğretmenin yerine yol gösterici, yönlendirici olan eğitimdeki yeni kuram ve değerleri içselleştirmiş öğretmenleri sisteme dahil etmeliyiz…
Bugün kurduğumuz sistem; öğrencilerin yaratıcılıklarını, meraklarını, özgüvenlerini, hayal dünyalarını ve öznel düşüncelerini ortadan kaldırıyor. Çocuklarımız teknolojinin renkli ve sınırsız dünyasının esiri olmuş durumda. Eğitime anlayışımızı değiştirmeden “tam gün” sıfatıyla bu sistemi haftanın 2 günü günün tamamına yaymak bir işe yaramayacaktır.
Anlayana
Gidilecek Yol
Herkesin gitti yol, her zaman en doğru yol değildir. Özgüvenli davranıp, kendiniz olursanız çok daha nitelikli bir yoldan gitmenize engel olan şeylerin kolaylıkla çözebileceğiniz sorunlar olduğunu fark edebilirsiniz…
Okumuş muydunuz?
Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
Bernard Shaw