Önceliklerini ortaya koyamayan toplum
Önceliklerimiz farklıdır toplum olarak.
İçimiz sızlar, yüreğimiz dağılır, acı çekeriz ama sorgulamayız, değiştirmeyiz, kabullenmeyiz.
Şimdi değil çoktan böyle…
Belki savaştan bugüne, en azından, kendimi bildim bileli…
“İnsan sağlığı” öncelikli mesele değildir.
Nedir?
Hekim maaşı ne olacak daha önceliktir.
Kim Sağlık Bakanı olacak, kim müsteşar…
O nedenle “Hasta Hakları Yasası” yoktur.
Sağlık sisteminin öznesi değildir hasta…
Gerekçesidir!
Siyaset yapılır üzerinden, maaş alınır, hak ve menfaat talep edilir.
Sağlık Bakanlığı "bizim yetkimizde değil" der örneğin, yaşlı insanlar eziyet çekerken…
* * *
Eğitimde "çocuğun iyi, kaliteli, sürekli, ücretsiz eğitim hakkı" en son akla gelendir.
Söylemden değil pratikten söz ediyorum.
“Eğitim” gerekçe gösterilerek diğer haklar paylaşılır önce!
İyi bir eğitim altyapısına sıra gelmez.
***
"Hizmet" değil "maaş" ve “makam” önceliktir.
O maaşın hayata yansıyan bir karşılığı olması gerekmez illaki…
Mutlaktır o!
Terfi, barem, atama, ödenek, ek mesai…
Bunların tümü “hizmet” içindir hâlbuki!
Toplumsal önceliklerimizin listesini yapınız lütfen!
Bir de “bütçe”deki öncelikleri…
Birlikte okuyunuz, çok daha iyi anlarsınız, ne demek istediğimi…
Bu “devlet”in hastasına içirecek suyu yok
Anacığımın yüreği sıkıştı geçenlerde, hastaneye kaldırdık.
Bakan da tanırım müsteşar da başhekim de müdür de...
Başbakan’la defa defa program ve röportaj yaptım, geçenlerde kahve içtik, sohbet ettik bir saat…
İşim gereği bunlar, pek de bir özelliği yok…
Kimseden ne özel bir yardım istedim, ne ayrıcalık…
112’yi aradık, geldiler, evden ambulansla aldılar, Girne Hastanesi'nde nasıl da uğraştı hemşireler...
Sağlık sisteminin yükü en fazla da onların sırtındadır şu sıralar...
Hekimler de ilgilendi, özendi.
Sağlık sisteminde hekimlere dair sorun, yetişme telaşıdır.
Bu “gezici hekimlik” tavrıyla senelerdir uğraşırım, aklım almaz, sürdürülebilir değildir bu!
Neyse…
Şimdi bu değil konumuz…
* * *
Acil’e geldik hafta sonu, anjiyoya aldılar anamı…
İşte insanı asıl kahreden sonrası…
“Su alınız” dediler, “beş altı şişe suyu...”
Çünkü anjiyodan çıkacak hastanın çok su içmesi gerekiyor.
Bu "devlet"in hastasına içirecek suyu yok.
"Tuvalet kağıdı" alınız diyor size anlı şanlı devlet!
Öncelik bu değil çünkü…
Kiminiz kimseniz yoksa bu ülkede zavallısınız.
Hastanelerde “bakıcı” kadrosu yoktur, bir ömür sizi sömüren devlet, gün gele, sizden bakıcı ister.
Elbette kimisi için tersten de kurulur bu tümce:
“Bir ömür soyduğumuz devletten hizmet bekleriz gün gele…”
"Külliye" projesi alkışlanır ama "Yaşlı Bakım Evi” gündeme gelmez.
Engelli Yaşam Evi açılmaz bir türlü…
Dünya kadar gereksiz iş için ek mesai ödenir, kamusal kaynakların çoğu "olmasa da olur" işler için tüketilir ama yollar karanlıktır, çocuklar sınıflarda titrer, hastanenin çatısı akıtır.
***
"Zenginler daha çok vergi versin" denir.
Elbette herkes geliri oranında vergisini ödemelidir de önceliğimiz nedir?
Kent belediyesine vergi ödersiniz, binbir hatırla ve yandaşlıkla gereksiz istihdam edilmiş insan kaynağı ödenir, yollar çukurdur yine, ortalık çöplük…
***
Bir devletin varlık sebebi insandır.
Sağlığıyla, eğitimiyle, sosyal güvencesiyle, yaşam kalitesiyle insan…
“Gelecek” hayaliyle insan…
Bayrağı göndere çekmeye bile insan ister!
Bilmezler ki her hafta, her bayrak töreninde, o ipin ucundan tutan asker, geleceği olmayan bir ülkenin gelmişine, geçmişine küfreder.
Daha neler!
Meğerse Maraş’ın tümü Osmanlı mülküymüş (!)
4 bin 637 dönümünün tamamı aslında Osmanlı döneminden 3 vakfa aitmiş.
Teee 1944’te İngilizler bir olmuş Kıbrıslı Rumlar ve buraları yağmalamış.
İş farklı bir yere gidiyor çünkü Kıbrıs’ta mülkiyet için orijinal tapular üzerinden yeni bir dönem başlıyor. Hem de binaya değil araziye bakarak (!)
Bu kafa üzerinden gidersek eğer Girne ya da Omorfo kimin peki?
Karpaz ne olacak ve Vasilya?
Vekillerin dün yemin ettikleri Meclis ne olacak hatta?
Esentepe’den Lapta’ya onca otel, casino ne olacak, liman, tarla, fabrika?
Bir de şu…
1974’ten bugüne Maraş’ta Osmanlı malları mı yağmalanıyor sahi?
Daha neler!
Elektriğe zam
Elektrikte fiyat düzenlemesi için seçimin tamamlanmasını beklediler.
Şimdi “Zam Gelecek” diyor Başbakan!
“Siyasi popülizm nedir” sorusunun yanıtı budur.
Sandıkta karşılığını buluyor sonuçta, geniş kalabalıklar kandıkça!