Onuncu Yıl Marşı’nı çaldırdığı için Bedelyan Lefkoşa Türk Lisesi’ndeki görevinden İngilizler tarafından alınmış…
İngiltere’de yaşamını sürdüren Tözün Zeynel’in Bedelyan’la ilgili hatıraları kendi kaleme almış olduğu şekliyle şöyle:
“Vahan Bedelyan Efendi ve ailesi hakkında hatırladıklarım:
8 yaşlarında ilkokul sınıf hocam Fikret Özgün’den keman dersi almaya başladım. 10 yaşlarında, zannederim 1953’lerde, babam Mustafa Zeynel beni bir gün kemanımla alıp Vahan Bedelyan’a götürdü. İlk hayretim Bedelyan Efendi’nin babam ile sarılıp öpüşmesi ve samimi konuşmaları olmuştu. O gün öğrendim meğer Bedelyan Efendi ve ailesi Babamların komşularıymış. O günden itibaren Ağustos 1961’de Kıbrıs’tan ayrılıncaya kadar her hafta Bedelyan Efendi’yi ziyaret edip keman dersi almaya devam ettim. Bu zaman içerisinde “The Royal School of Music” in çeşitli yıllarda Keman ve Müzik Teorisi imtihanlarına girip sertifikalar aldım (Grade 2 to 7)
Bedelyan Efendinin ders verdiği odada büyük yan yana duran birkaç camlı kitaplığı vardı. Kitaplık müzik kitap ve notaları ile dolu idi fakat bunlar dışarıdan pek fazla görünmezlerdi. Zira dolapların camları fotoğraflar ile doluydu. Bu fotoğraflar ya Bedelyan Efendi’nin yer aldığı orkestraların veya şefliğini yaptığı bandolar ile orkestraların fotoğraflarıydı. Ben vakit bulunca bunlara gider bakardım. Bedelyan Efendi bana en çok Manug Parikyan ile Amcam Abdülâzim Aziz’in içinde bulundukları orkestraların resimlerini gösterir onlar hakkında bilgi verirdi. Benim için tuhaf olan orkestra üyeleri arasında Amcamın yanında oturup birinci kemanı çalan Manug Parikyan’ın küçük bir erkek çocuğu olmasıydı.
Ben ortaokula başlayıp Lefkoşa Lisesinin bandosunda 'pikolo' çalmaya başladıktan sonra bana ayni Lise’nin yıllarca önce şefliğini yaptığı bandonun resimlerine bakar ve onlar hakkında konuşurdu. Hatırladığıma göre her yıla ait bir Lise bandosu fotoğrafı vardı.
Bedelyan Efendi çok nazik ve öğrencilerine değer verip onlar ile her bakımdan ilgilenen bir öğretmendi. Vazife verdiği bir müzik parçasını öğrencisi ertesi hafta beklentisi altında icra ederse sabırla öğrencisi ile ilgilenir, ona yardımcı olmaya çalışır ama hiçbir zaman kızıp bağırmazdı.
Bedelyan Efendi eğer ben dersimi icra da başarılı olamazsam bana daima şunu söylerdi:
‘En kabiliyetli öğrencilerim Harutyun, Leon (Çilingiryan) ve sensin. Fakat ne yazık ki üçünüz de verdiğim keman dersine çalışacağınıza futbol oynamayı tercih edersiniz” derdi
Bedelyan Efendi’nin bende iz bırakan ve hiç unutamayacağım iki söylemi var.
Birincisi 1950’lerde, tahmin ederim 1956-58. Keman dersimi bitirip odasından ayrılacağım sırada bana
“Dur sana bir şey anlatıp göstereceğim. Anlatacaklarımı eve gidince muhakkak sizinkilere anlat” der.
Sonra yazıhanesinin önüne oturup çekmecesini açarken anlatır.
“Bizim hanımın kardeşi İzmir de yaşıyor. Bu yaz vapur ile oraya tatile gitmeyi düşünüyorduk. Eşim evimizin karşısındaki Türkiye Başkonsolosluğunu ziyaret edip soruşturdu. Netice olarak öğrendi ki kendisi hâlâ daha Türk Vatandaşıdır ve de Türk Pasaportu alma hakkı var. Ayrıca Harutyun 18 yaşının altında olduğu için Annesinden dolayı onun da Türk vatandaşı olma ve Türk pasaportu alma hakkı vardır” dedikten sonra yazıhanesinin üstüne çekmeceden iki tana Türk Pasaportu çıkarıp koyar.
Ben hayretle bir pasaportlara bir de Hocama bakarken Bedelyan Efendi’nin iftihar ile pasaportlara baktığını ve gözlerinden yaş geldiğine şahit olmuştum.
İkinci hatıram ise Ağustos 1961’de Kıbrıs’tan ayrılmadan önce ona veda etmek için gittiğim son ziyaretim esnasında bana anlattıklarıydı. Bu ziyaretimde Kıbrıs’a gelişlerini, kendi ailesi ile komşu olan Dedem Ahmet Aziz ve ailesi ile olan yakın dostluklarını ve kısaca o güne kadar Kıbrıs’ta geçen yaşantısını anlattı.
Lise ve Lise Bandosu hakkında şunları anlatmıştı:
“Kıbrıs İslâm Lisesi müdür muavini Remzi Bey bir gün Viktorya Caddesi üzerindeki Ermeni Kilisesi’ne gelir ve benim çalıştırdığım orkestrayı dinler. Daha sonra benimle konuşur ve beni Lise’nin müzik ve bando hocası olmaya davet eder. Ve işte kitaplığımın camlığında fotoğraflarını gördüğün bandoları yetiştirip şefliklerini yaptım yıllarca. Ancak Rumlar’ın gerçekleştirdikleri 1931 isyanından sonra milli bayrak, şarkı, müzik, marş vs İngiliz İdaresi tarafından yasaklanmıştı.
Lise binasının üst katındaki salonda bir okul müsameresi sırasında Lise bandosu çalarken talebelerden bazıları “Bedelyan Efendi bando Onuncu Yıl Marşı’nı çalsın” diye seslenir. Arkasında salonda bulunan başka talebeler de ayni şeyi istediklerini yüksek sesle tekrar ederler. Yasak olduğunu bildiğim halde öğrencilere karşı gelemeyeceğimi sezdiğimden bandoya direktif verip istenileni yerine getirdim. O anda salonda bulunan tüm öğrenciler bandoya refakat edip Onuncu Yıl Marşı’nı yüksek sesle okurlar. Birkaç saat sonra okul ve Maarif yetkililerinden bir daha Milli Marş çaldırmama ihbarı bana verilir.
Aradan bir müddet geçtikten sonra bir gün Lise bahçesinde bando ile çalışırken okul öğrencileri etrafımız da bizi dinlerken ayni olay olur. Birileri “Bedelyan Efendi bando Onuncu Yıl Marşı’nı çalsın” der. Neticede şef değneğim ile bandoya Onuncu Yıl Marşı’nı çaldırdım ve bahçedeki talebelerde bize refakat ettiler.
O gün Liseden ayrılırken bir de baktım İngiliz Lefkoşa Komiseri arabasında kapının önünde beni bekler. İşte o gün orada beni bu İngiliz zat Lise’den tart etti!”
Bunu anlatırken yine Bedelyan Efendi’nin gözleri yaşlıydı…
Allah Vahan Bedelyan Efendiye gani gani rahmet eylesin…”