Önümüzde İki Yol Var
Eğitim sorun mudur, yoksa yaşadığımız onca sorunun çözümü müdür?
Çok farklı coğrafyalar arasında sıkışmışken, biz yüzümüzü hangi tarafa döneceğiz? AB üyesi bir Kıbrıs’ın en önemli ortaklarından birisi mi olacağız? Yoksa Avrasya sempatizanı mıyız?
Evrensel değerleri, çocuk haklarını, çağın ihtiyaçlarını dikkate alacak mıyız? Yoksa milli değerlere sığınmakla mı yetineceğiz?
En büyük sorunumuz felsefi temelini dikkate almamak. Felsefi temelleri dikkate almadığımız için; özne de olamıyoruz, vizyon da belirleyemiyoruz, politika da ortaya koyamıyoruz, reform da yapamıyoruz.
Daha ilkokulu bitirir bitirmez her 10 çocuktan 7’sine “sen başarısızsın” diyen bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün müdür?
En çok zamanı İngilizce dersine ayırdığımız halde İngilizce konuşturamayan, ana dilinde okuma ve yazma becerisi kazandıramayan başka bir eğitim sistemi var mı bilmiyorum!
Çağ nüfusunun sadece %30’una mesleki teknik öğretim imkanı verebilen. Meslek lisesinde okumak isteyen öğrencilere “kontenjanlarımız doldu” diyen ama öte yandan da üniversite mezunu genç işsizler ordusunu her gün büyüten bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün mü?
Önümüzde iki yol var. Ya eğitimdeki mevcut kaotik yapıda devam etmeye razı geleceğiz ya da toplumsal bir seferberlik halinde eğitimde reform nitelikli dönüşümler yapacağız.
Eğitime ayırdığımız kaynaklar ile bu işi yapmamız mümkün değil. Eğitimin yapısal reformlara, bunu yapmak için de anlamlı finansal kaynağa, ihtiyaca dönük, akılcı ekonomik planlamaya ihtiyaç var.
En kabaca hesaplamayla 2023 sonu itibariyle kamu okullarında öğrenci başına düşen ortalama harcama miktarı; ilköğretim kademesi için 2.200 dolar, ortaöğretim için 2.600 dolar, mesleki teknik öğretim için de 4.400 dolar civarlarında oldu. Oysa OECD ortalaması bu rakamların iki katından fazladır: İlk ve ortaöğretim için 6.000 dolar, mesleki teknik öğretim için 10.000 dolar üzerindedir.
Bu hafta Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2024 Bütçesi Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. Hazırlanan bütçenin geçmiş yıllarda hazırlanandan çok farklı değil, paranın büyük kısmı maaş ve cari harcamalara gidiyor. Ancak eğitimin de durup dururken kendi başına düzelmesi mümkün değil.
Bu ülkeyi yönetenlerin, toplumun önceliklerine kara vermesi lazım:
- Eğitime nitelikli kaynak yaratmak, yatırıp yapmak lazım.
- Anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, meslek lisesi yapmalıyız
- Kaliteli öğretmen yetiştirmeli, yeni öğretmenler istihdam etmeliyiz.
- Eğitim alt yapısının, okul binalarının, dijital teknolojilerin gelişimini bir an önce sağlamalıyız.
- Ana dili Türkçe olmayan yabancı öğrencilerimize hazırlık sınıfı uygulaması sisteme entegre etmeliyiz.
- Kendi ders kitaplarımızı, kendimiz hazırlamalı, kendi ülkemizde basmalıyız.
- Eğitimde denetimi, rehberliği ve yönlendirmeyi işe koşmalıyız.
- Öğrencilerin beslenmesini, akademik gelişimlerinin yanında sosyal-duygusal gelişimlerine önem vermemiz gerektiğini artık fark etmeliyiz.
- Ve “tam gün eğitimi” öğretmen mesai üzerinden düşünmeden, tüm boyutlarıyla planlamalı öğrencinin çok daha fazla sosyal ve kişisel gelişimine destek olacak şekilde kurgulamayı başarmalıyız.
Bu ülkeyi yöneten anlayışın bunu yapacağına pek bir umudum yok ama yine de söyleyeyim:
Önümüzde iki yol var:
Ya nitelikli ve rasyonel yatırımları içeren bir planlama ile ama şeyden önce felsefi temelleri olan reform nitelikli bir dönüşümü içeren bir bütçe ile 2024’e gireceğiz ya da böyle gelmiş böyle gider deyip, eğitimdeki kaosun 2024’de katmerlenerek artmasını “ahlar” “vahlar” çekerek bir film gibi izleyeceğiz…
Anlayana Gülmece
Genetik
Hepsi de birbirinden iddialı 3 genetik uzmanı, yeni buluşlarını karşılaştırıyorlar. Birincisi anlatıyor
- İnek ve tavuk genlerinden harikulade yeni bir hayvan meydana getirdim. Hem süt veriyor hem yumurtluyor, eti kırmızı et tadında ama beyaz et kadar sağlıklı, bence bu yüzyılın buluşu.
Diğer sözü alıyor ve çalışmasını açıklıyor:
- Arı ile karasinek genlerini karıştırdım. Yeni türümüz pisliklerden bal yapıyor. Hem bol miktarda hem de inanılmaz kaliteli bal elde etme imkanına kavuşmuş bulunuyoruz.
Dr. Temel iki meslektaşına bakıyor ve;
- Valla ben de karpuzla, karafatma genlerini birleştirdim. Artık karpuzu kesiyorsun, bütün çekirdekler yürüyüp gidiyor.
Okumuş muydunuz?
Hayatta kalabilen en güçlü olan tür değildir, değişime en çok adapte olabilendir.
Charles Robert Darwin